Akrebin Kıskacındaki Yargı (5): ‘Kuşçueşref’

Akrebin Kıskacındaki Yargı (5): ‘Kuşçueşref’

Ertesi gün Twitter ve Facebook başta olmak üzere sosyal medyada ‘Kuşçueşref’ mahlaslı bir anonim hesaptan sansasyonel bir paylaşım yapıldı: ‘Paralel örgütün hâkim ve savcıları önceki akşam Lojman yakınındaki bir kafede eski müsteşar yardımcısı ve halen C. Savcısı olan Said bey başkanlığında HSYK seçimi ile ilgili çok gizli bir toplantı yaptılar. Ama hesap edemedikleri bir şey vardı, biz de oradaydık.’ açıklaması ile uzaktan çekilmiş bir fotoğraf paylaşıldı.

Aslında mezkûr toplantı kamuya açık bir alanda yapılmış olup gizli değildi. YBP’nin arkasındaki otokratik yapı bu hamlesiyle, bağımsız adaylar ve destekçilerini tedirgin etmek, onları yargı camiasında gayrimeşru bir konuma düşürmeyi hedeflemekteydi. Sosyal medyada dezenformasyon yapmak için kullandıkları bu ‘Kuşçueşref’ ismi de mânidardı. Teşkilat-ı Mahsusa’nın kurucularından olduğu kabul edilen efsanevi bir istihbaratçının adı seçilerek muhafazakâr ve milliyetçi yargı mensuplarının duygusal bağlılığı kazanılmak istenmiştir. Ne ilginçtir ki, esas adı Eşref (Sencer) Kuşçubaşı olan bu kişi esasen kurgulanmış sahte bir kahramandı. Eşref, ufak tefek bazı yararlı faaliyetlerini abartarak anlatan ve bizzat yazdığı hayat hikayesini bazı ünlü tarihçilere kabul ettiren komitacı, eşkıya ve asi bir şarlatan idi. Arabistan’da bulunduğu dönemde Surre alaylarını ve hac kafilelerini soymuş, Millî Mücadele sırasında Çerkes Ethem ile birlikte isyan edip Yunanlılara sığınmıştı. (İlgilenenler için: https://youtu.be/GZ1f_Ej2YgI ve Dr. Polat Safi’nin Eşref – Kuşçubaşı’nın Alternatif Biyografisi adlı kitabı)

Hâkim Metin, sosyal medya platformlarında yayınlanan bu paylaşımı gördü. Yapılan bu paylaşım özel hayatlarının ihlali mahiyetinde olduğu için üzülmekle birlikte biraz da tedirgin oldu. Bu durumu derhal meslek büyüğü Said beye iletmek istedi ve odasına giderek ona haber verdi. Said bey, Metin’in söylediklerini dikkatle dinledi ve bunun ciddi bir olay olduğunu kavradıktan sonra: ‘Bu durum asla kabul edilemez, hukuki yollara başvurmanın yanında sosyal medyada da mücadele yolları geliştirmek için hemen harekete geçmeliyiz. Yapılan yalan ve manipülatif haberler konusunda diğer meslektaşları doğru bilgilendirmeye çalışmalıyız.’ dedi. Metin ‘Müsaade ederseniz sosyal medyada aktif olan savcı Ümit bey ile konuşup ikna edebilirim. Eğer kabul ederse bu alandaki boşluğumuzu da doldurmaya çalışabiliriz’ dedi. Said bey bu öneriyi başıyla onayladı ve: ‘Etkin olmadığımız yer bizim değildir. Bu platformlarda da malum kapıkullarının salvolarına karşı güçlü cevaplar vermeliyiz’ dedikten sonra ziyaretçisini babacan bir tavırla yolcu etti.

Savcı Serdar Adliyedeki odasına girdi, daha beş dakika geçmeden kapısı çalındı. İçeri giren kâtip elinde büyük boy bir zarfı savcı beye uzatarak başsavcılıktan gönderilmiş olduğunu söyledi ve müsaade alarak çıktı. Zarfı açtığında Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hazırlanmış yeni bir iş bölümü cetvelinin olduğunu gördü. Hemen sayfaları hızla çevirerek listede kendi adını aradı. Anayasal Düzeni Ortadan Kaldırma ve Terör Suçları Soruşturma Bürosunda görevlendirilmiş olduğunu görünce çok heyecanlandı. Tebliğ evrakını imzalayıp memur vasıtasıyla Başsavcılığa gönderdi.

Savcı bey esasen müktesebatına bir beden büyük geldiğine kâni olduğu bu vazifeyi deruhte edecek olmanın zorluğunu düşünerek irkildi. Zira daha önce bu görevi yapan meslektaşı Anayasa ve terör suçları alanında doktoralı olup bu alanda -doktrin dışında bir uygulayıcı tarafından- yayınlanmış en muteber kitabın yazarıydı. Kaderin cilvesi olsa gerek o savcı şimdi terörist muamelesi görecek iken Savcı Serdar yeni görev tanımını ve yetkilerini öğrenmek için selefinin kitabını okumakla işe başlayacaktı.

İş bölümü listesini ayrıntısıyla incelediğinde paralelci varsayılan veya onlara yakın savcıların pasif bürolarda görevlendirildiğini, Yargıda birlik platformu üyeleri ve onlarla aynı düşünceyi paylaşan savcıların ise daha aktif olan bürolarda görevlendirildiğini gördü. Biraz sonra iç hat telefonu çaldı, telefondaki bayan memur “Başsavcı bey sizinle görüşmek istiyor, bağlıyorum efendim” dedi. Başsavcı Harun telefonda “Savcı bey, öncelikle tensip ettiğim yeni görevinizde başarılar dilerim. Görevinizi icra ederken devlet düşmanlarına karşı olabildiğince cesur, acımasız ve amansız olmanızı bekliyorum. Devlet büyüklerimiz bizden bunu istiyorlar. Bu görev nedeniyle sana polis koruması ve şoförlü bir makam arabası tahsis edeceğim. Yüreğin pek ve kılıcın keskin olsun savcım” dedi. Serdar da “Tensip ve teveccühünüz için teşekkür ederim sayın başsavcım. Gözünüz arkada kalmasın. Görüşmek üzere inşallah“ dedi. Telefonu kapattıktan sonra heyecandan titreyen eliyle çekmeceden bir adet sakinleştirici ilaç aldı, fakat bu sefer içmekten vazgeçti, ilacı tekrar yerine koydu. Zira bu stresli hadiselerin ardı arkası kesilmeyecek gibiydi. Her heyecan verici olay nedeniyle böyle ilaç aldığı takdirde bağımlı olabileceğini düşünmüştü.

Savcı Serdar, koltuğuna kaykılmış çayını yudumladığı sırada cep telefonunda sosyal medya fenomeni ‘Kuşçueşref’’in malum paylaşımına denk geldi. Kendi kendine ‘Devletin gözü her yerde oğlum! Bırakın artık şu demokrasi ve hukuk kahramanlığını. Devletin egemen unsurları bir süreliğine olağan dışına çıkmaya karar vermişse siz ona içerden ayar veremezsiniz. Hukuk devletiymiş geçin bunları esas olan devletin hukukudur. Bunların hukuk bilgileri var ama devleti daha tanıyamamışlar.’ diye alaycı bir üslupla mırıldandı. Tam yeni dosyaları önüne çekip bakacakken kapı çalındı ve içeri orta yaşlarda kalın gözlüklü takım elbiseli bir adam girdi. Savcı beyin şaşkın bakışları arasında cüretkarca doğrudan yanına kadar gelip elini uzattı ve ‘Ben Bölge İstihbarat başkanı Hakan beyin adliye ile irtibat ve koordinasyon için görevlendirdiği İsmail. Cebinden çıkardığı görev yazısını gösterdi ve izin almadan savcı beyin masasının önündeki koltuklardan birine oturdu ve önündeki sehpa üzerinde bulunan cam tabaktaki fındıktan bir avuç alıp teker teker yemeye başladı. Savcı bey şaşkın bir şekilde neden sonra koltuğuna oturdu ve ‘Ne içersin İsmail bey?’ dedi. İsmail ‘Büyük bardakta demli bir çay lütfen. Ha bu arada sayın savcım kusura bakma biraz rahat bir kişiliğe sahibim ama lütfen bunu kendinize yapılan bir saygısızlık olarak anlamayın. İlk tanıştığım kişiler önce tarzımdan dolayı şaşırırlar ama sonra samimiyetimi anlayınca kabullenirler.’ dedi. Savcı Serdar ‘Mekân sahibi olarak benim sizi rahatlatmam gerekiyordu o görevi de elimden aldınız’ diyerek güldü. İçinden ise ‘Ulan normal bir dönem olsaydı seni buraya gömerdim ama neyse!’ diye geçirdi ve her şey doğalmış gibi yalandan tebessüm etti. İsmail ‘Sayın savcım (bir kart uzattı) bu benim kontak numaramdır. Biz sizi en güçlü şekilde enforme edeceğiz. Bünyemizde hazırlanan istihbari dosyaları sizinle paylaşacağız, siz bu gölge dosyalar üzerinden somut soruşturma dosyanızı inşa edebileceksiniz. Yani bizde olgunlaşan ve karar noktasına gelen dosyaları mesleki tecrübenizle hukukileştirme görevi size aittir. Sayın savcım bizi kimse tanıyıp takdir etmeyecek ama sahnedeki kahramanımız siz olacaksınız.’ dedi ve baş parmağıyla zafer işareti yaptı.

Yolsuzluk ve rüşvet operasyonu, Balyoz ve Ergenekon gibi büyük soruşturmalarda çalışan polislere yönelik olarak başlatılan operasyonlarda gözaltına alınan ve gözaltı süreleri dolduğu halde salıverilmeyen polisleri sorgulamakla görevli hâkim İslam Çiçek’in odasında bulunan ve sorgulanan bazı polislerin avukatları ile CHP’li milletvekilleri odaya girince hâkim Çiçek’in kendisine “kaç İsmail kaç!” talimatı verdiği esrarengiz kişi işte bu istihbarat görevlisi İsmail’den başkası değildi.

 

Serinin önceki yazıları:

Akrebin Kıskacındaki Yargı (1): “Teklif ve Karar”
Akrebin Kıskacındaki Yargı (2): “Sır Toplantı”
Akrebin Kıskacındaki Yargı (3): “Yol Ayrımı”
Akrebin Kıskacındaki Yargı (4): “Motto”

 

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir