• Aralık 9, 2022
  • No Comment

Akrebin Kıskacındaki Yargı (2): “Sır Toplantı”

Akrebin Kıskacındaki Yargı (2): “Sır Toplantı”

Savcı Serdar, önceki hafta yaşadığı olayların etkisi altında hayatının belki en kötü hafta sonunu geçirmişti. Özellikle salı günü adliyede yaşadığı hadiseleri öğretmen olan eşi Filiz’e dahi anlatmak istemedi. Onun kendisini bu aşamada anlayamayacağı ve verdiği karardan dolayı şiddetle eleştireceği endişesini taşıyordu. Ailesinin dünya selameti, kendisinin kariyer ve ikbâli için radikal kararlar vermeliydi. En zor olanı herhalde biricik kızı Aylin’i o çok sevdiği öğretmeni ve okulundan ayırmak olacaktı? Bu okul eğitim ve öğretim bakımından vilayetteki en başarılı kolejdi. Ama bu eğitim yuvasını cemaat mensubu hayırseverlerin kurduğunu neredeyse bilmeyen yoktu. 3 yıl önce Aylin’i yarı burslu olarak kaydettirmek için kimleri araya koymamıştı ki!

Sabah otomobiliyle kızını kolejin ana kapısı önüne getirdi, kızı arabadan bir çırpıda indikten sonra babasına hoşça kal öpücüğü bile vermeden koşarak kapıda gördüğü öğretmeninin bacaklarına sarıldı. Öğretmen hanım Aylin’in başını okşadıktan sonra elinden tutup okulun merdivenlerine doğru giderken onlara arkadan bakan Savcı bey birden hüzünlendi, kızını bu okuldan ayırmak zorunda kalacağına ve bu irfan yuvasının belki ilerde kapatılabilecek olmasına üzüldü. Hele her biri fedakâr, cana yakın ve kendilerini eğitime adamış olan bu öğretmenlere ne olacaktı? Herhalde melek gibi bu insanlar aleyhine de ceza davası açma talimatı verilemeyeceğini düşünerek biraz rahatladı. Zira bu öğretmenlerin neredeyse dokunmadığı siyasetçi ve bürokrat çocuğu kalmamıştı. Canlarının içi olan çocuklarını güvenle emanet ettikleri bu temiz simaları herhangi bir suçla yan yana tasavvur etmek için insanlıktan çıkıp İblis olmak gerekirdi.

Adliye yolunda arabayla seyir halinde iken bir yandan da sevip saydığı meslektaşlarının akıbetlerini ve onlara karşı almak zorunda olduğu tutumları düşündükçe kahroluyordu.

Odasına girdi, koltuğuna oturdu ve masasının üzerinde bulunan kırmızı mühürle kapatılmış ve ‘şahsa özel’ yazılı zarfı gördü. Daha önce böyle bir zarf hiç almamıştı. Bu nedenle heyecandan kalbi güm güm çarpıyordu. Çekmecesinden çıkardığı sakinleştirici hapı yuttuktan sonra zarfı özenle açtı. Mazrufta “Sayın meslektaşımız, Devletimizin destek ve himayesinde bağımsız ve tarafsız yargıyı inşa etmek, cemaatin yargıdaki etkinliğini kırmak için ekim ayında yapılacak olan HSYK seçiminde bütün görüşleri bir araya getirerek 81 ilde örgütlenme kararı alınmıştır. Bu minvalde sizi de çekirdek kadromuz içinde kabul ettiğimizi, platformumuza herhangi bir sızmaya mahal vermemek için üyeliğe kabulün ancak 3 kişinin referansı ile gerçekleşebileceğini ve üye sayımızı artırmak için yüksek gayretler sergileyeceğinize olan inancımızı saygıyla arz ederiz. Yargıda Birlik Platformu.” yazıyordu.

Savcı bey, ‘Birlik’ ismini beğendi, çatı örgüt olunacaktı ve devlette bütün imkân ve desteğiyle arkada olduktan sonra sorun kalmıyordu. Kendisine olan teveccüh ve seçilmiş olduğunu da düşününce birden göğsünün kabardığını hissetti. Gözlerini kapadı ve kollarını sonuna kadar yana açarak “İşte bu! Güçlü olan tarafta ve üstelik çelik çekirdekteyim. Hem bu kadar kişi yanılıyor olamaz, yanlışta birleşemez.” diye kendi kendine söylendi. “Aklın yolu birdir, birlikten kuvvet doğar” diye ekleyerek aklını ve vicdanını ikna etmeye çalıştı.

Sonraki gün Başsavcı Harun bey telefonla arayarak savcı Serdar’ı mesaiden sonra çok özel bir toplantıya çağırdı. Akşam saat 18:00’de Savcı Serdar toplantı salonunun önüne geldiğinde bir memur, cep telefonu ve dijital materyaller ile içeri girilemeyeceğini, emanet almak zorunda olduğunu söyledi. Savcı Serdar cebinden çıkardığı iki adet cep telefonunu memura teslim ettikten sonra kapıyı tıklatarak içeri girdi. İçeride Başsavcı dışında Komisyon başkanı Okan, idari Yargı Bölge başkanı Cüneyt, 2.Asliye Hukuk Mahkemesi hâkimi Salim ve Cezaevi savcısı İrfan da vardı. Yuvarlak toplantı masasının üzerinde birkaç tane kalın ve renkli klasör bulunuyordu. Toplantıyı yöneten Başsavcı Harun “Değerli meslektaşlarım, ülkemizin bekâsı bakımından tarihi bir dönüm noktasındayız. Eskiden ülkenin gidişatını generaller belirlerdi, artık bu görev yargıya yani siz değerli yargı mensuplarına geçmiştir. Elimin altındaki bu klasörlerde bu vilayette görev yapan hâkim-savcılar ile bürokratların kişisel, ailevi, siyasi ve ekonomik tüm bilgileri mevcuttur. Bu bilgilerin tamamı aynı zamanda bu hafıza kartlarında bulunuyor. İstihbarat biriminin yıllara uzanan titiz çalışmaları ile oluşturulmuştur. Hayati önemdeki bu seçimlere avantajlı olarak hazırlanabilmemiz için bu fişleme arşivi hizmetimize verilmiştir. Her birinize bu hafıza kartından verilecek, sizden başka hiç kimseyle bu bilgileri paylaşmayacaksınız, zaten kopyalanamaz şekilde üretilmiştir, seçim günü saat 24:00’te içindeki bilgiler otomatikman kendisini imha edecektir. Önümüzdeki hafta başında bu arşivin ışığında bütün meslektaşlarla görüşeceğiz, kimisini tayin ve terfi vaadi, kimisini korkutarak (arşivde değerli video ve resimlerimiz yeterince mevcut), kimisini de menfaat temini (bu konu ile hazır olan iş adamı ve müteahhit heyeti) ile ikna etmenin bütün yollarını ısrarla deneyeceğiz. Her cumartesi akşamı haftalık bilançomuzu Ankara’ya göndereceğim. Gönderilen bilgiler pazar günü merkezde işlenip değerlendirildikten sonra emir ve tavsiyeler aynı gece gönderilecek, bu raporlar doğrultusunda yeni haftanın çalışmalarını yapacağız.” dedi.

Bölge İdare Mahkemesi Başkanı Cüneyt “Hükümetin seçim sonuçlarının olumlu neticelenmesi halinde maaşlara yüzde 10’luk zam yapılacağı taahhüdü ve sicil affı kararının meslektaşlarımız nezdinde bizi çok cazip kılacağını, Platformumuzu açıkça destekleyenlerin çığ gibi artacağını tahmin ve temenni ediyorum” diye ekledi. Cezaevi savcısı da “Ben de oda ve yatak sayımızı yeni sezona hazır hale getirmek için çalışmaları hızlandıracağım” diyerek kahkaha attı. Savcı Serdar da ortamın havasına kendini kaptırarak hafifçe gülümsedi ama içinden de bu sözün sadece şaka olarak kalmasını temenni etti.

Takriben 2 yıl sonraki o meşum gece ilk ve en kapsamlı infaz emrinin kendi imzası ile başlayacağını nerden bilebilirdi ki? Seri katiller gibi acımasız işlerin atına imza atması için bu süre zarfında biraz daha kılıcının keskinleşmesi gerekecekti. Onu iyi tanıyan oyun kurucuları çembere aldıkları bu normal aile babasının içinden bir soykırım canavarı çıkarmayı başaracaklardı.

 

Serinin ilk yazısı : Akrebin Kıskacındaki Yargı: “Teklif ve Karar”

Bu Yazılarıda Okuyabilirisiniz

KAĞITTAN KAPLAN YARGIMIZ

KAĞITTAN KAPLAN YARGIMIZ

Sivas Sulh Ceza Hâkimliği’nin tutukluluk  halimin devamına dair kararı ile HSYK tarafından verilen benim de ismimin yer aldığı 2847 hâkim ve…
HÜCREMİN MAZGALLARI

HÜCREMİN MAZGALLARI

(Bu yazı 15.1.2017 tarihinde, Silivri cezaevinde tutsaklığım sırasında kaleme alındı)   Dış dünyanın görünen tek yüzü olan gökyüzünü seyrederken bile özgür…
REALİST-İDEALİST HUKUKÇU

REALİST-İDEALİST HUKUKÇU

Her hukukçu teorik olarak hakkın ne olduğunu, adaletin nasıl tesis edileceğini bilir. Bilmekle kalmaz, bu amaca ulaşmak için çaba sarf edeceğini,…
AŞAĞILIK YA DA ÜSTÜNLÜK KOMPLEKSİ SARMALINDA HUKUKUMUZ/HUKUKÇULARIMIZ

AŞAĞILIK YA DA ÜSTÜNLÜK KOMPLEKSİ SARMALINDA HUKUKUMUZ/HUKUKÇULARIMIZ

Hukuk sistemimizin, geçmişinden miras alarak günümüze taşıdığı mevcut sorunlarının temelinde yasal ve yapısal eksikliklerinin yanında hukukçularımızın kalite noksanlığının yattığı, çözüm için…

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir