Toplumsal Güven Krizi ve Normalleşme Arayışları Üzerine (2)- Cezasızlık Algısı ve Yargıya Güven Sorunu

Toplumsal Güven Krizi ve Normalleşme Arayışları Üzerine (2)- Cezasızlık Algısı ve Yargıya Güven Sorunu

2- Cezasızlık Algısı ve Yargıya Güven Sorunu

“Adalet sadece yerini bulmakla kalmaz, yerini bulduğuna toplum da inanmalı.”

Bir ülkede hukuk sistemi, yalnızca mahkeme kararlarıyla değil, o kararların toplum vicdanındaki yankısıyla da ölçülür. Türkiye’de bu yankı artık derin bir sessizliğe gömülmüş durumda. O sessizlik bir kabulleniş değil; hayal kırıklığının, inanç kaybının, adaletin terk edilmişliğinin sessizliğidir.

Bir Kapsayıcı Adaletsizlik Hissi

Bugün sokaktaki yurttaşa “adalete güveniyor musunuz?” diye sorsanız…

Alınacak cevaplar üç aşağı beş yukarı aynı:

“Kim için, ne zaman, hangi bağlantıyla?”

Bu sorunun tekil bir cevapla geçiştirilememesinin sebebi, Türkiye’deki adalet sisteminin yapısal bir travma üretmesi. Cezasızlık artık sadece belli olaylarda değil, belli kişilere, gruplara, sınıflara uygulanan sistematik bir norm halini aldı.

İktidara yakın olanların eylemleri, ne kadar açık olursa olsun, yargı önüne çıkarılmazken; muhalif olanların ifadeleri, niyetleri bile ağır cezalara gerekçe yapılıyor.

Ne Tür Suçlar, Ne Tür Affedilişler?

Siyasetçiler arasında rüşvet iddiaları, milyonluk yolsuzluk dosyaları, kamu ihalelerinde usulsüzlük haberleri basına düşüyor. Ama ne zaman yargı önüne taşınıyor?

Ya hiç… ya da göstermelik.

Bu arada İstanbul’da bir kadın gece sokakta yürürken öldürülüyor, faili serbest…

Bir çocuk istismarcısı hakkında 2 yıldır dava açılamıyor.

Kadına yönelik şiddet vakaları, polis tutanaklarına geçiyor ama mahkemeye intikal etmeden dosya kapanıyor…

Ve tüm bu örnekler, sadece bireysel dramlar değil; toplumu kemiren cezasızlık kültürünün güncel yüzleri.

TEPAV’ın Uyarısı: “Toplumsal Çözülme Kapıda”

Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı (TEPAV), yargı reformu konulu rapor ve toplantılarında cezasızlık algısının yalnızca hukuk sistemini değil, demokratik düzeni de tehdit ettiğini belirtiyor.

Adalete olan güvenin kalmaması, insanların kendi hukuklarını aramaya başlaması riskini doğurur. Ve bu, herhangi bir toplum için en tehlikeli eşiğin adıdır: hukuksuzluğa karşı duyarsızlık.

Adaletin Yokluğu, Reformun Etkisizliği

2025 yılında 10. Yargı Paketi gündeme geldiğinde, kamuoyunun ilk tepkisi ne oldu dersiniz?

Merak, umut, heyecan?

Hayır.

Hep bir şüphe, inançsızlık, ilgisizlik…

Neden mi?

Çünkü daha önceki 9 pakette adaletin bir nebze dahi yaklaşmadığı hissedildi. Reformlar, süslü başlıklar, teknik terimlerle dolu metinlerden öteye geçmedi. Gerçek bir zihniyet değişimi olmadan, hangi kanun gelirse gelsin, uygulanmayacağına dair inanç halkta yerleşmiş durumda.

Toplumun Gündelik Tepkileri Bile Değişti

Bir yurttaş sosyal medyada şöyle yazmıştı:
“Adalet sarayı dedikleri yerin çatısı çökmüş. İçinde adalet yok ki, çatı da tutunsun!”

Bu cümle belki hukuki bir argüman değil ama toplumun ruh halini özetliyor.

Cezasızlığın, yalnızca suçluyu korumakla sınırlı olmadığını, aynı zamanda mağduru da iki kez cezalandırdığını görmek gerek… Çünkü adaleti göremeyen, yarasını saramayan bir mağdur, sisteme değil, kendine küser.

Sonuç ise Güvensizliğin Kronikleşmesi

Bugün Türkiye’de yargı, yalnızca bağımsız değil, aynı zamanda ulaşılmaz bir kavram olarak görülüyor…

Bir dava açmak, hakkını aramak, suç duyurusunda bulunmak… artık vatandaş için çileye dönüştü. Çünkü kimse sonucun objektifliğine inanmıyor.

Yargı, tarafsızlığını kaybetmekle kalmadı; şeffaflığını da yitirdi.

Gelecek yazı konusu: (3) Yargı Etiği ve Tarafsızlık Sorunları

(1)- Yargının Siyasallaşması ve Toplumsal Yorgunluk

Prev News

Hınç Toplumu

Next News

Sessizlik Dili

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir