- DENEME-MAKALE
- No Comment
Şeytan Ayrıntıda Gizlenir: İnfaz Yönetmeliği Eliyle Hükümlü ve Tutuklulara Kurulan “Sinsi” Tuzaklar
29/03/2020 tarihli Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren “Ceza İnfaz Kurumlarının Yönetimi ile Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Yönetmelik” ile 20/03/2006 tarih ve 2006/10218 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı kapsamında “Cez İnfaz Kurumlarının Yönetimi ile Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Tüzük” yürürlükten kaldırılmıştır.
Her ne kadar güncelleme şeklinde bir değişiklik olarak görülse de maddelerin ayrıntısına girildiğinde hükümlü ve tutuklular arasında ayrımcılığa neden olabilecek, savunma hakkını kısmen veya tamamen ortadan kaldırabilecek, avukatların çalışmalarını zorlaştıracak, cezaevi idaresinin keyfi uygulamalarına neden olabilecek maddeler olduğu rahatlıkla görülebilecektir.
Çalışmamızda sorunlu alanlara dikkat çekerek, bu hususların giderilmesine katkı sağlamayı amaçlıyoruz.
Yazımızda yapılan değişiklikleri madde madde değerlendireceğiz. Açıklamalarımızda yürürlükten kaldırılan Yönetmelik için “eski yönetmelik”, yürürlüğe konan yeni yönetmelik ise “yeni yönetmelik” tabirlerine yer vereceğiz.
1. Eski yönetmeliğin 4. Maddesi şu şekildeydi:
“MADDE 4 – (1) Ceza ve güvenlik tedbirlerinin infazına ilişkin kurallar hükümlülerin ırk, dil, din, mezhep, milliyet, renk, cinsiyet, doğum, felsefî inanç, millî veya sosyal köken ve siyasî veya diğer fikir yahut düşünceleri ile ekonomik güçleri ve diğer toplumsal konumları yönünden ayırım yapılmaksızın ve hiçbir kimseye ayrıcalık tanınmaksızın uygulanır. Ceza ve güvenlik tedbirlerinin infazında zalimane, insanlık dışı, aşağılayıcı ve onur kırıcı davranışlarda bulunulamaz.
(2) Ceza ve güvenlik tedbirlerinin infazı ile ulaşılmak istenilen temel amaç, öncelikle genel ve özel önlemeyi sağlamak, bu maksatla hükümlünün yeniden suç işlemesini engelleyici etkenleri güçlendirmek, toplumu suça karşı korumak, hükümlünün; yeniden sosyalleşmesini teşvik etmek, üretken ve kanunlara, nizamlara ve toplumsal kurallara saygılı, sorumluluk taşıyan bir yaşam biçimine uyumunu kolaylaştırmaktır.”
Yeni yönetmelik ile bu hüküm tamamen kaldırılmıştır. Her ne kadar bu hususlar Anayasa ve Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun hükümlerinde belirtilmiş ise de, yönetmelikte de bu hususun güvence altına alınmış olması değerli bir durum iken yapılan yeni yönetmelikte bu konuda bir hüküm bulunmaması dikkat çekici bir durumdur. Anayasa ve Yasalar genel düzenlemelere yer vererek ayrıntıları tüzük ve yönetmeliklere havale ederler. Genel düzenlemelere Yönetmeliklerde yer verilir, ayrıca yasa sistematiğine ve ruhuna uygun olarak ilave açıklayıcı hükümler eklenir.
Sadece bu düzenleme bile, bu düzenlemeyi yapan “iradenin” amacının hükümlü ve tutukluların ıslahı olmadığı, kendi amacı doğrultusunda “hizaya getirilmek” olduğunu haykırmaktadır. İlerleyen maddelerde bu “sinsi” amacın Yönetmelik hükümlerine nasıl işlendiğini göreceksiniz.
2. Eski yönetmeliğin 5. Maddesi kapsamında infaz rejiminin nasıl uygulanacağı hususunda belirtilen kriterler değiştirilmiş ve eski yönetmelikte belirtilen “insan
onuru, düzenli yaşam, kişilik hakları, beden ve ruh bütünlüğünün korunması” gibi tüm koruyucu maddeler hükümden kaldırılmıştır. Bu hususta yukarıda
belirtildiği gibi Anayasa ve Kanunlarla güvence altına alınmış olsa dahi bu yönetmelikte bu hususlara neden yer verilmediği ve bu konularda neden değişiklik ihtiyacı duyulduğu, izaha muhtaç bir durumdur.
Eski Yönetmeliğin “iyileştirmede başarı ölçütü” başlıklı 6. Maddesi ((1) Hapis cezalarının infazında iyileştirme amacını güden programların başarısı,
hükümlülerin elde ettikleri yeni tutum ve becerilerle orantılı olarak ölçülür. Bunun için iyileştirme çabalarına yönelik olarak hükümlünün istekli bulunması teşvik edilir. (2) İnfaz, hapis cezasının zararlı etkisini mümkün olduğu ölçüde azaltacak, hükümlünün sağlığını ve kişiliğine olan saygısını korumasını sağlayacak anlayış doğrultusunda düzenlenecek programlar, usûller, araçlarla yerine getirilir.) hükmü tamamen yürülükten kaldırılmış, keyfi uygulamalara kapı açılmıştır.
Özellikle
2016 yılı ve sonrasında hükümlü ve tutuklu eğitim seviyelerinin inanılmaz
oranda yükselişi hususları göz önünde bulundurulduğunda, bu maddenin konuluş
amacında bir takım suç gruplarının istek ve taleplerinin geri çevrilmesine
bahane ve eğitim seviyesi yüksek tutuklu ve hükümlülerin kişisel, sosyal ve
bilişsel gelişimleri kapsamında yapacakları taleplerin önüne geçilmesi
amaçlanmakta gibi bir görüntü oluşmaktadır.
3. Eski Yönetmeliğin “Ceza İnfaz Kurumları”
başlıklı 7 ila 17. Maddeleri arasında düzenlenen Ceza İnfaz Kurumlarının
yapısı, çeşitleri ve ne şekilde sınıflandırılacağı hususları tamamen
yürürlükten kaldırılmış olup bu hususta konulan Yeni Yönetmelik 5/2. Maddesi
ile “Kurumların, hangi tür olarak kullanılacağı ihtiyaca göre Bakanlık tarafından
belirlenir” hükmü getirilmiştir. Yine Yeni Yönetmelik 5/4. Maddesi ile “Eylem
ve tutumları nedeniyle tehlikeli halde bulunan ve özel gözetim ve denetim
altında bulundurulmaları gerekli olduğu saptananlar ile bulundukları kurumlarda
düzen ve disiplini bozanlar veya iyileştirme tedbir, araç ve usullerine ısrarla
karşı koyanlar, idare ve gözlem kurulunun kararı ve Bakanlık onayı ile yüksek
güvenlikli kapalı ceza infaz kurumlarına gönderilirler. Yüksek güvenlikli
kurumlarda kalmakta olup kanun hükümlerine göre etkin pişmanlık hükümlerinden
yararlanan hükümlüler, ceza süresine bakılmaksızın, Bakanlık onayı ile diğer
kurumlarda barındırılabilir” hükmü getirilerek İdare ve Gözlem Kurulu’na
sınırsız bir yetki verilmiştir.
4. “İç Güvenlik” başlıklı beşinci bölümde “kurumların
iç güvenliği” madde 32/5 hükmü getirilmiştir. Bu maddeye göre “Yüksek
güvenlikli kapalı ceza infaz kurumları ile diğer kapalı ceza infaz kurumlarının
yüksek güvenlikli bölümlerinde kalan tutuklu ve hükümlülerle ilgili olarak ceza
infaz kurumlarında düzenlenen tutanaklara, ilgili görevlinin açık kimliği
yerine sadece sicil numarası yazılır. Bu kapsamdaki kurum görevlilerinin
ifadesine başvurulması halinde çıkarılan davetiye veya çağrı kâğıdı görevlinin
işyeri adresine tebliğ edilir. Bu kişilere ait ifade ve duruşma tutanaklarında
adres olarak sadece işyeri adresi gösterilir.” hükmü getirilmiştir.
5. Eski yönetmeliğin 47. Maddesinde
Ağırlaştırılmış Müebbet Hapis Cezasının infazı konusu ayrıntılı düzenlenmiş
olmasına rağmen, yeni yönetmelikte bu durum 35. Maddede genel ve soyut
ifadelerle geçiştirilmiştir.
6. Eski yönetmeliğin 74, 75, 76.
Maddelerinde “hükümlülerin gözlem ve sınıflandırılması” hükümleri ayrıntılı
olarak düzenlenmişken yeni yönetmelikte bu hususlar 62 ve 63. Maddelerinde
düzenlenmiş Kanuna atıf yapılmış ve bakanlıkça çıkarılacak yönetmelikle
belirleneceği hükme bağlanmıştır.
7. Eski yönetmeliğin 84. Maddesi Avukatlarla
görüşme hakkını düzenlemekteydi. Yeni yönetmeğilin 72. Maddesi ile bir takım
kısıtlamalar getirilmiştir. Bunlar; 1.
Görüşmelerin ancak tatil günleri dışında ve mesai saatleri içerisinde
yapılabilecek olması, 2. Terörle
mücadele adı altında aşağıdaki maddeler yeni getirilmiş olup kararla bu
görüşmelerin kayda geçirilebileceği belirtilmiştir.
“Madde 72
(2) Hükümlülerin avukat ile görüşmesinde aşağıdaki kurallar uygulanır:
c) Avukat ve noter ile görüşme, meslek kimliklerinin ibrazı üzerine, tatil günleri dışında ve çalışma saatleri içinde, bu iş için ayrılan görüşme yerlerinde, konuşulanların duyulamayacağı, ancak güvenlik nedeniyle görüşmenin görülebileceği bir biçimde yapılır.
(3) 5237 sayılı Kanun’un 220 nci maddesinde ve aynı Kanunun İkinci Kitap Dördüncü Kısım Dördüncü, Beşinci, Altıncı ve Yedinci Bölümlerinde tanımlanan suçlar ile 12/4/1991tarihli ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu kapsamına giren suçlardan mahkum olanların avukatları ile görüşmelerinde, toplumun ve ceza infaz kurumunun güvenliğinin tehlikeye düşürüldüğüne, terör örgütü veya diğer suç örgütlerinin yönlendirildiğine, bu örgütlere emir ve talimat verildiğine veya yorumları ile gizli, açık ya da şifreli mesajlar iletildiğine ilişkin bilgi, bulgu veya belge elde edilmesi halinde, Cumhuriyet başsavcılığının istemi ve infaz hakiminin kararıyla, üç ay süreyle; görüşmeler teknik cihazla sesli veya görüntülü olarak kaydedilebilir, hükümlü ile avukatın yaptığı görüşmeleri izlemek amacıyla görevli görüşmede hazır bulundurulabilir, hükümlünün avukatına veya avukatın hükümlüye verdiği belge veya belge örnekleri, dosyalar ve aralarındaki konuşmalara ilişkin tuttukları kayıtlara el konulabilir veya görüşmelerin gün ve saatleri sınırlandırılabilir.
(4)
İnfaz hakimliği hükümlünün; kurallara uyumunu, toplum veya ceza infaz kurumu
bakımından arz ettiği tehlikeyi ve rehabilitasyon çalışmalarındaki gelişimin
değerlendirerek, kararda belirttiği süreyi üç aydan fazla olmamak üzere
müteaddit defa uzataileceği gibi kısaltmasına veya sonlandırılmasına da karar
verebilir.
(5)
Üçüncü fıkra kapsamına giren hükümlünün yaptığı görüşmenin, aynı fıkrada
belirtilen amaca yönelik yapıldığının anlaşılması halinde, görüşmeye derhal son
verilerek, bu husus gerekçesiyle birlikte tutanağa bağlanır. Görüşme başlamadan
önce taraflar bu hususta uyarılır.
(6)
Hükümlü hakkında, beşinci fıkra uyarınca tutanak tutulması halinde, Cumhuriyet
başsavcılığının istemiyle hükümlünün avukatlarıyla görüşmesi infaz hakimince
altı ay süreyle yasaklanabilir. Yasaklama kararı, hükümlüye ve yeni bir avukat
görevlendirilmesi için derhal ilgili baro başkanlığına bildirilir. Cumhuriyet
başsavcılığı baro tarafından bildirilen avukatın değiştirilmesini baro
başkanlığından isteyebilir. Bu fıkra hükmüne göre görevlendirilen avukata,
23/3/2005 tarihli ve 5320 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun Yürürlük ve Uyglama
şekli Hakkında Kanunun 13 üncü maddesine göre ücret ödenir.
(7)
İnfaz hakimi tarafından bu madde uyarınca verilen kararlara karşı 16/5/2001
tarihli ve 4675 sayılı İnfaz hakimliği Kanununa göre itiraz edilebilir.
(8)
Bu madde hükümleri 5275 sayılı Kanunun 9 uncu maddesinin üçüncü fıkrasına göre
yüksek güvenlikli ceza infaz kurumlarında bulunan hükümlüler ile bu maddenin
üçüncü fıkrasındaki suçlardan hükümlü olup başka bir suçtan dolayı şüpheli veya
sanık sıfatıyla avukatıyla görüşen hükümlüler hakkında da uygulanır.
(9)
Tutuklular hakkında bu madde hükümlerine göre karar vermeye soruşturma
aşamasında sulh ceza hakimi, kovuşturma aşamasında mahkeme yetkilidir.”
Avukatla görüşme hakkı bu şekilde
kısıtlanmış olup, bu konuda idareye sınırsız bir hak tanınmıştır. İdarenin
tuttuğu tutanak resmi belge niteliğinde olup bunun aksini ispatlamak önceki
düzenlemelerde mümkün değilken şimdi Avukat tüm silahlarından arındırılmış ve
adeta idareye kul edilmiştir.
Çoğu cezaevi şehir dışlarındadır. Yine her
avukatın mesai saatleri içerisinde aşırı bir yoğunluğunun olabileceği bir
realitedir. Avukatların, tutuklu ve hükümlü olan müvekkilleri ile çoğu kez
mesai saatleri dışında veya hafta sonları görüşme yapmayı tercih ettikleri
gözönüne alındığında, böylesi bir düzenleme savunma tarafının önemli bir darbe
almasına neden olacaktır. Cezaevlerinin rutin işleyişleri nedeniyle bir
avukatın müvekkili ile görüşmesi uzun işlemleri gerektirmektedir. Yine cezaevleri
mevcut görüşmeleri de, sayım yapılması veya yemek saatleri gibi nedenlerle
yasal dayanağı olmadığı halde kısıtlamaktadır. Bu haliyle Yönetmelik savunma
hakkının gerekçesiz ve ölçüsüz şekilde zorlaştırılması ve hatta kimi durumlarda
tamamen kısıtlanması anlamına gelecektir.
8. Önceki yönetmeliğin 85, 86, 87.
Maddelerinde “kültür sanat etkinliklerine katılma, ifade özgürlüğü,
kütüphaneden yararlanma, süreli veya süresiz yayınlardan yararlanma hakkı”
hususları ayrıntılı olarak düzenlenmişti. Bu husus yeni yönetmeliğin 73.
Maddesinde düzenlenmiş ve 1. Süreli ve süresiz yayınlardan yararlanma hakkı
konusunda bir hüküm getirilmemiş, 2. Diğer hususlarda ise kapsayıcı ve genel
ifadeler yerine muğlak ifadelerle konu geçiştirilmiş, takdire bırakılmıştır. Bu
durumda idarenin sınırsız takdir hakkına bir ekleme daha yapmıştır. Bu şekilde
belli yayın organlarının süreli veya süresiz yayınlarını kuruma kabul edip
etmemede idareye sınırsız bir hak tanımış olmaktadır.
9. Telefon görüşme hakkı ile ilgili
düzenleme getirilen yenilikler:
Hükümlü ve tutukluların telefon görüşme
hakları bağlamında yapılan düzenleme ve yenilikler ile bunların faydalı ve
mahzurlu yönlerine de değinmekte yarar var.
Mevcut hale göre haftada bir kez ve 10
dakika ile sınırlı yalnızca sesli görüşme hakkı tanınmaktaydı.
Bu uygulamada hükümlü ya da tutuklu
idareye bildirdi yakınının numarasını arayarak sadece onun ile görüşme yapabiliyordu.
Telekonfersla aynı anda birden fazla kişiyle bir görüşme yapmak ihlal nedeni
sayılıyordu.
Ayrıca
tutuklu ya da hükümlü idareye bildirdiği numaralardan yalnızca birini
arayabiliyordu. Muhatap çıkmazsa diğer bildirdiği numarayı arayamıyordu.
Şimdi
yeni çıkan yönetmeliğe göre telefonda görüşme hakkına ilişkin bir takım
yenilikler getirilmiş.
Bunları dört başlık altında
toplayabiliriz
1-Şekil yönüyle getirilen yenilik:
Yönetmeliğe göre görüntülü sesli görüşme
yanında görüntülü görüşme hakkı da getirmiş
2-Süre günü ile getirilen yenilik :
Yönetmelik haftalık sesli görüşmeyi 10
dakika olarak belirlerken yeterli sistem ve
donanımın kurulduğu cezaevlerinde haftada bir yapılacak görüntülü
görüşmeyi 30 dakika olarak belirlemiş. Yani görüntülü görüşme imkanın
sağlandığı ceza infaz kurumlarında tutuklu ve hükümlüler sesli görüşme yerine
30 dakikalık görüntülü görüşme yapabilecekler.
3- Kişi yönü ile getirilen yenilik
Yeni düzenlemeye göre hükümlü yada
tutuklu bir telefon ile bağlantı kurarak telekonferans yoluyla aynı anda birden
fazla kişiyle birlikte görüşme yapabilecek
4-
Telefonla haftalık ilave görüşme imkanı:
Yönetmeliğe göre hükümlüye de tutuklu
haftalık kapalı görüş hakkını kullanmaması halinde 30 dakikalık bir ilave
telefonla görüşme hakkına sahip olabiliyor. idare bunu üçe bölerek ilgiliye
kullandırıyor idare sesli ya da görüntülü görüştürme yaptırmak hususunda ise
takdir yetkisine sahip.
Yönetmeliğe göre telefon görüşme hakkına
getirilen bu yenilikler üçlü bir ayrıma göre tutuklu :ve hükümlülere
kullandırılacak.
A-Suç ayrımına göre
B- Ceza miktarına göre
C- İdare tarafından tehlikeli hükümlü
sayılıp sayılmamaya göre.
A. Suç ayrımına göre
1. terör örgütü yöneticiliği ve suç
işlemek amacıyla kurulan silahlı örgüt yöneticiliğinden mahkum olanlar: Haftada
bir kez ve sadece 10 dakika ile sınırlı sesli görüşme hakkına sahipler.
2-Terör ve çıkar amaçlı suç örgütü
üyeleri:
Haftalık olarak sesli ya da görüntülü
görüşme hakkına sahipler.ancak kapalı görüş yapamamak nedeniyle yönetmelik
gereği tanınan ilave telefonla görüş hakkından faydalanabilmeleri idare ve
gözlem kurulunun kararına bağlı.
3-Diğer suçlardan mahkum olup da
ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası dışında ceza alanlar: (VİP grup)
Haftalık sesli ya da görüntülü görüşme
hakkına ilave olarak eğer o hafta kapalı görüş hakkını kullanamamış iseler
takip eden hafta otomatikman 30 dakikalık ilave bir telefonla görüşme hakkına
sahipler. İdare bunu üçe bölerek ilgiliye kullandırmak durumundadır.
B. Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına
mahkûm olanlar:
İdarenin takdirine bağlı olarak on beş
günde bir ve 10 dakika ile sınırlı sesli görüşme hakkına sahipler.
C. İdare ve gözlem kurulu tarafından
tehlikeli hükümlü olduğuna karar verilenler:
Bunlar da ağırlaştırılmış müebbet hapis
cezasına çarptırılan lar ile aynı haklara sahipler. Yani 15 günde bir 10 dakika sesli görüşme yapma
hakkına sahipler.
Telefon görüşmesine ilişkin yapılan
düzenlemeler Anayasa ve kanunlara aykırılığı özellikle eşitlik ilkesini ihlal
ettiği açıktır. Somut bir gerekçe olmaksızın ve dayanağı olmaksızın, tali
düzenlemelerle temel kanunların sağladığı imkânlar ya önemli miktarda
sınırlandırılmakta veya yok edilmektedir. Cezaevi idaresine tanınan geniş takdir
hakkının cezaevlerinde keyfi uygulamalara neden olacağını tahmin etmek zor
değildir. Yürütmenin kontrolünde ve onun talimatı ile hareket etmek durumunda
olan Cezaevi müdür ve memurlarının, iktidarın düşmanlaştırdığı veya hedef
aldığı kişi ve gruplara karşı ayrımcılık yapacağı mukadderdir.
Önceki düzenlemelerin tekrarı gibi
gözüken yeni Yönetmelik, önemli hakların kullanımını gösteren düzenlemeleri soyutlaştırarak
belirsiz hale getirmiş, bir çok önemli hususu cezaevi idaresinin taktir
yetkisine bırakarak ayrımcılığa ve kötü amaçlı kullanımlara olanak sağlamış,
savunma hakkının kısıtlanması ile sonuçlanacak hükümlere yer vermiştir. Yapılan
değişiklikler genel olarak insan hak ve özgürlüklerini kısıtlar nitelikte
sınırlı maddelerde yapılmıştır. Evrensel normlar yönetmelik hükümlerinden
çıkartılmıştır.
Yapılan bu düzenlemeler ile Yürütmenin
temel amacının cezaevinde bulunan tutukluların ıslahına yönelik çalışmalar
yapmak değil, kendisine muhalif gördüğü kişi ve grupların cezaevi yoluyla daha
da baskı altına alınmasına olanak sağlamaktır. Bu düzenlemenin ayrıntıları
incelendiğinde iyi niyetle yapılmadığı açıkça ortadadır.
Başta Barolar olmak üzere tüm sivil
toplum örgütlerinin başta avukatlara yönelik getirilen sınırlamalar olmak üzere
hükümlü ve tutuklular açısından ayrımcılığa neden olacak diğer düzenlemeler ile
ilgili olarak tepki göstermeleri, değiştirilmelerinin sağlanmasına yönelik
çalışmalar yapması gerekir.
[ad_2]