• Şubat 5, 2020
  • No Comment

Muhatapsız Sorulara Muhtemel Cevaplar

Muhatapsız Sorulara Muhtemel Cevaplar

 

İlyas Yavuz

Yaşanan soykırım sürecinde herkesin aklına bir takım sorular
geliyor, bu soruları sorma hakkı, çakma muhalefet ya da havuz medyasının aksine
pek tabii sürecin gerçek mağdurları olan sürgün ve mahpuslara aittir.

Söz gelimi, 15 Temmuzu kim tezgâhladı, bu kadar insanı kim
terörize etti, en önemlisi de bu zulüm nasıl ve ne zaman bitecek gibi çok haklı
sorular cevap bekliyor.

Bu sorulara cemaat adına hareket edenler suskunluğuna
bürünerek bakıyor ancak doğanın boşluk kabul etmeyeceği düsturu gereği insanlar
kendilerince bir takım cevaplar buluyor. Bir kısmı rejimin resmi söylemine
teslim olup farklı bir yola yöneliyor. Diğer bir kısmı ise karanlık güçler
tarafından yayılan spekülatif bilgilerle manipüle ediliyor.

Bu noktadan sonra beyin fırtınası ile bazı sorunlara
muhtemel cevaplar veya cevap alma metotları bulmayı deneyeceğiz.

15 Temmuz sonrası görülmüştür ki cemaat içerisinde çok
yukarılarda, cezaevinde kanlı isyan kumpası dahil her şeyi yapabilecek kişiler
var.  İşin kötü yanı her şeyi yapabilecek
bu kişilere her imkân bir şekilde teslim edilmiştir.

Bu duruma cemaati savunanlar tarafından bu isimlerin kolayca
elemine edilemeyeceği, Ergenekon veya PKK’da olduğu gibi örgüt içi infazın söz
konusu olamayacağı şeklinde bir karşı argüman getiriliyor. Bu doğru gibi duran
ancak insanın aklını tatmin etmeyen sığ bir cevaptır.

Aktörlere Tavsiyeler:

CEMAAT YÖNETİMİ: 15 Temmuza bir şekilde karıştırıldığınız
ortada. Ancak tuzağa çekildiğiniz, yönlendirici üst akıl tarafından kumpasa
uğradığınız şeklindeki beyanlarınızda samimiyseniz içinizdeki o karanlık angaje
unsurlarla derhal yüzleşmek zorundasınız.

Bunu iki şekilde yapabilirsiniz:

1. Derhal Amerikan Yargısına bizzat kendiniz hakkında suç
duyurusunda bulunun. “İçimizdeki karanlık unsurlar şu isimlerdir, bizi de
tuzağa onlar düşürdüler… ” diyerek işe başlayın. Amerikan Devleti’nden
gizli bir şeyiniz olduğunu sakın ha sanmayın, komik duruma düşersiniz. Bu sizin
için acı ama etkili bir reçete olacaktır.

2. Amerikan Yargısına bir şekilde gitmediniz, o zaman hep
bahsettiğiniz o ULUSLARARASI KOMİSYONU bizzat kendiniz kurun, gerekirse Türk
hükümeti olmaksızın bunu tek taraflı olarak yapıp sembolik bir mahkeme kurun.
Türk savcıları tarafından (Akın Öztürk, Adil Öksüz, Hulusi Akar gibi kişiler
hakkında hazırlanan) tüm iddianame ve evrakları getirin.

Sonra yabancı gözlemcilerle birlikte sembolik bir yargılama
yapıp Türk Mahkemelerinin yapmadığını yaparak hakikate ulaşın. Yurtdışında birçok
KHK’lı hâkim ve savcı var, onlardan istifade edin.

Hangi birliklerin sokağa çıkması emrini kim vermiş, hangi
uçak kim tarafından uçurulmuş ortaya çıkartın. Bunu sakın soyut şekilde
yapmayın, gazeteciliğin temel düsturu 5N1K ile yapın. Gerekirse bu davaları
takip eden uzman gazetecilerle çalışın.

Yargılama bitince sembolik olarak mahkûmiyet veya beraat
kararı verin ve bunu uluslararası yargı kurumlarına rapor olarak sunun.

Sembolik mahkeme diye sakın etkisiz olacağını sanmayın,
büyük olaylar sembollerle tetiklenir.

Açıkçası cemaat yönetiminin böyle bir entelektüel zekâya
sahip olduğu konusunda şüpheli olmakta fayda var.

CEMAAT TABANI: Tam 243 gün sizinle aynı koğuşta koyun koyuna
kalmanın verdiği tecrübe ile sürecin gerçek mağdurlarının sizler olduğunu
görebiliyorum.

Cemaat içerisindeki karanlık insanlar yüzünden artık kendi
iç kanallarınızdan bir şey beklemeyin. Hatta o kanalları kullanmayın. O zaman
kimden nasıl bilgi alacağım diye düşünebilirsiniz, kendi kendinize yetmeyi;
birey olmayı ve bireyin çiçek açmasını öğrenin.

Bilginin tek kaynağının dışsal kaynaklar olduğu yanılgısına
düşmeyin, zira dış kaynakların tamamı güvenilirliğini yitirmiş olsa bile insan
ruhunun bir takım şeyleri hissedebileceğini, samimiyetle denerse ruhunun
derinliklerinde hakikati görebileceğini unutmayın.

AKP YÖNETİMİ: Kendinizce bir takım sebeplerle Cemaatten
nefret edebilirsiniz. Ancak bu nefretiniz yüzünden aklınızı kaçırmayın.
Mücadelenizi ve nefretinizi cemaat adına etkili isimlere yönlendirin. En
azından mafya kurallarını uygulayın; kadın ve çocuklara karışmayın. Tarihe
“kadın ve çocuklarla uğraşan küçük adamlar” olarak geçmeyin.

BİR FIKRA: Bir köyde sapık bir adam varmış, kadının biriyle
yasak bir aşk yaşıyormuş. Kadının oğlu ve kocası bunu öğrenmişler ama bir şey
yapamamışlar. Kadının kocası “Allah bunun belasını bir şekilde verecek.
Bir şey yapmaya lüzum yok” diyerek çakma bir tevekkül yaparmış.

Oğlu ise buna dayanamaz, sürekli bir şeyler yaparmış.  Bir gün aklına bir fikir gelmiş, bir tabak
nohut alarak gece vakti merdivenlere serpiştirmiş.

Gece yarısı bizim çakma Romeo yasak aşk yaşamak için avluya
süzülmüş. Merdivenleri çıkarken nohutlara bakarak merdivenlerden yuvarlanmış ve
helak olmuş.

Ertesi sabah durum anlaşılmış, kadının kocası “gördün
mü evladım, sana dediğim çıktı, belasını buldu” diye haklı çıkmanın
gururunu yaşamış.

Oğlu ise “ah babam ah. O bir tabak nohut olmasaydı bu
adam annemizi daha çook ziyaret ederdi”
demiş.

…..

Birilerinin gerçek tevekkülün ne olduğunu öğrenmesi lazım.

Birilerinin meşru yollardan bir şeyler yapması, en azından
başkalarının paylaşımlarını RT etmek yerine kendisinin bir şeyler söylemesi
lazım.

Bu Yazılarıda Okuyabilirisiniz

İnsanın Anlam Arayışı: Ben Kimim

İnsanın Anlam Arayışı: Ben Kimim

Felsefeciler ve felsefe severlerin mutlaka okunması gereken kitaplar sıralaması yaparken listelerinde muhakkak bulunan bir kitap “Sofi’nin Dünyası” dır.  Kitabın belki de…
Yanlı(ş) Tarih Okumaları

Yanlı(ş) Tarih Okumaları

Taraflı tarih, bir tarihçinin sahiplendiği fikirleri, eğilimleri bilinçli bir şekilde tarihe dayatması, başka bir ifadeyle tarihi verileri bu düşünce ışığında yeniden…
NAİF YARGI(Ç)

NAİF YARGI(Ç)

Önceki dönemde egemen iktidar tarafından “sakıncalı” görülen kişiler fikir ya da düşünceleri nedeniyle soruşturulmuşlar; haklarında iddianameler düzenlenerek yargılanmaları ve hatta mahkûm…
TÜRKİYE’DE ÖTEKİ OLMAK

TÜRKİYE’DE ÖTEKİ OLMAK

Öteki olmak mevcut düzen içinde hakim olanın zıttını ifade eden bir kavram. Benliğin dışsallaştırdığı, yabancı gördüğü ve çoğu zaman ön yargılarla…

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir