- DENEME-MAKALE
- No Comment
HUKUKUN “KABZ” HALİ | Hukuk Penceresi
Literatürde ruhun melekelerinin zayıflaması ve sonrasında yok olmaya yüz tutması, iç dünyasının daralıp sahibini sıkması, kalbin sıkışması anlamlarında kullanılan kabz hali, hukukta da benzer belirtiler gösterir.
İnanlar gibi, bir zihne, lisana ve eylemde bulunma istidadına sahip bulunan hukukun da “kabz” hali yaşaması mümkündür.
Kabz halinde bulunan bir hukukun, kelime ve kavramları asıl mahiyetlerinden kopartılarak sönükleştirilir ya da kapsamları daraltılır. Daha da kötüsü kimi zaman bu ibarelerin anlam merkezleri kaydırılarak, onu kullanan iktidar ve güç tarafından yanlı olarak tam tersi manasında yeniden konumlandırılır.
Kabz halindeki hukukun ruhu daralır, karşılaştığı sorunlara çözüm üretemez hale gelir; bulduğunu zannettiği cevaplar daha büyük sorunlara kaynaklık eder.
Kabz halinde bulunan hukuk kendini bağımsız ve tarafsız hissedemez. Harici ve dâhili baskı ve güdüler doğrultusunda sürekli olarak savrulur.
Kabz hali adeta hukukun kalbini durdurur, onu kadavralaştırır. Bu haliyle hukuk, onu elinde bulundurup kontrol edenlerin süfli amaçlarına hizmet eden bir “araç” haline gelir. Yeni sahipleri hukukun tümünü değil, işlerine yarayan organlarını (ya da işlev ve fonksiyonlarını) alarak, geriye kalanını çürümeye terk ederler.
Ruhu kararmış, düşünce damarları tıkanmış, kalbi baskılanmış olan bir hukukun amaç ve idealinin varlığından bahsedilemez.
Hukukunun ruhunun üzerindeki kabz halinin birçok nedeni olabilir. Kabz halinden kurtulmak isteyen, kalbini yeniden çalıştırarak vücuduna hayat bahşetmeyi amaçlayan hukukun buna neden olan baskılardan kurtularak özgürleşmesi gerekir. Bu nedenle kişilerden, ideolojilerden, kavramlardan ya da bazen kendinden kaynaklı ağırlık ve engellerden kurtulmalı, el ve ayaklarını bu prangalardan azat etmelidir.