- DENEME-MAKALE
- No Comment
Bir Sahiplenme İradesi Oluşuyor
İlyas Yavuz
Belki başka ülkelerde toplumsal bileşenler devleti belirliyor olsa da bizde 100.yılına dayanan cumhuriyetimiz, toplumu oluşturan bileşenleri kendisi domine ediyor. Yüz yıllık evrimin fotoğrafını çekmek gerekirse şu sonuç elde edilecektir:
KEMALİSTLER: “Yıkılmış küçük düşmüş bir padişahlıktan yepyeni modern bir Avrupa devleti yarattık. Biz bu ülkede istemeden hiç bir şey olmaz. Bu ülkeye bir şey gelecekse onu da biz getiririz. BİZ BU CUMHURİYETİN ASIL’LARIYIZ. TSK, Dışişleri, Yüksek Yargı işin doğası gereği bize ait. Uzman çavuşluk, alt düzey memuriyetler, hasta bakıcılığı gibi meslekler belki uygun siyah Türklere yaptırılabilir” fikri geri planı ile varlıklarını sürdürüyor.
SİYASAL İSLAMCILAR : “Batılı kâfirler padişah efendimizi devirdi, yerine Kemalistleri getirdi. Yıllar sonra zar zor iktidar olduk, artık bunu kaybetmemek için her şey mübahtır. Dar’ül harpte olduğumuz için rüşvet helal; zina caiz; yalan ve kumpas ilm-i siyasettir.” şeklinde hastalıklı bir bakış açısına sahipler.
MİLLİYETÇİLER: “Biz geçmişte solcularla çok mücadele ettik. Nedenini bilmiyoruz ama Kürtlerle de mücadele etmemiz gerekiyor. Devlet rızası için her şey mubahtır, gerekirse herkesle ittifak yaparız, büyüklerimiz her şeyi bilir. Devlet; özellikle de Emniyet bize ait.” gibi oldukça garip başka bir anlayışa sahipler. Bu grup Vatan – Millet – Askerlik..gibi kutsal kavramlardan dem vurmaya bayılır ama Mustafa Yıldızdoğan’ın oğlunun bedelli askerlik yapmasına bir şey demediği gibi Doğu Türkistan’daki zulme uğrayan ırkdaşlarına sadece HDP’nin sahip çıkması hakkında iki dakika düşünmez. Bu grubun gençleri için hayat Kurtlar Vadisidir. Herkes bir şekilde Sedat Peker’i tanıyan birini tanıdığını anlatmakla övünür, iki yüz liralık çizgili takım elbise ile gezer, bir şekilde ocaktan torpil bulup uzman çavuşluk ya da polisliğe kapağı atmayı; ordan da özel harekâtçı olmayı ve Kürt öldürmeyi hayal eder. Bu grubun henüz küstürülmemiş yetişkinleri ise gençlerinden çok farklı sayılmazlar, onlar da devletin kendilerine ait olduğunu, devletin menfaati için her türlü haksızlığın yapılmasının meşru olduğunu sanırlar. BOTAŞ’ı kendi çiftlikleri olarak görürler.
CEMAATÇİLER: 2013 yılına kadar “Erdoğan bizim bir abimiz. Onlar hoca ile yukarıda her şeyi ayarlıyorlar, İslam düşmanlarının oyunlarını birlikte bozuyorlar. 28 Şubat zihniyeti yıllardır bizi perişan etti, o yüzden Erdoğan kahramanımız.” derken, 2014 yılından sonra “Erdoğan süfyandır. Ama bizim üst düzey abilerimizin hepsi çok ferasetlidir ve melektir. Onlar Program yükle – Bankaya para yatır – Sendika kur dediyse vardır bir bildikleri, Erdoğan’ı siyaseten mağlup edeceklerdir. Az kaldı” demeye başladılar.
Kürtler, liberaller, solcular ve Aleviler kendi mahallelerini aşacak şekilde küresel bir projeksiyon çizmekten uzaktırlar.
Bu denkler bir çok bileşen tarafından aynı şekilde devam ettiriliyor, her grup kendi tabanını bir şekilde konsolide etmeyi başarıyor.
Ancak gelinen şu 2020 yılında ilginç bir değişiklik gözlemlemek mümkün. Zira bir dönem cemaatçi; şimdi ise KHK’lı olarak tanımlanan insanlar (ki onlara kısaca siyah Türkler diyebiliriz), rejimi oluşturan diğer grupların psikolojik üstünlüğünü zaten kabul etmiş adeta ürkek bir gelin gibi hareket ediyordu. Diğer grupların iddialarını kabul edercesine “devlet aslında onların babasının malı, sınavla kazanmış olsak bile biz aslında sızmış insanlarız” gibi yanlış bir fikri arka plana sahiplerdi. Cezaevleri, işkenceler, sürgünler gibi olumsuz koşulların pişirmesinden olsa gerek, şimdilerde bu insanlar meseleye çok farklı bakıyor, artık onlar da “en çok haksızlığa uğrayan grup biziz, devletin en büyük alacaklısı da biziz” şeklinde bir anlayışe geçiyor; Erdoğan sonrası dönemde kurulacak temsili iflas masasına isimlerini alacaklı olarak ilk sırada yazdırmaktan bahsediyorlar. (Üst düzeyleri etkisiz de olsa zaten böyle söylüyordu; ancak artık bizatihi tabanın kendisi böyle düşünüyor).
Hani maçlarda sahaya çıkan takımlardan birisi “nasıl olsa bu maçı kazanacağız” der; öteki takım da “nasıl olsa onlar kazanacak; en azından sonuna kadar savaşmış olalım” der ya, aynen öyle. Bu psikolojik bir eşiktir ve bu eşik aşılmıştır. Orduları ve sporcuları zafere götüren şey budur.
Umarım KHK’lılar ileride toplumun diğer bileşenlerinin hatalarını tekrarlayıp kendileri dışındaki her gruba ülkeyi cehenneme çevirmezler; bu döngünün olumlu yönde bir şekilde kırılması gerekmektedir.
Zira cemaat bir bütün olarak rejimin siyah Türkleri ise, KHK’lılar cemaat içinde siyah Türklerin de en siyahıdır ve bizzat onların bu şekilde fikri bir evrim geçirmesi önemlidir.
KHK’lılar büyük adamlar mı olacak; yoksa Büyük davanın küçük adamları mı olacak kendileri belirleyecektir.