SAHTE “GİZLİ TANIK” İMALATÇISI BAŞSAVCI: ERDOĞAN BAYRAKDAR

SAHTE “GİZLİ TANIK” İMALATÇISI BAŞSAVCI: ERDOĞAN BAYRAKDAR

Ceza mevzuatına göre bir savcı “ihbar veya başka bir suretle bir suçun işlendiği izlenimini veren bir hâli öğrenir öğrenmez kamu davasını açmaya yer olup olmadığına karar vermek üzere” soruşturma başlatır. Ancak bu kural özellikle 15 Temmuz’u müteakiben başlatılan soruşturmalar açısından maalesef geçerli değil. Zira Anayasa ve yasalara uygun faaliyette bulunma, teminat altına alınan hak ve özgürlükleri kullanma “saray” savcıları tarafından “soruşturma” konusu yapılabiliyor. Dönemin Tokat Başsavcısı Erdoğan Bayrakdar’ın mülki idare amirleri (kaymakam ve vali yardımcıları) hakkında başlattığı ve DW’nin haberine konu olan skandal olayın gerçekleştiği soruşturma bu şekilde başlatılan binlerce soruşturmadan birisi.

Habere göre Başsavcı Erdoğan Bayrakdar, Zile Kaymakamı olan Erdoğan Turan Ermiş’i (halen Çatalca Kaymakamı) 19 Temmuz 2016 tarihinde gözaltına aldırıyor. 6 günlük “hukuksuz” gözaltı sürecinden sonra Başsavcı Bayrakdar, Kaymakam Ermiş’i serbest bırakıyor. Ermiş tekrar görevinin başına dönüyor.

Başsavcı Erdoğan Bayrakdar 4 Kasım 2016 tarihinde Ermiş’i yeniden odasına çağırıyor ve kendisiyle sohbet niteliğinde bir konuşma yapıyor. Sohbet sırasında yanında Tokat Sulh Ceza Hakimi olarak görevli, delilsiz olarak yüzlerce tutuklama yapan, tutuklama sırasında sorguladığı kişileri tehdit eden veya onlara hakarette bulunan Mesut Eryılmaz’da hazır bulunuyor.

Başsavcı Bayrakdar ve Sulh Ceza Hakimi Eryılmaz Ermiş’i Tehdit Ediyor

Başsavcı Bayrakdar ve hakim Mesut Eryılmaz, kaymakam Ermiş’i gayri resmi olarak sohbet yapıyormuş havasında “sorguya” çekiyorlar. Bu illegal “sorgu” sırasında Ermiş’e 28 kaymakam ve vali yardımcısı hakkında sorular soruluyor ve kendisinden bir kısım bilgiler alınıyor. Ermiş muhtemelen, “yeniden tutuklanma” baskısı ve tehdidi altında kendi kanaatlerini veya duyduğu kimi “dedikoduları” engizisyon Başsavcısı ve hakimine iletiyor; ya da Bayrakdar’ın kendisinden doğrulamasını “dikte” ettiği bazı bilgileri onaylıyor veya onaylamak zorunda kalıyor.

Başsavcı Bayrakdar Sanal “Gizli Tanık” Oluşturuyor

Başsavcı Bayrakdar sohbet esnasında hazır ettiği zabıt katibi eliyle konuşmaları tutanak haline getiriyor ve imzalayarak, başlattığı “tenkil” soruşturmasında delil! olarak kullanıyor. Bununla yetinmeyen Başsavcı Erdoğan Bayrakdar, görevini kötüye kullanıp, sahte tutanak ve belgeler düzenlemek suretiyle, kendisinden habersiz olarak kaymakam Ermiş’i gizli tanık yapıyor ve ad olarak da kendisine “Lütfi” ismini uygun buluyor.

Başsavcı Bayrakdar, Ermiş’e tanık ve gizli tanık olması konusunda teklif ve telkinde bulunuyor. Ancak Ermiş her ikisini de kabul etmiyor.

Suçsuz şekilde, insanlık dışı şartlarda 6 gün gözaltına tabi tutulan, muhtemelen Bayrakdar tarafından, bazı bilgiler vermediği taktirde aynı odada bulunan Mesut Eryılmaz tarafından tutuklanacağı şeklinde tehdide maruz kalan Ermiş’in beyanlarının ne kadar sağlıklı ve doğru olduğunu akıl ve vicdan sahibi kişilerin taktirine bırakıyorum.

Sahte Tutanak Soruşturma Dosyasına Konulup Yargılama Dosyasına Delil Olarak Sunuluyor

Erdoğan Bayrakdar sahte olarak düzenlediği belgeyi ve güya gizli tanık “Lütfi” beyanını soruşturma dosyasına delil yapıyor. Burada yer verilen isimler hakkında soruşturma başlatıp, bu bağlamda gözaltı kararı vererek, hakim Mesut Eryılmaz eliyle tutuklama kararları aldırtıyor. Tabi bunların hepsini “havuz medyası”na sızdırarak, büyük bir başarıymış gibi duyurmaktan geri kalmıyor. Zira haberden anlaşılıdığı üzere sadece bu beyan nedeniyle bir Vali yardımcısı hakkında terör örgütü üyeliği suçlaması ile Ankara Ağır Ceza Mahkemesi’ne kamu davası açılıyor. Yapılan bu “sahtecilik” olayı da bu yargılama sırasında ortaya çıkıyor. Çünkü kaymakam Erdoğan Turan Ermiş tanık olarak ağır ceza mahkemesi tarafından beyanı alınmak üzere duruşmaya çağrılıyor. Ermiş, duruşma sırasında kendisinin “Lütfi” kod adlı gizli tanık yapıldığını ve imzasının olmadığı bir tutanağın düzenlendiğini bu sırada ilk kez öğreniyor. Doğal olarak bu beyanları kabul etmiyor ve mahkeme, yargılanan masum vali yardımcısı hakkında beraat kararı vermek zorunda kalıyor.

Beraat eden vali yardımcısı hakkında davayı hangi savcının açtığını bilmiyoruz. Ancak anlaşılıyor ki, davayı açan savcı, gizli tanık “Lütfi”yi hiç dinlemiyor veya beyanlarının altında imzanın olmadığına dikkat etmiyor. Mevcut “düşman ceza hukuku” uygulamasında buna ihtayç duymadığı anlaşılıyor.

“Milliyetçi” Başsavcı Erdoğan Bayrakdar, Çete Lideri Alaaddin Çakıcıyı Koruyor

Tokat Başsavcısı iken, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ile arasında yaşanan sürtüşme nedeniyle önce Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına savcı olarak atanıyor. Sonrasında araya giren “hatırlı” tanıdıkları ve Tokat’ta yaptığı soruşturma adı verilen “soykırım” ve “insanlığa karşı suç” dosyaları yoluyla sevgisini kazandığı Erdoğan ve ekibinin araya girmesiyle Temmuz 2017’de Kırıkkale Başsavcısı olarak ataması yapılarak bir tür “iadei itibar” yapılıyor.

Kırıkkale Başsavcısı olarak görev yaptığı sırada Erdoğan Bayrakdar hakkında, Kırıkkale Keskin cezaevinde hükümlü olarak bulunan suç örgütü lideri Alaaddin Çakıcı’nın aldığı usulsüz sağlık kurulu raporları, Devlet Bahçeli’nin bu kişiyi ziyaret etmesi ve başkaca skandalların medyaya yansıması nedeniyle HSK tarafından “mecburen” soruşturma açılıyor. İşlediği bu suçları nedeniyle kahraman! Başsavcı Bayrakdar, HSK tarafından Ankara adliyesine “sürgün” edilip düz savcı yapılıyor.

Tayyip Erdoğan Başsavcı Bayrakdar’a Sahip Çıkıyor

Anayasa’yı ve tüm yasal mevzuatı hiçe sayarak, 15 Temmuz sonrası başlatılan cadı avında önemli görevler yapan ve Saray rejiminin kurulması adına insanlığa karşı suç sayılabilecek sayısız soruşturmaya, işkenceye ve kötü muameleye imza atan Bayrakdar, kendisine yapılan “haksızlığı” muhtemelen Saray’a iletiyor. Erdoğan’ın da araya girmesi (daha doğrusu emir vermesi) ile Erdoğan Bayrakdar’a, HSK tarafından yeniden iade-i itibar yapılıyor ve 2020 yılında Ankara Batı Cumhuriyet Başsavcı Vekilliği görevine getiriliyor. Halen burada görev yapıyor.

Olayın diğer kahramanı! olan sulh ceza hakimi Mesut Eryılmaz (153226) ise 2017 yılında Şanlıurfa hakimliğine; 2019 yılında ise görev yeri değiştirilerek Anadolu adliyesine atanıyor.

Yapılan basit bir gazetecilik haberi ile ortaya çıkarılan sahte delil üretme, soruşturma başlatma; usulsüz ve delilsiz olarak tutuklama yapma; başsavcı ve hakim odalarında bizzat yargı mensupları eliyle insanların tehdit ve işkence ile beyan vermeye zorlama; bu usulsüz verilere dayanarak masum insanların işlerinden, özgürlüklerinden, ailelerinden mahrum bırakılması istisnai bir durum değil. 15 Temmuz sonrasındaki neredeyse tüm siyasi soruşturma ve yargılama dosyalarının içeriği bu şekilde oluşturuldu.

Bu şekilde yargısal görev yapmayı onur ve şereflerine kabul ettiren hakim ve savcılar sürekli olarak “terfi” ettirildi. Önleri açıldı. Yüksek mahkemelere üye seçildiler. Bunlara en iyi örneklerden birisi de yakın zamanda Anayasa Mahkemesi üyesi seçilen İstanbul eski Başsavcısı İrfan Fidan’dır.

Zamanı geldiğinde, imza attıkları evraklar ortaya çıktığında, olayların tarafları konuştuğunda Erdoğan Bayrakdar ve Mesut Eryılmaz ve onun gibi elverişli “yerli ve milli bürokratların” işledikleri suçların sayısı, vehameti ve sebebiyet verdiği mağduriyetler daha net anlaşılacaktır.

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir