KENDİ KUYULARINA DÜŞECEKLER DE… ÇIKARSAN DA!..

KENDİ KUYULARINA DÜŞECEKLER DE… ÇIKARSAN DA!..

Bir gün Ebû Cehil, Peygamber Efendimize bir tuzak hazırlar. Evinin önüne bir kuyu kazdırır. Peygamber Efendimizi evine da’vet eder…

Peygamber Efendimiz da’vet üzerine Ebû Cehil’in evine gelir. Cebrâil aleyhisselâm gelip, Ebû Cehil’in evinin önünde tuzak için bir kuyu kazdığını söyler.

Bu durum karşısında Peygamber Efendimiz kendi evlerine döner. Ebû Cehil ise, geri dönmesine bir mânâ veremeyerek kendisine sormak için arkasından koştuğunda, kapının önündeki kuyuyu unutarak, adımını atar atmaz kendi eliyle kazdığı kuyuya düşer.

Çıkarmak için ip uzattıklarında, bir türlü ipe kavuşamaz. İpler uzadıkça kuyu derinleşir. Bu hâl üzerine Ebû Cehil karanlık kuyuda çıldıracak gibi olur.

Peygamber Efendimize haber verilerek kendisinin çıkarılmasını ister. Durumu Peygamber Efendimize bildirirler. Hemen kuyu başına gelerek seslenir:

-Seni kuyudan çıkarırsam imân eder misin? O da kabul eder görünüp der ki:

-Beni bu kuyudan çıkarırsan imân edeceğim. Peygamber Efendimiz mübârek ellerini uzatarak Ebû Cehil’i kuyudan çıkarır. Ebû Cehil kuyudan çıkınca:

-Hayatımda senin kadar güçlü sihirbaza rastlamadım, der ve imân etmez.

HASETLERİNİN KURBANLARI!

O devrin zalimi ve firavunu olan Ebu Cehil ile Peygamberimiz arasında geçen bu hadisenin benim nezdimde çok ayrı bir önemi ve anlamı vardır. Bu zamana bakan yönleri vardır.

Anlatayım tedailerini…

Fakat öncelikle Ebu Cehil’in bu kadar düşman olmasının sebebi bilelim:

“Biz Azîmüşşan biliyoruz ki onların söyledikleri seni çok incitiyor/üzüyor. Hiç kuşku yok ki onlar seni yalanlamıyorlar ve fakat o zalimler Allah’ın âyetlerini inkâr ediyorlar.” (En’âm Suresi, âyet: 33)

İşte bu ayette gizli o sır… Ve o ayetin nüzul sebebi olarak anlatılan hadise:

Vâhidî’nin Esbâbu’n-Nuzûl’ünde anlattığı üzere, Kureyş’ten el-Ahnes ibn Şureyk’in Ebu Cehil’e, yalnız oldukları bir zamanda:

“Ey Ebu’l-Hakem, burada konuştuklarımızı sen ve benden başka kimse duymayacak, bilmeyecek; lütfen bana söyle sence Muhammed bu peygamberlik davasında doğru mu söylüyor, yalancı mı?” diye sormuş. Ebu Cehil de:

“Vallahi, Muhammed doğru sözlüdür. O, asla yalan söylememiştir. Fakat Sancağı, Hacılara su vermeyi (sikaaye), Ka’be’nin perdedarlığını (Sedâne), Nedve’yi ve Peygamberliği Kusayy oğulları (Hâşim Oğulları) alıp giderse Kureyş’in diğer boylarına ne kalacak!?” demiştir. (Bedreddin Çetiner, Esbâbu’n-Nuzûl, I,360)

Görüldüğü gibi düşmanlık sebebi gayet açık; kıskançlık ve haset. Rehberi şeytanın vartası ile bire bir…

Bile bile düşmanlık yapmıştır, cahilliğinden değil yani! “Cehaletin Babası” namında olsa da hakikatte meselelerin farkında idi. Onunkisi bilinçli, mürekkep bir cahillik idi ki en tehlikelisi.

Şimdikiler de öyle değil mi; ayet, Kuran’ı, sünneti vs senden benden iyi bildiğini iddia ediyor ama iblise yol arkadaşlığı yapıyor!

DEVİRLERİN FİRAVUNLARI…

Hz. Peygamber (s.a.s) Bedir’de öldürülen müşrik cesetlerinin yanında durmuş ve onlara hitaben şöyle demişti:

“Allah, benim yanımdaki bir grupla size ceza verdi. Şüphesiz, ben güvenilir bir kimse iken siz beni hain ilan ettiniz. Ben doğru bir kimse iken beni yalanladınız” buyurmuştur.

Sonra da Ebû Cehil’in cesedine yönelerek:

“Bu, Allah’a karşı Firavundan daha azgındı. Zira Firavun, öleceğini anladığında Allah’ın birliğini ikrar etti. Bu ise öleceğini anladığında Lât ve Uzzâ’ya dua etti.” buyurmuştur. (Taberani, el-Mucemül-Kebir, XI,302)

KUYULARINA DÜŞERLER DE… ÇIKARILIR MI?

Evet, her devrin Musaları olduğu gibi Firavunları da olacaktır.  Gül devrinin Firavunu Ebu Cehil idi. Bu devrinki de bir sahte diplomalı cahil…

Onun zulümleri Firavunları da Ebu Cehilleri de kat kat aştı. İç saikleri de ilham kaynakları ile aynı… Kibir, haset, çekememezlik…

Devrinin mazlumlarına tuzaklar, hendekler kazıyor, kuruyor, buna uygun yasalar çıkarıyor. Ama gün gelecek o kuyulara kendisi ve aveneleri düşecek.

Oradan çıkmak için yine o kuyusunu kazdıklarından yardım isteyecek, hatalarından döndüğü, “aldandığı” sözleriyle… Ama anlaşılan kader fırsat vermeyecek gibi.

Bekleyip göreceğiz… Zaman, en büyük müfessir.

1 Comments

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir