SAİM NERGİZ, Hukuk Penceresi sitesinin yazarı https://hukukpenceresi.com/author/saimnergiz/ Zulüm karanlığına ışık saçan pencere Sun, 05 Jun 2022 22:38:22 +0000 tr hourly 1 https://wordpress.org/?v=6.5.2 https://hukukpenceresi.com/wp-content/uploads/2022/06/indir-150x150.jpeg SAİM NERGİZ, Hukuk Penceresi sitesinin yazarı https://hukukpenceresi.com/author/saimnergiz/ 32 32 KARARLARIYLA KONUŞAN BİR HAKİM! https://hukukpenceresi.com/kararlariyla-konusan-bir-hakim/ https://hukukpenceresi.com/kararlariyla-konusan-bir-hakim/#respond Fri, 03 Jun 2022 10:02:36 +0000 https://hukukpenceresi.com/kararlariyla-konusan-bir-hakim/ Bu yazıyı yazmaya niyet ettiğimde içeriğini “Hakim Kararıyla Konuşur” üzerine oluşturmak istedim, sonra aradan zaman geçince unuttum ta ki, bu yazının esas kişisi basına açıklama yaparken, “Hakim Kararıyla Konuşur” deyince yeniden hatırlamamı sağladı. Sadece bununla sınırlı olmak üzere kendisine şükran duymalıyım sanıyorum! Hakikaten de mesleğe yeni girdiğimiz dönemlerde sıklıkla duyduğumuz bir cümleydi, hakimin kararıyla konuşacağı […]

KARARLARIYLA KONUŞAN BİR HAKİM! yazısı ilk önce Hukuk Penceresi üzerinde ortaya çıktı.

]]>

Bu yazıyı yazmaya niyet ettiğimde içeriğini “Hakim Kararıyla Konuşur” üzerine oluşturmak istedim, sonra aradan zaman geçince unuttum ta ki, bu yazının esas kişisi basına açıklama yaparken, “Hakim Kararıyla Konuşur” deyince yeniden hatırlamamı sağladı. Sadece bununla sınırlı olmak üzere kendisine şükran duymalıyım sanıyorum!

Hakikaten de mesleğe yeni girdiğimiz dönemlerde sıklıkla duyduğumuz bir cümleydi, hakimin kararıyla konuşacağı cümlesi. Bunun dışında davrananlar var mıydı, elbette vardı ancak onlar da bize göre kerli ferli sayılanlar arasındaydılar.

Bu gece yarısı bir Resmi Gazete klasiği oldu, Bekir Bozdağ’ın atanmasından sonra beklediğim bir atama gerçekleşmiş oldu. Bu atamayla Adalet Bakan Yardımcısı Uğurhan Kuş bu görevden alınarak (Uğurhan Kuş, Danıştay üyesi olarak seçildi) yerine Akın Gürlek Bakan yardımcısı oldu. Böyle bir atamayı bekliyor muydunuz derseniz evet bekliyordum ancak bu ismi beklemiyordum, bir şahinin yerine daha şahin birinin atanmasını beklemiyordum.  İşte bu sürpriz oldu!

Bekir Bozdağ’ın Adalet Bakanı olarak atanması esasen seçim sürecine giderken bakanlığın daha şahin olacağı mesajıydı. Nitekim, 2016 sonrasında atanan ve bugüne kadar süren hukuksuz uygulamaların mimarlarından Adbulhamit Gül, görevden alındığında bir kısım sosyal demokrat (siz buna ulusalcı çevre de diyebilirsiniz) çevreden onun görevden alınmasına dair gözyaşı dökenler oldu. Nitekim görevden alınmasından sonra İsmail Saymaz yazdığı yazıda, “ Gül’ün uzun süredir rahatsızlıkları vardı. İstanbul seçiminin tekrarlanmasını istemiyordu.” Demekteydi. Dolayısıyla pek çok hukuksuzluğu imza atmış Abdulhamit Gül konu İstanbul seçimleri olunca büyük olasılıkla siyasi nedenlerle zira vicdani olmasını bekleyemeyiz, seçimlerin yenilenmemesi gerektiğini ifade etmiş. Bu tavrı da yukarıda sözünü ettiğimi çevreler tarafından çok makbul bulunmuş olmalı ki Kemal Kılıçdaroğlu. “Abdulhamit Gül, diğer bakanlardan daha sağduyulu bir profil.” Demişti.

Bu aşamada yazının başına tekrar dönelim. Uğurhan Kuş, Adalet Bakanlığının şahin kanadından bir yargı mensubuydu, onun yerine kararlarıyla konuşan ve konuşturduğu kararlarıyla ondan daha şahin olacağı konusunda kuşku bulunmayan Akın Gürlek atandı. Bu atama elbette Bakan Bekir Bozdağ’ın arzusu ise de ondan daha ziyade, kararlarıyla konuşan bu yargıca ihtiyaç duyan daha üst bir akıl vardı kuşkusuz. O akıl sahibinin kim olduğunu milletin kafası duvarlara sürtüle sürtüle öğrendiği için yeniden yazmaya gerek duymuyorum.

Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’ı 2023 seçimlerine giderken göreve getiren irade aynı şekilde Akın Gürlek’i de onun yardımcısı yaptı. Demirtaş, Kaftancıoğlu, Fincancı, ÇHD, Sözcü, Dündar ve daha ismini bilemediğimiz onlarca masum insana “Karararlarının Konuşturarak” ceza yağdıran bu yargıcın atanmasını sadece konuşturduğu kararlarının ödülü olarak değerlendiremeyiz, onun atanması aynı zamanda Bozdağ’ın atanması gerekçeleriyle aynı.

Bilindiği üzere 17 Nisan 2017 tarihinde bugün ki tek adama sisteminin inşasının oylaması yapıldı. Yine hepimizin bildiği gibi oylamanın sonucunu değiştirecek sayıda oy pusulasındaki yasal eksikliğe rağmen YSK bu pusulaların geçerli olduğunu kabul ederek bugün ki sistemin inşasına yol vermiş oldu. YSK’nın bu büyük icraatına İstanbul seçimlerindeki iptali de eşlik etti. Böylece çok açık bir biçimde Türkiye’de çok uzun yıllardır seçimlerin adil bir şekilde yapılmasını sağlayan kurulun gölgesi ağır bir şekilde düşmüş oldu. Bu işaret fişekleriyle bundan sonraki seçimlerin kuşkulu olacağının mesajı da verilmiş oldu.

İşte tam da 2023 seçimlerine gidilirken Bekir Bozdağ Adalet Bakanı olurken, Akın Gürlek’de Adalet Bakan Yardımcısı oldu. Tabirimi mazur görün belki de bir kısım okuyucu için abartılı bulunabilir ancak gerçek bu, “Cehennemin Kapıları Açıldı”. Bir yandan Yargıda Birlik Derneği ‘nin bir müddettir geriye itilmesinden rahatsızlık duyan çevrelerin Bekir Bozdağ eliyle gönlünü kazanarak YSK’daki üyelerinin gönülleri edilmeye çalışılırken öte yandan yargının diğer alanlarında baskı artırılmaya çalışılıyor. Seçimin sonucunun şimdiden ne olacağını söyleyebilmemiz mümkün değil ancak seçim sürecinde yaşanabilecekleri söyleyebilmemiz mümkün. Öncelikle şunu ifade edeyim, 2017 seçimlerindekine benzer bir şekilde, seçim kazanılırsa sorun olmayacak ancak kaybedilirse sorun olarak kabul edilerek YSK’ya yapılacak itirazla seçimin iptalini sağlayacak bir yöntem arayışında olduklarını düşünmemek için hiçbir neden yok. Sakın kimse böyle bir şey olamaz, YSK iptal edemez demesin, İstanbul seçimlerinde bilindiği üzere aynı sandıktaki oylardan sadece büyükşehir belediye başkanlığı için kullanılan pusulalar geçersiz sayıldı. Bir başka ifadeyle sulu yemek içerisindeki tuz çıkartıldı. Buradan hareketle benzer bir kararın alınması önünde hiçbir engel görünmüyor. Elbette şimdi, muhalefet buna karşı direnebilir denecek, haklılar işte onun için de bakan yardımcısı atandı. Çok sert bir şeklide yargı araçsallaştırılarak üzerlerine gidecekler, böylece seçimlerin sonucunun mutlaka “kasa” lehine olması sağlanmaya çalışılacak. Bir kez daha “Hakim Kararıyla Konuşmuş” olacak.

Önceki bakan yardımcısı da bunu yapamaz mıydı denebilir, evet yapabilirdi ancak kararlarıyla bu kadar güzel konuşan birisini bulmaları kanımca çok mümkün olmadığından tercih kararıyla en güzel konuşanı seçmekten yana oldu. İkinci olarak da, kendisine makam verilmek suretiyle gönlü de edilmiş oldu.

Dün yargıçlar gerçekten de kararlarıyla konuşuyorlardı. Bugün ise kararlarımızla konuşuyoruz diyenler aslında geleceğe tarihi bir utanç vesikası bırakıyorlar, kuşkusuz bütün kararlar günü geldiğinde tıpkı bugün Osmanlı şer’iyye sicillerinin okunduğu gibi hukukçular ve tarihçiler tarafından okunacak. Bu kararlar o zaman kendilerini okuyan araştırmacılara gözyaşlarıyla dertlerini anlatırken, keşke konuşmak zorunda kalmasaydık diyecekler.

KARARLARIYLA KONUŞAN BİR HAKİM! yazısı ilk önce Hukuk Penceresi üzerinde ortaya çıktı.

]]>
https://hukukpenceresi.com/kararlariyla-konusan-bir-hakim/feed/ 0
YARGIDA BİRLİĞİN YOK ETTİĞİ YARGICIN VİCDANI https://hukukpenceresi.com/yargida-birligin-yok-ettigi-yargicin-vicdani/ https://hukukpenceresi.com/yargida-birligin-yok-ettigi-yargicin-vicdani/#respond Tue, 22 Mar 2022 13:36:19 +0000 https://hukukpenceresi.com/yargida-birligin-yok-ettigi-yargicin-vicdani/ YARGIDA BİRLİĞİN YOK ETTİĞİ YARGICIN VİCDANI

YARGIDA BİRLİĞİN YOK ETTİĞİ YARGICIN VİCDANI yazısı ilk önce Hukuk Penceresi üzerinde ortaya çıktı.

]]>


YARGIDA BİRLİĞİN YOK ETTİĞİ YARGICIN VİCDANI

YARGIDA BİRLİĞİN YOK ETTİĞİ YARGICIN VİCDANI yazısı ilk önce Hukuk Penceresi üzerinde ortaya çıktı.

]]>
https://hukukpenceresi.com/yargida-birligin-yok-ettigi-yargicin-vicdani/feed/ 0
TÜRK YARGISININ NURNBERG’İ: EVRENSEL YARGI YETKİSİ https://hukukpenceresi.com/turk-yargisinin-nurnbergi-evrensel-yargi-yetkisi/ https://hukukpenceresi.com/turk-yargisinin-nurnbergi-evrensel-yargi-yetkisi/#respond Mon, 21 Feb 2022 16:02:40 +0000 https://hukukpenceresi.com/turk-yargisinin-nurnbergi-evrensel-yargi-yetkisi/   Almanya`nın Nürnberg şehri, 1945 yılının sonbaharında başlayacak ve şehrin ismiyle anılacak yargılamalarla II. Dünya savaşının Alman şehirleri arasındaki görece en az tahrip olmuş yerlerinden biri olarak insanlık ve hukuk tarihi açısından yeni bir kavramın dile getirildiği yer olarak tarihteki yerini aldı. Bu şehirde, şehrin ismiyle anılan her bakımdan kendine özgü nitelikler taşıyan, Nazilerin lider […]

TÜRK YARGISININ NURNBERG’İ: EVRENSEL YARGI YETKİSİ yazısı ilk önce Hukuk Penceresi üzerinde ortaya çıktı.

]]>
 

Almanya`nın Nürnberg şehri, 1945 yılının sonbaharında başlayacak ve şehrin ismiyle anılacak yargılamalarla II. Dünya savaşının Alman şehirleri arasındaki görece en az tahrip olmuş yerlerinden biri olarak insanlık ve hukuk tarihi açısından yeni bir kavramın dile getirildiği yer olarak tarihteki yerini aldı. Bu şehirde, şehrin ismiyle anılan her bakımdan kendine özgü nitelikler taşıyan, Nazilerin lider kadrosunun yargılandığı bir mahkeme kuruldu. İnsanlığa Karşı suç kavramının dile getirildiği bu mahkemede kuşkusuz pek çok hukuki ilke ilk kez dile getirilmiş oldu. Aradan geçen yaklaşık 80 sene sonra yine bir Alman şehri olan Koblenz de bu kez bir başka coğrafyada işlenen insanlığa karşı suçlar yargılama konusu yapıldı ve suç faili en ağır şekilde cezalandırıldı. Bu kez Nürnberg yargılamasındaki gibi hukukçuların kafası karışık değildi, ellerindeki yasal mevzuat çok açıktı ve Alman yargıçlar insanlığın kendilerine verdiği yetkiye dayanarak “İnsanlığa Karşı Suç” fiilinin failini suçun işlendiği yerden binlerce kilometre uzakta yargılayarak mahkûm ettiler. Koblenz Mahkemesi hangi hukuki gerekçeyle yukarıda sözünü ettiğimiz yargılamayı yaptı, bunun üzerinde duracağız.

Uluslararası hukukta insanlığa karşı suçların düzenlenmiş olduğu ilk uluslararası belge, 1945 tarihinde toplanan Londra Konferansı sonunda açıklanan Nürnberg Mahkemesini kuran Londra Antlaşmasıdır. Uluslararası suçlar kavramı yazılı hukukta ilk kez bu anlaşmaya ek olarak düzenlenen Nürnberg Uluslararası Askeri Mahkemesi Şartı ile düzenlenmiştir. Suçun tanımlanması da (UCMN) Nürnberg Uluslararası Ceza Mahkemesi Statüsünde (md.6/c) yer almıştır.

Londra Antlaşması ile kurulan Nürnberg Mahkemesinin uygulayacağı esasların uzun süren tartışmalar sonrasında belirlenmesiyle 20 Kasım 1945 tarihinde başlayıp 1 Ekim 1946 tarihine kadar sürecek yargılamalar başladı.

Nürnberg yargılamalarının Amerikan Savcısı Robert H. Jackson açılış konuşmasında, “[…] intikamı durdurmayı ve yakalanan düşmanlara hukukun yargısını gönüllü olarak sunmak, iktidarın şimdiye kadar akla yönelttiği en önemli övgülerden biridir…”.

Sözleriyle duruşmaya başlarken, bundan sonraki sözleri çok daha önemlidir. Jackson sanıklara dönüp şöyle devam eder: “…Bu soruşturmayı önemli kılan şey, bu mahpusların dünyadaki bedenleri toza dönüştükten sonra pusuya yatacak uğursuz etkileri temsil etmeleridir. Onlar ırkçı nefretlerin, terörizm ve şiddetin, kibir ve iktidar zulmünün yaşayan simgeleridir. Bunlar, şiddetli milliyetçiliklerin ve militarizmin, kuşaktan kuşağa Avrupa’yı karmaşaya sürükleyen, insanlığını ezen, evlerini yok eden ve hayatını yoksullaştıran entrika ve savaş açmanın simgeleridir… Şu anda tehlikeli bir şekilde hala güçleri ayakta kalan [bu] insanlarla belirsiz ve kesin olmayan bir şekilde ilgilenirsek, uygarlık yeniden gücünü kazanan sosyal güçlerden ödün vermeyi kaldıramaz…”

Savcı Jackson, bu seslenişiyle aslında Dünya Hukuk tarihi açısından yeni bir sürecin başlayacağına da işaret etmekteydi. Görüleceği üzere bir yandan yeni bir sürece işaret ederken diğer yandan da korkusunu gizlememekte geleceğe dair endişelerini dile getirirken esasen bu mahkemenin üstlendiği görevle geleceğe de etki edeceğini ifade etmekteydi.

Nitekim tarihi süreç de korkulduğu gibi ilerledi, “…kibir ve iktidar” zulmünün örnekleri olan yönetimler Yugoslavya`da ve Ruanda`da benzer suçları işlediler, bu nedenle de Eski Yugoslavya Uluslararası Ceza Mahkemesi ve Ruanda Uluslararası Ceza Mahkemeleri kuruldu ve yargılamalar yapıldı. Ancak her iki mahkeme de fiilden sonra kurulan mahkemeler oldular. Uluslararası hukuk keyfi iktidarların bu tutumlarına müsamaha gösteremezdi zira herhangi bir ülkede insanlığa karşı suç olarak tanımlanan fiillerin gerçekleşmesinin dünyanın tüm ülkelerini doğrudan veya dolaylı etkilediğini biliyorlardı. Bu nedenle 17 Temmuz 1998 tarihinde uluslararası ceza mahkemesi kuruldu. Roma statüsü imzaya açıldı. 31 Aralık 2000 tarihine kadar imzaya açık kalan sözleşmeye yapılan katılımlar ve bunların iç hukuklardaki onay işlemlerinin de tamamlanması sonucunda, 1 Temmuz 2002 tarihinde mahkemenin kuruluşu tamamlandı.

Roma statüsü bugün neredeyse tüm demokratik ülkeler tarafından imzalanarak kabul edildi. Türkiye Roma Statüsüne taraf olmadı, sözleşmeyi imzalamadı. Bunun yerine 2005 tarihinde yürürlüğe giren Türk Ceza Kanunu’nun 77. Maddesinde insanlığa karşı suçları düzenlerken Roma Statüsünün varlığına rağmen Nürnberg`i esas aldı.

Bugün Almanya`da yukarıda kısaca ifade ettiğimiz bu Roma Statüsünün dünyada nasıl yürüyeceğini gösteren somut bir karara imza atıldı. Koblenz mahkemesi Suriye`de gerçekleşen ve Roma Statüsü ile Alman Uluslararası Ceza Kanunu (VStGB) kapsamında kalan fiilleri evrensel yargı yetkisi kapsamında kendisini görevli ve yetkili görerek hakkında insanlığa karşı suç fiili isnadı bulunan Suriye İstihbarat servisinin elemanını sanık olarak yargıladı. Böylece Nürnberg de ifade edildiği gibi zorba bir yönetimin memuru olan bir kişinin iktidarın istediği ancak uluslararası hukuk tarafından suç olarak kabul edilen fiilleri gerçekleştirmiş olması nedeniyle işkence fiilini gerçekleştirdiği ülke dışında binlerce kilometre ötede hukuk önünde hesabını sorup yargıladı ve ömür boyu hapis cezası verdi.

İlk kez bir mahkeme, Suriye yönetiminin gizli servisinin eylemlerini insanlığa karşı suç olarak tanımlamış oldu. Böylece Suriye`de Roma Statüsünün 7. Maddesinde tanımlanan fiilleri işleyen failler açısından Roma Statüsüne taraf olan bir ülkeye gitmeleri halinde haklarında yargılama yapılarak çok ağır cezalarla karşı karşıya kalabilecekleri uluslararası kamuoyuna ilan edilmiş oldu.

Yine bir başka Avrupa ülkesi olan İsveç`te, İran`da 1988 yılında 3 bin civarında sosyalist mahkûmun idam edildiği olayla ilişkisi olan İranlı eski bir savcı bu fiillerin mağduru kişiler tarafından yine evrensel yargı yetkisi kapsamında yapılan şikayetler üzerine bu ülkede bulunduğu sırada yakalanarak tutuklandı.

Koblenz Mahkemesinin verdiği bu kararın etkilerinin büyük olacağı kuşkusuz, bugün dünyanın pek çok yerinde Savcı Jackson un ifadesiyle “…kibir ve iktidar zulmünün” örnekleri olan pek çok yönetim bulunmakta. Roma Statüsünde tanımlandığı şekliyle sadece işkence, cinsel istismar, öldürme, zorla kaybetme, zulüm suç olarak tanımlanmamış aynı zamanda Yargı Kullanılmak suretiyle özgürlükten keyfi olarak alıkonulmak da suç olarak tanımlanmıştır. Dolayısıyla yakın bir gelecekte sadece bu nedene dayalı olarak pek çok davanın evrensel yargı yetkisi kapsamında görülmesi ve pek çok kişinin bu eylemlerden mahkûm olması olası görünmektedir.

TÜRK YARGISININ NURNBERG’İ: EVRENSEL YARGI YETKİSİ yazısı ilk önce Hukuk Penceresi üzerinde ortaya çıktı.

]]>
https://hukukpenceresi.com/turk-yargisinin-nurnbergi-evrensel-yargi-yetkisi/feed/ 0