• Şubat 18, 2024
  • No Comment

TÜRKİYE’DE ÖTEKİ OLMAK

TÜRKİYE’DE ÖTEKİ OLMAK

Öteki olmak mevcut düzen içinde hakim olanın zıttını ifade eden bir kavram. Benliğin dışsallaştırdığı, yabancı gördüğü ve çoğu zaman ön yargılarla yaklaştığıdır. Yani kişisel olarak 3.tekil kişi (o), toplumsal olarak 3.çoğul (onlar) kişilerdir. Bu kavram iktidar olana göre yani hakim sınıfa göre değişebilir. Türk toplumu gibi toplumlarda hala tekamül oluşmadığından muhalif ya da öteki sevilmez. Bir renk bir desen kabul edilmez. O hep şüpheyle karşılanmalıdır, çünkü tehlikeli olması muhtemeldir.

Çoğunluk olan gruplar adaletten, haktan, insanlıktan uzak bir yapıdaysa ya da bu grupların dar bir “biz” anlayışları varsa sonu genellikle şiddetle hatta ölümle sonuçlanır. Ötekinin ölümüyle! Çünkü çoğunluğa göre o (öteki), çoğu zaman “insan” bile değildir. O bazen bir hatadır, bazense bir fazlalık ve her iki durumda da “bizden” ayrı tutulmalıdır. Çünkü bu durumda “biz” kendini tehlikede sayar.

Siz “öteki” olarak dünyaya gelmiş iseniz direkt olarak şüphelisinizdir ve yaşamınızın her alanında bunu hissedeceksinizdir. Hatta ölümünüzde bile. Mezar yeri verilmeyerek, herkese mahsus cenaze hizmetinden yoksun bırakılarak.

Öteki olmak, yasal olarak suçlu olmak demek değildir. Ama doğuştan gelen ya da sonradan oluşan bir fikir yararlı veya farklı olabilir ama mevcut güç odaklarına göre potansiyel zararlıdır. Kendisi yerli ve milli ise onun karsısında olan tüm düşünceler ötekidir ve zararlıdır.

Evrensel insan hakları prensipleri doğrultusunda herkesin düşüncesini ifade etme hakkı vardır. Bu bağlamda “Bana benden farklı bir şey söyle ki; iki kişi olduğumuzu anlayayım.” bakış açısını toplumun her alanına kanalize edilmeli idi ama bu düşünce bile sizi öteki yapmaya engel olmadı.

“Öteki olmak, kendini her zaman sallantılı bir konumda hissetmek, tetikte olmak, reddedilmeye hazır olmak demektir” der Franzt Fanon.

Ne yazık ki tarihimiz, yakın ve uzak zaman diliminde ötekine asla iyi nazarla bakmamıştır. Yer yer haklı olduğunu düşündüğüm zamanda bile suçlu suçsuz ayırmadan toptancı bakışla torbaya öteki dediği herkesi katmıştır. Ermeni çetelerin yaptığına mukabil suçlu suçsuz ayırmadan dün Millet-i Sadıka (sadık millet) dediği insanların hepsini suçlu kabul etmiş ve toptan imha etmeye varacak hatalı icraatlar yapmıştır. Daha bebek olan şehzadeleri hatta anne karnında olanları ilerde isyan edebilir diye bir gecede öteki deyip katletmiş bir düşünce ne yazık ki bizim topraklarda yaşamıştır. Bu öteki kavramı bizim farklılıkları zenginlik görmeme ya da tek devlet tek millet anlayışının halkı esir alıp düşüncesiz bırakmasındandır. Düne kadar “komşum”, “arkadaşım” dediğine bir günde düşman gözüyle bakıp mallarına ve namusuna el uzatmanın izahı olabilir mi!

Bir İstanbul Rum’u yaşlı ile konuşmuştum. Hayatının uzunca bir dönemi İstanbul’da geçmiş bu beyefendi en çok komşularının haline anlam verememiş. “Bir gün önce balık almıştım. Fazla gelince beraber bahçelerinde yedik. Çocuklar bahçede oyun oynadılar. Ödevleri vardı beraber yaptılar. Borç lazım olursa birbirimize verir idik. Ama bir gün sonra kapıları kapattılar, çocuklarımızı kabul etmediler hatta kovdular. Giderken de mallarımızı fiyatının çok altında aldılar hatta çöktüler. Bazısı eşimizin kızımızın namusuna el uzatmaya kalktı. Ben hala anlamıyorum. Ne oldu bu insanlara?”

Onlara olan belki Almanya’da Yahudilere olan, belki Yunanda Girit’te Türklere olan gibiydi. Devlet ya da hakim güç “öteki” olarak kodladığı kişiye vatandaşı olsa da olmasa da günü gelince, öteki dışındaki halkı yanına alıp ötekine insanlık tarihine geçecek zulümler yapabilir.

Cumhuriyet ile birlikte tek tip ve içindeki farklılıkları barındırmayan bir ulus oluşturulmaya girişildi. Bu ulus devlet anlayışında sadece Türkler vardı. Türk demek aynı zamanda Müslüman ve Hanefi demekti. Dersim İsyanı bahanesiyle oradaki tüm insanlara toptan bir operasyon yapıldı. Yaz tatiline memleketine gelen bir öğretmen bile nasibini aldı, kurtaramadı kendini.

Faili meçhullerin sayısı da failleri gibi meçhul kalan o kadar çok olay ve ötekileştirme oldu ki kitaplara sığmaz. Cumhuriyet kurulduğunda düşman ilan edilenler Ermeniler, Rumlar, Kürtler, Süryaniler, Ezidiler, Sosyalistler, İslami Yapılar … Çoğaltmak mümkün. Türkiye’de hemen herkes bir tarafından da olsa bir ötekileştirmeye maruz kaldı ya da kalacak. Başörtülüsü, Alevi’si, Kürt’ü.

Kazanan sadece egemen güç kaybeden ise hep o anın ötekisi idi. Aslında şuan egemen güce yakın olanların ibret alması gereken günü geldiğinde onların da öteki olacağı gerçeği idi. Bir ‘ötekinin’ diğer bir ‘ötekiye’ bakışında bile problemin olduğu bir toplumda yaşıyoruz çünkü. 12 Eylül olduğunda “komünistler düşünsün biz devletimizin hep yanındayız” diye alkış tutan Ülkücüler kısa sürede devletin ötekisi konumunda olduklarını anladılar. Ama iş isten geçmişti. Bir sağdan bir soldan denilerek idama götürüldüklerinde bu acı gerçek yüzlerine vuruldu. Bir ortam oluşturulduğunu ve o ortamda kendilerinin kullanıldığını fark edemediler. Kendilerini öz evlat sandılar. Onun için tokat onlara daha ağır geldi.  O kutsadıkları devlet (egemen güç) 21.yy’a da insanlık tarihinde ilerde yazılacak büyük bir zulmü belkide bunların eliyle yaptırıyordu. Yaşlı, çoluk çocuk, hasta, kadın demeden herkese saldıran, işkence yapıp ve kanunsuz suçlayıp hapse attıran bir gücün tarafında bugün olmak yarın kendilerini kurtarmayacağını bilecek geçmişe sahipler ama onu idrak edecek akıldan yoksunlar. Cesaret aldıkları bir nokta da şuan korunmanın verdiği özgüven. “Ceza görmemiş ilk suçtan daha cesaret verici bir şey yoktur.” der Marquis De Sade. Bu da hukukçu geçinen kitlenin vebal defterine yazılacak olandır. Köprüde zavallı askeri öğrencilere yapılan zulme (katliama) sonra hükümetin çıkardığı “ceza verilmez” kalkanı bunun ibretlik halidir.

Şunu idrak etmek gerekir ki devletin asla sahibi yoktur. Devlet önce adalet üzerine kurulur ya da adalet korunursa vatandaşı güvende olur. Bunun dışında her şey öteki olmaya sürükler. “Devletin dini adalettir” dediği aktarılan Hz. Ali bu gerçeği en hassas konu olan dine eş değer tutmuştur. Her iktidar kendine göre yasa yapar ya da keyfi uygular. Neticede her an bir kesim öteki olarak kalır. Hırsıza hırsız dediğiniz icin de öteki olabilirsiniz. Malınızı, ailenizi veya hakkınızı korumak zorunda olurken de öteki olabilirsiniz. Hatta devlet malı kutsal derken (kamu malı) korumaya çalışan memurlar bile öteki ilan edilip (17-25 Aralık polis ve savcıları ya da MİT Tırları savcıları gibi) hain damgasıyla hücrelerde süründürülebilir.

Öteki olmak bir seçim değil doğuştan gelen bir özellik olduğu gibi karakterinin karşılığı da olabilir. Haklıdan yana olmak, işini doğru ve hukuki yapmak neticede sizi birilerine öteki yapabilir. Tarafsızlık değil haklıdan taraf olmayı daha yerinde buluyorum ve haklıdan taraf olan ve bundan dolayı “öteki” olmayı göze alanlara saygımı ifade etmeliyim.

İbret alması gerekenlere tahtından alınan Osmanlı Padişahi II. Osman’ın insanlık dışı işkenceler den sonra isyancılara (devletin o zamanki egemen güçlerinin kullandığı yeniçerilere):

Dün sabah cihan padişahı idim, şimdi üryan kaldım. Esvap ve malımın haddi hesabı yokken şimdi on akçelik bir arakiyeye (takkeye) gücüm yok! Merhamet edip halimden ibret alın. Dünya size de kalmaz!” dediğini hatırlatmak isterim.

Bu Yazılarıda Okuyabilirisiniz

Milletten Umut Kesilmez!

Milletten Umut Kesilmez!

Türkiye’de 31 Mart seçimlerinde hiç kimsenin beklemediği bir sonuç ortaya çıktı. AKP ve Erdoğan adeta sandığa gömüldü. İşin ilginç yanı muhalefet…
İnsanın Anlam Arayışı: Ben Kimim

İnsanın Anlam Arayışı: Ben Kimim

Felsefeciler ve felsefe severlerin mutlaka okunması gereken kitaplar sıralaması yaparken listelerinde muhakkak bulunan bir kitap “Sofi’nin Dünyası” dır.  Kitabın belki de…
Yanlı(ş) Tarih Okumaları

Yanlı(ş) Tarih Okumaları

Taraflı tarih, bir tarihçinin sahiplendiği fikirleri, eğilimleri bilinçli bir şekilde tarihe dayatması, başka bir ifadeyle tarihi verileri bu düşünce ışığında yeniden…
NAİF YARGI(Ç)

NAİF YARGI(Ç)

Önceki dönemde egemen iktidar tarafından “sakıncalı” görülen kişiler fikir ya da düşünceleri nedeniyle soruşturulmuşlar; haklarında iddianameler düzenlenerek yargılanmaları ve hatta mahkûm…

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir