fişleme arşivleri - Hukuk Penceresi https://hukukpenceresi.com/tag/fisleme/ Zulüm karanlığına ışık saçan pencere Mon, 05 Dec 2022 21:02:54 +0000 tr hourly 1 https://wordpress.org/?v=6.5.2 https://hukukpenceresi.com/wp-content/uploads/2022/06/indir-150x150.jpeg fişleme arşivleri - Hukuk Penceresi https://hukukpenceresi.com/tag/fisleme/ 32 32 Askeri Casusluk mu? Kritik Projeleri Pazarlama Şubesi mi? https://hukukpenceresi.com/8987-2/ https://hukukpenceresi.com/8987-2/#respond Mon, 05 Dec 2022 20:29:12 +0000 https://hukukpenceresi.com/?p=8987 5 Kasım 2022 tarihli yazımda, “Türkiye Devletinin çok önemli kurumlarının içine yuvalanarak, o kurumlardaki çok gizli ve gizli belgeleri ele geçirip pazarlayan, kimi gizli projelerin engellenmesi için örgütten gelen talimatla çaba gösteren, Askeri Casusluğa Belge temin eden örgütün bu kurumlardaki elemanlarının yerlerinin korunması ve yükselmesi için şantaj amaçlı görüntüler elde eden, bu görüntüleri o istenen […]

Askeri Casusluk mu? Kritik Projeleri Pazarlama Şubesi mi? yazısı ilk önce Hukuk Penceresi üzerinde ortaya çıktı.

]]>
5 Kasım 2022 tarihli yazımda, “Türkiye Devletinin çok önemli kurumlarının içine yuvalanarak, o kurumlardaki çok gizli ve gizli belgeleri ele geçirip pazarlayan, kimi gizli projelerin engellenmesi için örgütten gelen talimatla çaba gösteren, Askeri Casusluğa Belge temin eden örgütün bu kurumlardaki elemanlarının yerlerinin korunması ve yükselmesi için şantaj amaçlı görüntüler elde eden, bu görüntüleri o istenen belgenin elde edilmesi ya da istenen kişinin yükselmesi, işe alınması için kullanan, gizli toplantı ve iletişim yöntemleriyle haberleşen, Ergenekon çatı örgütüne lojistik bilgi, eleman ve teknik destek sağlayan” bu örgütün faaliyetlerinden söz etmiştim. O yazımının sonunda da bir sonraki yazımda “örgütün Tübitak’ta,  Armerkom’da, Havelsan’da, Aselsan’da, GES’te kimi kritik projelerin engellenmesi için gösterdikleri çabaları, bu kurumlarda görev yapan kişilerin fişlenmesi ile ilgili belgeleri, örgüt içi haberleşme belgelerini” yazacağımı ifade etmiştim. Şimdi o vaadimi gerçekleştirmeye çalışacağım.

Örgütün Tübitak’taki yapılanması, fişleme kayıtları

Askeri Gizli Belgeleri, projeleri temin etmeyi amaç edinmiş bu örgütün elemanlarından Emrah K.da ele geçirilen 78 nolu CD de, “Prj Sav San” isimli klasör içerisindeki veriler incelendiğinde, Yücel Ç. liderliğinde farklı bir hücre yapılanmasının olduğu, bu hücre yapılanması içerisinde Tübitak’ta görevli Aysam A., Cüneyt H. B. ve Merdan M. isimli şahısların olduğu, bu şahısların Tübitak’ta hazırlanan bir kısım gizli projeleri Yücel Ç.ye teslim ettikleri, Yücel Ç.nin de bu verileri örgütün amaçları doğrultusunda kullanılmak üzere örgütün üst kademesine göndermek için Emrah K.’a  verdiği anlaşılmıştır.

 “Prj Sav San” isimli klasördeki, Yücel ÇİPLİ tarafından hazırlanan “2007-2009-projeleri” isimli excel belgesinde , TUBİTAK’ a bağlı birimlerde görevli (1048) şahıs hakkında kişisel verilerin hukuka aykırı olarak kaydedildiği, bu listede isimleri yazılı bazı şahıslar hakkında, “Merdan’ın ekibinden. İşe girmesını biz sağladık.” “Merdan’ın ekibinden. işe girmesine yardım edildi.” “Merdan’ın adamı. Güvenılır, Merdan’ın ekıbınden, yükseltelım. Aktıf görevı var.” “Merdan’ın ekıbınden. …, güvenilir, görev verilsin. “Merdan Serdar A… yerine sakini desteklememizi istiyor. Karar verilmedi.” “Merdan’ın ekibinden. Eşcınsel eğilimlerı var. Elimizde görüntüleri var, gerekirse kullanabilir, korkak, zaafları var. Kontrol altında tutulmalı. işimize yarar.” şeklinde notların yazılı olduğu,  yine aynı excel dosyasının farklı bir çalışma sayfasında, diğer isimlerin yanı sıra Merdan M.nin de isminin yazılı olduğu, isminin karşısına, “İyi iş çıkarır, çalışkandır.  Köylüleri sağlam ve işe yarar. Ataman’ın önerisi ile geldi. Önü açık, çok gizli ve önemli projelerimizi takip ediyor. Paşanın referansı var. İşci Partisinde aktif. Sağlam ve güvenilir. Personeli iyi izler.” şeklinde açıklamalara yer verildiği görülmüştür.

Tübitakta, Havelsan ve Aselsan’daki projelerle ilgili örgütün çıkarlarını “Türk varlığına armağan ettikleri(!)” icraatları!

Tübitakta Güvenlik amiri olan Yücel Ç. tarafından oluşturulan “prj list” isimli excel dosyasında,  diğer projelerin yanı sıra “Aktif/Pasif dinleme” isimli projenin karşısında, “İlgi yüksek, Merdan pazarlayacak.” “merdan, alisabri” ,  “Güvenli Telefon-GSM-Data 2” isimli projenin karşısında “yavaşlat”  “merdan” , “Kripto Analiz” isimli proje karşısında “Kripto gizli, büyükler ilgileniyor.” “merdan” , “Kriptolu GSM” isimli proje karşısında  “Aselsan koordine, projeyi engelle, bizim cihazlar satılmalı.” “merdan” , “Sayısal Çok Kanallı Haberleşmeleri Dinleme Sistemi Projesi (Sckd)” isimli proje karşısında ise “Önemli bir proje VOLKAN kapsamında. İyi prezante edilmeli.” “merdan” şeklinde notlar yazılıdır.

Yine Tübitak’la ilgili örgütün planların ifşa etmesi bakımından dikkate değer olan bir başka belgede şu notlar yazılıdır: “ileti.txt” isimli metin belgesinde “Kritik proje listesinin çıkarılması, müşterilerle face2face görüşme ayarlanabilir.”, ” Projelerin listelerinin detaylanması, çalışan sayısı, müşteri bilgisi, karşı taratan irtibat kim,”, “Proje çalışanlarının detaylandırılması, cv.leri, adres, telefon numaraları, okul bilgileri, tecrübeler vb.”, ” Proje takviminin çıkarılması, yukarıdan bir gözün projeleri takip etmesi, bilgisayar yazılım desteği.”, “Havelsan, Aselsan ve diğer “san”larla aylık toplantı konusu, yavaşlatılacak projeler bize paslanacak, projelerin belirlenmesi, eleman alımı.”, ” Kadın zaafı olan yöneticilerin tespiti. Ö…Y…’e göre birisi var mı, psikolojik tahlil. ” , ” Eleman alımı konusu ciddi tutulmalı, Merdan M. sorumlu, ciddi eleman eksiğimiz var. Alt kadroyu dolduramıyoruz.”,” Alt önemli… Gerekirse Harp Okuluna gitmesin, mühendis olsun.”, ” Deniz Kuv. Tuzla hattındaki evlerin genç mühendislerce de kullanılması ve kız konusunda dernekten(Atatürkçü Düşünce Derneği=ADD) yardım istiyoruz.”,”Projelerden sonuç alınamıyorsa ve elimizde tutamadıklarımızı yapabiliyorsak imha edelim. Eleman ve durum tespiti çok önemlidir.”, “Yürüyen davalarla ilgili bilirkişilik önemli. Bizim çocuklardan yönlendirilmesi şart. Yönlendirebileceğimiz arkadaşların sertifikalandırılması için acilen planlama yapılmalı. İlgili kurslara gönderilmesi.”, “Bizim kontrolümüz dışında gerçekleşen ve istemediğimiz şekilde sonuçlanan bilirkişi faaliyetlerinin engellenmesi veya yıpratılması.” ,”Özellikle TSK ile ilgili bilirkişilikler için A…Ç… ve Merdan M.in istetilmesi. DzKK daki arkadaşlara bu isimleri acilen iletelim.” ,”İlgili arkadaşlara kriptolu telefon verilmesi., 10 adet böcek alımı şeklinde notların yazılı olduğu tespit edilmiştir.

Tamer Z. tarafından hazırlanan “genel değerlendirme” isimli word dosyasında ise; “Klasörlerde ARMERKOM’a ait çok kritik projeler yer almaktadır.” şeklinde başlayan ve   “Ayka projesindeki torpido alımlarından dolayı ilgili kişilere bu adımlara karşılık bağlılığı belirtecek ödemenin henüz yapılmamış olması kısmi problemlere sebep olmaktadır. İvedilikle transferin gerçekleşmesi iyi olur….. Necmi YILDIRIM mutlaka ödüllendirilmeli.” “Yunus projesinin tüm detayları, Denizaltı Projesi, Milgem Sonar Ve Milpas Projeleri Necmi Y. tarafından organize edilerek başarılı bir şekilde pazarlanmıştı. Necmi Y. için yapılacak bir ek ödüllendirmenin diğer personel tarafından da olumlu bir motivasyon olarak algılacağı değerlendirilmektedir. 20.000TL lik bir miktar bu motivasyon için Necmi Y.’a ödenebilir.”şeklinde devam eden  maddeler halinde bazı notların yazılı olduğu,

“Görüntüler” isimli klasörde ise “kılıç gemi özellikleri” isimli word dosyası ve “kılıç ıı tipi hücumbot 1” “kılıç ıı tipi hücumbot 2” “kılıç ıı tipi hücumbot 4” isimli video dosyalarının olduğu, bu video dosyalarında , TSK’ya ait olduğu anlaşılan bir savaş gemisinin iç ve dış bölümlerine ait görüntülerin olduğu, fakat bu görüntülerin gizli bir şekilde çekildiği tespit edilmiştir.

Yine “AEE” isimli aynı klasör içerisinde video dosyalarının hemen yanında “kılıç gemi özellikleri.doc” isimli word dosyasına bakıldığında, Donanma Komutanlığı’na bağlı Hücumbot Filosu Komutanlığında kullanılan Kılıç I ve Kılıç II sınıfı hücumbotlar ile ilgili, uzunluk ve genişlik, hız, radar özellikleri, menzil, üzerinde bulunan silahlar ve personel bilgileri gibi ayrıntılı bilgilerin yazılı olduğu bilgi notunun örgüt subay/astsubayları tarafından örgüt yöneticilerine ulaştırıldığı anlaşılmıştır.

Bu notlardan anlaşılacağı üzere örgüt Tübitak’taki adamı Merdan M. Aracılığı ile Tübitaktaki projelerin, Aselsan ve Havelsan’daki adamları aracılığıyla da oralardaki projelerin;  durdurulmasını, engellenmesini, imhasını, yavaşlatılmasını, bazıları için de projenin ele geçirilip hariçten satılmasını planlamaktadır. Tübitak, Havelsan ve Aselsan’a yeni adam alma konusunda yeterli kişinin yetişmediğinden şikayet ederek alt kadroların doldurulması için ADD’nin desteğini istediklerini, elemanlarıyla kadroların doldurulmasının çok önemli olduğunu,  o yıllarda (2007-2010) yürüyen Ergenekon davalarında da özellikle kendi adamlarının bilirkişi olarak seçtirilip davaların yönlendirilmesini amaçlamaktadırlar. Öte yandan TSK Deniz Kuvvetlerinin sahip olduğu silahların tespitini o kuvvette görev yapan subay/astsubay olan elemanları aracılığıyla yapıp askeri casusluk amacıyla yurt dışı bağlantılarına satmayı planlamaktadırlar. Operasyonun yapıldığı tarihte(2010 yılı) o projeler için bunlar yazılı ise bu şahısların yıllardır o kurumlarda görev yaptığı,2010 da ihraç edilmiş olsalar da 2015 sonrasında tekrar o görevlere dönerek yükseldikleri dikkate alındığında geçmişte (2010 öncesinde) ve sonrasında (2015 sonrasından bugüne kadar) ne tür ihanetlere imza attıklarının tahayyülünü size bırakıyorum. Öte yandan bilirkişilerin örgütün yetiştirdiği elemanlardan seçilmesi planını da 2014 sonrasında pek iyi başardıklarını ve davaları manipüle edip bitirdiklerini, 15 temmuz sonrasında da özellikle Akıncı Üssüne bağlı davalarda teknik raporlar hazırlanması sürecinde rol alarak mahkumiyetlerin verilmesinde başrol oynadıklarını yaşayarak görmüş olduk. Ne diyordu 28 Şubat kararlarını açıklarken Tuncer Kılınç “28 şubat (yani Ergenekon) 1000 yıl sürecek kararlardır” Türkçe meali “bizim (Ergenekon/ittihatçı faşist yapı/tapınak sürüngenleri) devleti yönetmemizi engelleyecek, ifşa edecek her tür yapıyı yok etmeye yeminliyiz. Biz beyaz Türkler, zenci kalabalıkları yönetiriz. Ancak onların kritik konumlarda olmasına izin vermeyiz!”

Örgüt elemanlarının toplantı notları, çalışma yöntemleri..

“Prensipler” isimli dosya içerisindeki notlarda örgütün yöneticilerinden Zeki M.nin (ki kendisi 2010 öncesinde Kocaeli civarında doktor olarak görev yapmaktaydı) örgüt elemanlarına yönelik şu talimatları göndermiştir;

 “Grup sorumlularının dikkatine; bundan sonraki faaliyetlerimizde güvenlik ve gizlilik için aşağıda belirtilmiş olan hususlara aşırı hassasiyet göstermenizi istiyorum. Benimle kesinlikle hastanede irtibat kurmayın, çok özel durumlarda muayenehanede görüşelim.

“Görüntü Alınacak Eşler” başlığı altında; “Şu dönemde fazlasıyla personel eşinin görüntüsü alınması lazım, Elde edilecek bayanlara uygun kişiyi yönlendirelim, Görüntü alma işi Hülya Hanımların ok  ile olmalı, (ilgili kişi size haber getirecek) İyi görüntüler elde edenlere çeşitli hediyeler ayarlayabiliriz (Ukrayna -Rusya gezisi, Antalya tatili, özel gece ..)” “Evlerin Durumu” başlığı altında;“ Belirli aralıklarla evlerin yerleri değişmeli, Evin anahtarı her isteyene verilmemeli, Belirlenen büyüklere mutlaka anahtar teslim edilmeli, Evde teknik cihazlar muhafaza edilmemeli, İhtiyaç olduğunda Erkan Demir’den temin edilebilir.” (Deniz Lisesindeki elemanları yüzbaşı Selin T.nin hazırladığı katalog listesinden kurban seçilen kişilerin seçtiği kızlarla birlikte olup görüntülerinin çekileceği evlerle ilgili neler yapılması gerektiğini söylüyor),

 “Grp. durum” isimli excel dosyasının “not” isimli çalışma sayfasında da; “1-Kurye haricinde kesinlikle irtibat kurulmayacak” “2-İlgilendiğimiz Personelle ilgili gelişmeler verilen formatta tutulacak belirlenen tarihlerde teslim edilecek” ,

“Önemliii” isimli metin belgesinde , “Tüm saha sorumluları Haziran 2010 sonuna kadar birliklerden önemli yerlerin görüntülerini kamera kaydı yaparak, kuryeler aracılığıyla bana ulaştırsın, görüntülere açıklayıcı not eklemeyi unutmayın. Gerekli cihazları Erkan DEMİR’den temin edebilirsiniz

Örgütün Deniz Kuvvetleri içerisinde görev yaptıkları birimlerdeki subay/astsubayla ilgili kişisel verileri kaydederken örgütün, görev yapan subay/astsubaydan hangilerinin ilişiğinin kesileceğine, hangisinin yükselmesine, o birimde kalmasına karar verdiklerini gösteren belge:

Örgütün yöneticisi İbrahim S.’den ele geçirilen  16 GB kapasiteli flash bellek içerisindeki “ges yeniden yapılandırma” isimli excel belgesinde “Adı” “Soyadı” “Kuvvet” “Sınıf” “Gitsin\Gelsin” “Sicil_No” başlıkları altında bir listenin oluşturulduğu, bu listede Türk Silahlı Kuvvetlerinde görev yaptığı anlaşılan toplam (109) subay ve astsubayın adı soyadı, kuvveti, sicili ve sınıfının yazıldığı ve bu isimlerin karşılarına “kalsın” “kesin gelsin” “kesin kalsın” “gitsin” “kesin gitsin” şeklinde notların bulunduğu, bu notların da hemen yanında “yorumlar” başlığı altında ; “Bizden olmama ihtimali var ama bize zararı da yok. Garnizonda kalsın.” “Bizden birisi. Kiev dönüşü kesinlikle buraya gelmeli.” “Bizden değil ama karşı da değil. Kalması sıkıntı olmaz.” “Kesinlikle burada kalsın. Hem subayları hem astsubayları analiz ediyor. Eşi V.B. Paşanın akrabası” “Bakımdaki en iyi adamımız. Bize para da kazandırıyor. Kalmalı.” “Bizden. Daha iyi bir yer olmadıkça burada kalmalı.” “Kesinlikle burada kalsın. Şarkı varsa durduralım. Yoksa DF’teki kadroyu bozarız.” “Atadeniz kalsın diyor. DF’te ihtiyacımız var. Orayı bozmayalım.” “kendisi sünni, eşi bizden. Erkan göndermeyelim dedi. Kalsın.” “Kadrolaşma için kesinlikle gelsin. Dış birliklerde faydalı olmuyor.” “Olduğu yerde kalsın. Tayin istemesin ve emekli olmasın.” “Sünnilerden görünüyor. Renkte vermiyor ama kullanmak için burada kalsın.” “Ali Haydar’ın yerine kendini feda etti. Gemiden buraya alalım küstürmeyelim.” “sünni ama kullanabiliriz. burada kalsın.” “sünniler tarafından sevilmez. Burada kalsın kullanmaya devam edelim.” “Eşi aracılığıyla iyi hizmet ediyor. Arada bir ağzına bal çalalım.”  “memleketi ve ismi bizden gibi. yeni geldi. Araştıralım bizdense kalsın.” “Burada daha faydalı oluyor. Kullanıyoruz. Kalması iyi olur.” “İşimize yarıyor. Kullanabiliriz.” “Babasının izinde. HVKK ile görüşerek tekrar GES’e alalım ve buraya getirelim.” “Burada kalmaya devam etsin. Gerekirse tekrar emir astsubayı yapalım.” “Düzenin adamıdır. sünni olmasına rağmen bize daha yakındır. Kalmalıdır.” “Bakım komutanlığındaki kadromuz için kalması uygundur.” “1’inci birlikteki yapılanmamız için burada kalması yararlı olur. Ayrıca eşinden de faydalanabiliriz.” “Sistemin adamı, her şekilde kullanabiliriz, kalması uygun olur.” “Buradaki yapılanmamız için kesinlikle kalması gerekir.” “Kendisini kullanabiliriz, kalması yararımıza olur.” “Yıllarca burada kalarak önemli hizmetleri oldu. Gelmesi kesinlikle yararımıza olur.”  şeklindeki değerlendirmelere yer verildiği tespit edilmiştir.

Yine aynı klasör içerisindeki “GES yeniden yapılandırma” isimli excel dosyasında GES Komutanlığında görev yaptığı anlaşılan 109 askeri personel  ile ilgili “Bize para da kazandırıyor. Kalmalı.”, “Sünnidir. Gönderip yerine bizden birini getirirsek çok rahat ederiz.” “Bize faydası yok. Gitmesi bizim için daha iyi.” şeklinde notların yazılı olduğu ve dosyanın “….tc kimlik nolu/isimli” kullanıcı tarafından 12.03.2009 tarihinde oluşturulduğu, bilgisayarın şirket adının“bayrak” olduğu ve son olarak 21.10.2009 tarihinde “…tc kimlik nosuyla” aynı isimli kullanıcı tarafından kaydedildiği anlaşılmıştır. Yapılan araştırmada dosyayı oluşturanın örgüt elemanlarından astsubay Ali Haydar E.’e ait T.C. kimlik numarası olduğu anlaşılmıştır.

Sonuç değerlendirme olarak şunları ifade etmek isterim:

Yukarıdaki belgelerden görülüyor ki 17/25 ve 15 temmuz sonrası cemaat/hizmet/gülenist yapı için “irtibat-iltisak” kavramıyla beraber kullanılan her bir “suçlayıcı eylemi” yıllardır Ergenekon örgütünün yönetici ve elemanları on yıllardır bi hakkın yaşamış, devlet teşkilatının imhası için her tür planı yapmış, devleti kılcallarına kadar ellerine geçirmiş olduğundan kendinden olmayana kaptırmama konusunda azami dikkat ve çaba sarfetmiş.

TSK, Tübitak, Ges, Armerkom, Havelsan, Aselsan’a ait gizli belgelerin/projelerin ele geçirilmesi, bunların satılması, durdurulması, imhasının ne anlama geldiğini geçmişte Aselsan mühendislerinin kaza süsü verilerek öldürülmesi, 15 temmuz sonrası (nasıl olduysa) MSB de gizli belgeleri satarken yakalanan bakanlık bürokratı gibi olaylarla beraber değerlendirdiğimizde çok daha iyi anlayabiliriz. Yukarıdaki kişisel verilerle ilgili kayıtlar nazara alındığında, 2009’da Kozmik Odaya, gerekli temizlik yapıldıktan sonra, kısmen girilmesi ve oradaki bilgilerin açığa çıkarılmasının, üst yapı örgüt (Ergenekon) bakımından ne kadar kritik bir öneme haiz olduğu daha iyi idrak edilebilir. Bu soruşturma bütünüyle ikmal edilmiş olsa (kozmik oda) Türkiye’nin her bir köşe bucağında, herhangi bir sektörde, kimlerin Ergenekona hizmet ettikleri ortaya çıkarılabilir ve böylece 2009 sonrası yaşanan Ergenekon davalarını sulandırma, altını boşaltma, medya kuruluşları eliyle yürütülen faaliyetler sonucu toplumsal desteğini sıfırlama, siyasi iktidarla ittifak yapma zeminini hazırlama operasyonlarına da engel olunabilir, dahası 15 temmuza giden yol tıkanabilirdi! Heyhat, böyle olmadı. Hadiselerin gidişatının gösterdiği gerçek bu olmasına rağmen, 2010 sonrası akmaya başlayan selin önünde durulamadı. Neden “durulamadığının” sebeplerinin değişik mahfillerde farklı yönlerden değerlendirildiğini biliyorsunuz. Yurt içi-yurt dışı hedef ve çıkarların örtüşmesi de çok üzerinde durulmayan etkili bir nedendir. Gün ola harman ola!  

 

Askeri Casusluk mu? Kritik Projeleri Pazarlama Şubesi mi? yazısı ilk önce Hukuk Penceresi üzerinde ortaya çıktı.

]]>
https://hukukpenceresi.com/8987-2/feed/ 0
SOYKIRIM HAVUZU https://hukukpenceresi.com/soykirim-havuzu/ https://hukukpenceresi.com/soykirim-havuzu/#respond Wed, 30 Nov 2022 21:04:19 +0000 https://hukukpenceresi.com/?p=8974 SOYKIRIM HAVUZU Erdoğan Rejiminin sistematik suçlarından birisi de toplumun bir kesimine karşı soykırım amaçlı oluşturulan “Veri Havuzu”dur. “FETÖ Havuzu” denilen ve kişisel verilerin depolandığı bu uygulama, rejimin Gülen Cemaati’ne yönelik planlı ve sistematik cezalandırma ve yok etme politikasının bir ürünü. Bu uygulamanın izlerine adli veya idari her dosyada rastlamak mümkün. Bu yazımızda, uygulamanın amacı, hukuki […]

SOYKIRIM HAVUZU yazısı ilk önce Hukuk Penceresi üzerinde ortaya çıktı.

]]>
SOYKIRIM HAVUZU

Erdoğan Rejiminin sistematik suçlarından birisi de toplumun bir kesimine karşı soykırım amaçlı oluşturulan “Veri Havuzu”dur. “FETÖ Havuzu” denilen ve kişisel verilerin depolandığı bu uygulama, rejimin Gülen Cemaati’ne yönelik planlı ve sistematik cezalandırma ve yok etme politikasının bir ürünü. Bu uygulamanın izlerine adli veya idari her dosyada rastlamak mümkün. Bu yazımızda, uygulamanın amacı, hukuki dayanağının olup olmadığı, ihlal edilen Anayasa, AİHS ve ceza (TCK) hükümleri konularına değinelim.

“FETÖ HAVUZU”NUN AMACI

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan yönetimindeki Devlet bir “yok etme” kararı aldı. Soykırımın hedefi Gülen Cemaati idi. Erdoğan, 17-25 Aralık 2013 tarihli yolsuzluk ve rüşvet operasyonlarından sonra bunu sık sık dile getirdi. Örneğin 27 Nisan 2015’te, “Bu örgütün içinde yer alanların A’dan Z’ye bedelini ödemesi lazım. Daha da ileri gitmek daha farklı şeyler anlatmak istemiyorum.”[1]; yine 29 Nisan 2015’te “Bu yapının adamı olduğu tespit edilenler açığa alınacak. Ya bu devletin varlığını kabul edecekler ya yok olacaklar.”[2] demişti. Son olarak TBMM Başkanı Mustafa Şentop, 24 Haziran 2022’de Kırgizistan’da yapılan bir toplantıda “Dünyanın her yerinde bu yapıyı yok edene kadar mücadelemizi sürdüreceğiz. Bu, bir devlet kararlığıdır, bir devlet kararıdır.” diyerek[3], devletin Gülen Cemaati’ni yok etme kararı aldığını ve bu politikanın kararlılıkla sürdürüldüğünü söyledi.

Bu politika çerçevesinde bir veri (fişleme) havuzu oluşturulduğunu ilk olarak Erdoğan’dan öğrendik. Erdoğan, 12 Mart 2014’te, “Devleti ciddi anlamda bu virüslerden atmamız gerekiyor. Önümüze bilgiler akmaya başladı. Havuz bu noktada zenginleşiyor.” demişti.[4] Buna göre hedef grubu yok etmek için öncelikle hedef kitlenin tespiti gerekiyordu. 2 milyona varan soruşturma sayısından anlaşılacağı üzere soykırıma dahil edilecek kişi sayısını artırmak için bir veri havuzu oluşturuldu. Her türlü kişisel verinin yanı sıra, soruşturma dosyalarından belgeler, hatta soyut kanaat biçiminde bile olsa kişiyi hedef grupla irtibatlandırabilecekleri bütün veriler bu havuza aktarıldı.

Havuz içerisinde farklı kalemlerde modüller oluşturuldu. Ankara C.Başsavcılığı’nın 22.11.2018 tarih ve 2018/53555 Esas sayılı iddianamesinde bu husus şöyle geçmektedir: “Şüpheli C.Ö.’nün ve 1. derece yakınlarının ‘sorgulanan kayıtlar, kriz merkezi verisi, soruşturmalar (ekip), Bank Asya, belge evrak/dernek, şirketleri soruşturma (ekip), şirketleri Bank Asya, şirketleri belge evrak, şüpheli şirkette (ekip) SGK kaydı, bylock, tepe yönetimle irtibat modüllerinden oluşan’ FETÖ havuz sorgusunda yapılan inceleme neticesinde …”

Sadece hakkında soruşturma açılan kişilerle ilgili veriler değil, eş, çocuk, anne-baba ve kardeşlere ait bilgiler,[5] hatta hakkında soruşturma açılmayan (kurum kayıtlarında, HTS/mesaj kayıtlarında, ifadelerde vs. bir şekilde adları geçen) kişilere ait her türlü kişisel veri veya bilgi[6] bu havuzda toplandı. Böylece kendi uydurdukları irtibat/iltisak kriterleriyle bütün bir Cemaat’i ve Cemaat’le irtibatlı herkesi yok etmek istiyorlardı. Bunun için hâkimlere talimat/eğitim bile verdiler: “Sadece dosyadaki bilgilere göre karar vermeyin, veri havuzuna da sorun, eğer buradan da bir şey çıkmazsa o zaman tahliye/beraat düşünün!” dediler.  HSK Başkanvekili Mehmet Yılmaz, Adalet Bakanlığı tarafından hâkim-savcılara dağıtılan bir eğitim kitapçığındaki “Tahliye konusunda HSK ile mutlaka istişarede bulunulduktan sonra irade oluşturulacaktır.” şeklindeki skandal talimatı savunurken bunu itiraf etti: “Bizde bir delil havuzu oluştu. Mahkemelerde bizdeki deliller olmuyor. Yani bizdeki soruşturma dosyasındaki deliller, onlarda bulunmayabiliyor.” dedi.[7] Yani, “Dosyada delil olmayabilir, ama veri havuzuna da bir sorun, cezalandırmak için elinizden geleni yapın!” deniyordu. Veri havuzu bir “Soykırım Havuzu” idi ve işlenen soykırım suçunun bir delili olarak dosyalardaki yerini aldı.

Mehmet Yılmaz, 7 Mart 2018 tarihli bu açıklamayla hâkim-savcılara yönelik HSK’daki havuzu kastediyordu. Yılmaz, 24 Ocak 2020 tarihinde de “delil havuzları” oluşturulduğunu ikrar ediyor.[8] Yasal dayanağı bulunmayan bir veri havuzu ve yasaya aykırı veri işleme. Yine bu konuda HSK Teftiş Kurulu Başkanı Yunus Nadi Kolukısa da özetle “ihraç listesinin bir gecede hazırlanmadığını, bu listeleri oluştururken rutin dışına çıktıklarını, emniyet, istihbarat, terör dairesi ve MİT ile uyumlu çalıştıklarını, bilgi havuzu oluşturduklarını ve bu çerçevede ihraç edilecek kişileri belirlediklerini” söylemişti.[9] Yani fişlemelerden ve yasa dışı yollarla elde edilen verilerden hareketle oluşturulan veri havuzuna dayanarak işlem yapılmış.

 

“FETÖ VERİ HAVUZU”NUN HUKUKİ DAYANAĞI VAR MI?

 

CHP’li Bülent Tezcan, bir dosyadan aldığı tutanağa dayanarak “Başkanlık Ulusal Güvenlik Kurumu” adıyla özel istihbarat örgütü oluşturulduğunu, yasa dışı fişleme yapıldığını ve bilgi toplandığını iddia etti. Bu iddiaya karşılık Emniyet Genel Müdürlüğü bir açıklama yaptı.[10] Buna göre emniyette KOM Daire Başkanlığı bünyesinde bir veri havuzu oluşturulmuş, talep halinde adli makamlara buradan cevap veriliyormuş. Emniyetin 9 Ağustos 2017 tarihli bu yazısında veri havuzu oluşturulduğu ikrar ediliyor ancak yasal dayanağı belirtilmiyor. Kamuoyuna açıklanmış bir kanun hükmü yok. Böyle bir uygulamanın idari bir kararla yapılması mümkün değil (buna dair bir açıklama da yok).

Anayasa m. 20/3’e göre “Kişisel veriler, ancak kanunda öngörülen hallerde veya kişinin açık rızasıyla işlenebilir.” Kişisel verilerle ilgili temel yasa olan 6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu’nda “veri havuzu” oluşturulmasına dair bir hüküm yok. Kanun’a göre kişisel veriler iki türlüdür: “Kişisel veriler(m.5)” ve “Özel nitelikli kişisel veriler(m.6)” Kanun’a göre kişisel verilerin işlenmesi için ilgilinin açık rızası gerekir. Madde 5’te “kişisel veriler” için açık rıza şartına bazı istisnalar getirilmiş.[11] Bunlardan biri de “kanunlarda açıkça öngörülmesi”. Madde 6’daki “özel nitelikli veriler” için tek istisna var, o da yine “kanunlarda öngörülmüş” olması.[12] Buna göre kanunlarda öngörülmüş ise bütün kişisel veriler işlenebilir.

Kanun’un 3. maddesinin 1. fıkrasının (e)  bendine göre kişisel verilerin işlenmesi, “verilerin elde edilmesi, kaydedilmesi, depolanması, muhafaza edilmesi, değiştirilmesi, yeniden düzenlenmesi, açıklanması, aktarılması, devralınması, elde edilebilir hâle getirilmesi, sınıflandırılması ya da kullanılmasının engellenmesi gibi veriler üzerinde gerçekleştirilen her türlü işlemi” ifade eder. Kişisel verilerin işlenmesinde ana kural, işlemenin yasak olmasıdır. Bu nedenle kişisel verilerin işlenmesine yönelik işlemlerin hukuka uygun olabilmesi için açık rıza veya kanun hükmü olması gerekir.

Bu işlemlere izin veren kanunların açık ve ulaşılabilir (yayınlanmış) olması gerekir. Bireylerin, hangi verilerin ne tür bir işleme (m.3/1-e’deki hangi işlem veya işlemlere) tabi tutulabileceğini önceden bilmeleri gerekir. İlk işleme, verilerin elde edilmesidir. “Elde etme” den sonra gerçekleşen her türlü işleme faaliyeti sonraki işlemedir ve veri işlemeye izin veren kanunda hangi işlemlere izin verildiğinin açık bir şekilde belirtilmesi gerekir. Örneğin ilgili kanun verilerin sadece elde edilmesine izin vermiş ise, m.3/1-e’de sayılan diğer işlemlerin bu kanuna dayanılarak yapılması mümkün değildir. Bu şekilde açık ve ulaşılabilir olmayan kanunlar, hukuki belirlilik (öngörülebilirlik) ilkesine aykırı olacağından, bu kanuna dayanılarak yapılacak işlemler de hukuki olmayacaktır.

2559 sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu’nun 5.maddesi verilerin işlenmesine örnektir. Bazı hallerde polis parmak izi ve fotoğraf alır. Bunlar bir sisteme kaydedilir. Bu verilerin kim tarafından ne amaçla kullanılacağı, silinme süresi Kanun’da belirtilmiştir. Bu verilerin hangi görevli tarafından, ne amaçla kullanıldığını denetleyen bir güvenlik sistemi kurulması da öngörülmüştür. Buna göre, m.5’te belirtilen hallerde parmak izi veya fotoğrafı alınan kişi bu verinin nerede tutulacağını, ne amaçla kullanılacağını bilmektedir.

Gülen Hareketi mensuplarına yönelik “FETÖ Havuzu” adı verilen veri havuzu için böyle açık bir kanun hükmü yoktur. Bu kapsamda 670 sayılı KHK’nın 3.maddesindeki “Kişisel Verilerin Paylaşımı”na ilişkin düzenlemeye de değinmek gerekmektedir.

 

670 SAYILI KHK İLE VERİLEN İZİN

 

670 sayılı KHK’nın (7091 sayılı Kanunun) 3.maddesinde “Kişisel Verilerin Paylaşımı” düzenlenmiştir.[13] Ancak bu hüküm, inceleme konumuz olan veri havuzu uygulamasına izin veren bir düzenleme değildir. Bu hükme göre, “yetkili kurul, komisyon ve diğer merciler”, yargı mensupları ve diğer kamu görevlileri ile bunların eş ve çocukları ile ilgili ihtiyaç duydukları her türlü bilgi ve belgeyi (bankacılık sırrı kapsamında olanlar dahil) kamu veya özel kurumlardan temin edebilir.

Bu hükme dayanılarak “veri havuzu” oluşturulması mümkün değildir. Veri havuzunu bir kenara bırakalım; verilerin işlenmesi konusunda da bu hüküm oldukça sorunludur. Verileri talep edecek mercilere ilişkin bir tanım ve sınırlama yapılmamıştır.  Verilerin niteliği, ne tür bir işleme tabi tutulacağı, kimlerin yetkili olacağı, depolanması, kullanılması usulü, ne amaçla kullanılacağı, saklama süreleri belli değildir. Ayrıca kötüye kullanıma karşı kontrol ve güvenceler belirtilmemiştir ve halkın bilgisine ve denetimine de açık değildir. Veri sahiplerinin hak ve özgürlükleri bakımından hiçbir güvence gösterilmemiş, veri sahiplerinin veri koruma haklarını (erişim, düzeltme, silme vs., bkz 6698 sy. m.11) nasıl kullanacaklarına ilişkin bir düzenleme yapılmamıştır.

Bu hükümde, verilerin yetkili kurul, komisyon ve diğer merciler tarafından sadece “elde edilmesine” izin verilmiştir. Buradaki izin, söz konusu (belirsiz) mercileri, somut kişi ve dosya bazında bu verileri temin edebilmeleri ile sınırlı tutmaktadır. Bunun ötesinde bir veri işleme söz konusu değildir. Dolayasıyla 670 sayılı KHK’nın 3. maddesi, 6698 sayılı Kanun m.3/1-e’de sayılan diğer işlemlerin yapılmasına ve verilerin depolanarak bir havuz oluşturulmasına dair bir düzenleme içermemektedir.

Öte yandan, bu hükümde verilerin paylaşımına yargı mensupları ve diğer kamu görevlileri ve bunların eş ve çocukları bakımından izin verilmiştir. Oysa “FETÖ Havuzu” denilen uygulamada, kamu görevlisi olmayan yüzbinlerce kişiye ait verilerin ve ayrıca eş ve çocuklar dışında, anne-baba ve kardeş verilerinin de (özel nitelikli veriler dahil) temin edildiği görülmektedir.[14] Bunun hiçbir yasal dayanağı yoktur. “FETÖ Havuzu” ile toplumun belirli bir kesimi hakkında A’dan Z’ye sistematik şekilde veri toplanmış ve depolanmıştır.

Bu uygulamada, kişinin adının veri tabanına girilmesinin sebepleri, bu tür kaydın yapılmasına hangi yetkililerin emir verebileceği, tedbirin süresi, verileri saklama süresi, toplanan verilerin niteliği, depolanması ve kullanılması usulü ile kötüye kullanmaya karşı ne gibi kontrollerin ve güvencelerin bulunduğu konusunda hiçbir yasal hüküm yoktur ve bütün bunlar halkın bilgisine ve denetimine açık değildir(AİHM. Shimovolas/Rusya, P. 69-70).

Bununla birlikte, havuzda toplanan veriler yasaya aykırı yöntemlerle elde edilmiştir. Bu bağlamda, ByLock, ankesör kayıtları ve HTS verileri, banka kayıtları, yasak sorgu yöntemleriyle elde edilen ifade tutanakları gibi veriler ve deliller, hem elde edilme yöntemi hem de dijital delillere ilişkin olarak ilgili yönetmelikte belirlenen saklama süreleri dolmasına rağmen imha edilmemiş olmaları nedeniyle hukuka aykırı delillerdendir ve buna rağmen bu veri havuzunun önemli bir bölümünü oluşturmaktadır. Belirtmek gerekir ki hukuka aykırı elde edilen veriler, iddia, savunma veya mahkeme kararında delil olarak kullanılamaz.

Bunun yanı sıra hakkında beraat veya takipsizlik verilen kişilere ait veriler havuzda tutulmaya devam edilmektedir. Oysa dosyaları kapatılmış olduğuna göre bu kişilere ait verilerin derhal silinmesi gerekir. Ancak burada verilerin silinmesi konusunda bir düzenleme de yoktur.

Şeffaflık ilkesi gereğince veri sahiplerinin her halükarda bilgilendirilmesi gerekmektedir. Bu ilkeye uyulmadan yapılan veri havuzu oluşturma faaliyetinin dürüstlük ilkesine uygun olduğu da söylenemez (6698 sy. m.4/2-a).

 

“FETÖ HAVUZU” BİR DÜŞMAN CEZA HUKUKU VE SOYKIRIM UYGULAMASIDIR

 

 “FETÖ Havuzu” uygulamasında, veri işlemenin en önemli ilkelerinden birisi olan veri sınırlaması (veri minimizasyonu) ilkesine de uyulmamaktadır (6698 sy. m.4/2-ç). Bu uygulamada, gerek kişi bakımından, gerekse elde edilecek veriler bakımından hiçbir sınırlama yoktur. Toplumun belirli bir kesimi hakkında sınırsız ve kuralsız bir şekilde veri toplandığı ve depolandığı görülmektedir. Örneğin, kişinin gittiği okul/dershane, banka hesap hareketleri, üyesi olduğu sendika/dernek, takip ettiği gazete/dergi, okuduğu kitaplar, arkadaş çevresi, kullandığı iletişim programı, haberleşme trafiği ve içerikleri gibi veriler de toplanmaktadır. Yine “FETÖMETRE” adı verilen ve kişilerin nasıl evlendiklerine varıncaya kadar (kız evine boynuzuna bilezik takılı koç gönderme gibi) yapılan fişlemelerde de aynı hukuksuz yöntemin uygulandığı görülmektedir.

Bütün bu işlemler kanun hükmüne dayanmadığı gibi, işlenen bir suçunun delilini elde etme veya yasa dışı faaliyetlerin takibi ya da meşru ve demokratik bir amaçla yapıldığı da söylenemez. Yukarıda belirtildiği üzere, bu uygulama, Devletin yok etme kararı aldığı hedef kitlenin tespitine ve cezalandırılmasına hizmet etmektedir. Rejimin idari kurumları ve yargısı, veri havuzuna aktarılan kişisel verileri, bir “kimlik kartı” olarak kabul ederek ilgili kişileri hedef grupla irtibatlandırmakta ve sadece bu “kimlik” tespitinden dolayı cezalandırılmasına hükmetmektedir. Yüzbinlerce insan, kişiliklerinden veya işledikleri herhangi bir suçtan dolayı değil, sırf hedef grupla irtibatları nedeniyle hedef alınmaktadır.

Toplumun belirli bir kesiminin veya bu kesimle irtibatlı olduğu düşünülen hedef kişilerin, yakınları da dahil olmak üzere, neredeyse çocukluklarına varan uzak geçmişlerinden başlayarak güncele kadarki tüm kişisel verilerinin sistematik olarak toplanması ve depolanmasına izin veren bir yasa hükmü bulunmamaktadır. Kaldı ki böyle bir faaliyet bir kanun hükmüne dayansa bile evrensel hukuka göre asla meşru ve hukuki kabul edilemez. Bu tamamen bir düşman ceza hukuku ve soykırım uygulamasıdır.

 

HUKUKA AYKIRI ELDE EDİLEN VERİLER HÜKME ESAS ALINAMAZ

 

Rejimin soykırım amaçlı veri havuzu uygulamasının güncel yargılamalara bakan en önemli yönü şudur: Hukuka aykırı bir şekilde elde edilen kişisel veriler Anayasa’nın 38/6. ve CMK’nın 217/2. maddeleri uyarınca hükme esas alınamaz. Bu tür verilerin yargılamada kullanılması ve mahkûmiyet hükmüne gerekçe yapılması halinde AİHS m.6’daki adil yargılanma hakkı da ihlal edilmiş olacaktır. Ayrıca hukuka aykırı verilerin analizi ve işlenmesi sonucu elde edilecek veriler de hukuka aykırıdır. Zira zehirli ağacın meyvesi de zehirlidir.

Bununla birlikte söz konusu veri havuzu uygulaması, Anayasa’nın 20. (Özel hayatın gizliliği) ve 22. (Haberleşme hürriyeti) maddeleri ile AİHS’in 8. maddesini (Özel ve aile hayatına saygı hakkını) açıkça ihlal eder niteliktedir. Hak ihlali ve tazminat başvurularına konu edilebilir.

AİHM istikrarlı olarak kişisel verilerin polis veya ulusal güvenlik otoriteleri tarafından saklanması ve muhafazasının AİHS’in 8/1. maddesine müdahale teşkil ettiğine karar vermektedir. AİHM’e göre, güvenlik güçleri tarafından belirli kişiler hakkında sistematik olarak veri toplanması ve depolanması (Segerstedt-Wiberg ve Diğerleri/İsveç, P. 72; Cemalettin Canlı/Türkiye, P. 43), bu veriler açık alandan toplanmış olsa bile (Peck/Birleşik Krallık, P. 59; P.G. ve J.H./Birleşik Krallık, P. 57-59) veya bu bilgiler kişinin sadece mesleki veya kamusal faaliyetleriyle (Amann/İsviçre[BD], P. 65-67; Rotaru/Romanya[BD], P. 43-44) ilgili olsa bile, kişilerin özel yaşamlarına bir müdahale oluşturur. Söz konusu bilginin bir kimsenin uzak geçmişiyle ilgili olması halinde de yine müdahale söz konusudur (C. Canlı, P. 43). Kişinin otomobiline yerleştirilen bir GPS cihazı vasıtasıyla, kişinin nerede olduğunu ve açık alandaki faaliyetlerine ve hareketlerine ilişkin veri toplanması ve depolanması da (Uzun/Almanya, P. 51-53) kişinin özel yaşamına saygı hakkına bir müdahale oluşturur.

AİHM, kişinin adının Gizli İzleme Veri Tabanına kaydedilerek, kişinin ülkede demiryoluyla veya havayoluyla ulaşımının izlenmesini sağlayan veri toplama ve depolama işlemlerini özel yaşama saygı hakkına bir müdahale olarak görmüştür(Shimovolos/Rusya, P. 66). Bu davada AİHM, Gizli İzleme Veri Tabanının kurulması ve sürdürülmesi ile işleyiş usulünün, Bakanlığın 47. No.lu emriyle düzenlendiğini gözlemlemiştir. Bu emir yayımlanmamıştır, herkes tarafından erişilebilir değildir. Dolasıyla, kişinin adının veri tabanına girilmesinin sebepleri, -bu tür kaydın yapılmasına hangi yetkililerin emir verebileceği, tedbirin süresi, toplanan verilerin niteliği, verilerin depolanması ve kullanılması usulü ile kötüye kullanmaya karşı ne gibi kontrollerin ve güvencelerin bulunduğu halkın bilgisine ve denetimine açık değildir. Bu nedenle AİHM, kişilerin özel yaşamları hakkında bilginin Gizli İzleme Veri Tabanında toplanması ve depolanması için ulusal makamlara verilen yetkinin kullanılma tarzı ve kapsamı konusunda ulusal hukukun yeterli açıklıkta olmadığı ve özellikle Mahkeme’nin içtihatlarının aksine kötüye kullanmaya karşı asgari koruyucularla ilgili bilgiye halkın erişebileceği şekilde olmadığı ve böylece Sözleşme’nin 8. maddesinin ihlal edildiği sonucuna varmıştır(Shimovolas, P. 69-70).

Rotaru/Romanya davasında başvuran, Romanya İstihbarat Servisi’nin kişisel bilgilerini içeren bir dosyayı tutması ve kullanması nedeniyle özel hayata saygı gösterilmesi hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir. AİHM, iç hukukun, ulusal güvenliği etkileyen gizli bilgi dosyalarının toplanmasına, kaydedilmesine ve arşivlenmesine izin verirken, yetkililerin takdirine bağlı olarak kalan bu yetkilerin kullanımına herhangi bir sınır getirmediğini tespit etmiştir. Örneğin, iç hukuk, işlenebilecek bilgi türünü, gözetim önlemlerinin alınabileceği insan kategorilerini, bu önlemlerin alınabileceği koşulları veya izlenecek prosedürleri tanımlamamıştır. AİHM bu nedenle, iç hukukun AİHS’in 8. maddesi uyarınca öngörülebilirlik şartına uymadığı ve bu maddenin ihlal edildiği sonucuna varmıştır(P. 57).

AİHM, Cemalettin Canlı/Türkiye kararında ceza soruşturmasında hatalı polis raporunun kullanılmasından dolayı AİHS’in 8. maddesinin ihlal edildiğine karar vermiştir. Başvuran yasadışı kuruluşlara üyelik iddiasıyla iki kez yargılanmış ancak mahkûm edilmemiştir. Başvuran tekrar tutuklanıp başka bir suç için yargılandığında, polis ceza mahkemesine başvuranın iki yasadışı örgütün üyesi olduğunu söyleyen “ek suçlarla ilgili bilgi formu” başlıklı bir rapor sunmuştur.  Başvuranın raporu ve polis kayıtlarını değiştirme isteği başarısız olmuştur. AİHM, polis raporunda yer alan bilgilerin AİHS m.8 kapsamına girdiğine, otoriteler tarafından tutulan dosyalarda saklanan halka açık bilgilerin “özel hayata” girebileceğine karar vermiştir. Ayrıca, polis raporunun hazırlanması ve ceza mahkemesine sunulması da iç hukuka aykırıdır. Mahkeme madde 8’in ihlal edildiğine karar vermiştir(P. 33,42–43).

Brunet/Fransa kararında başvuranlar, mahkûm edilenler, sanıklar ve mağdurlar hakkında bilgi içeren polis veri tabanında kişisel bilgilerinin silinmesini istemektedir. Başvuranlar aleyhindeki kovuşturmalara son verilmesine rağmen, detayları veri tabanlarında yer almaktadır. AİHM, AİHS m.8’in ihlal edildiğine karar vermiştir. Mahkeme, uygulamada başvurucuların kişisel verilerinin veri tabanından silinmesinin mümkün olmadığına karar vermiştir. AİHM ayrıca veri tabanında yer alan bilgilerin niteliğini de göz önüne alarak veri sahibinin kimliğinin ve kişiliğinin ayrıntılarını içerdiği için başvurucunun mahremiyetine müdahale edildiğini kabul etmiştir. Ayrıca, veri tabanında 20 yıl olan kişisel kayıtların tutulma süresinin, özellikle hiçbir mahkeme başvurucuyu mahkûm etmemiş olması nedeniyle aşırı derecede uzundur.[15]

 

KİŞİSEL VERİLERİN HUKUKA AYKIRI OLARAK İŞLENMESİ SUÇTUR

 

Son olarak, hukuka aykırı olarak veri havuzu oluşturulması, kullanılması, verilerin ifşası vs. eylemler nedeniyle ihlal edilen TCK hükümlerine kısaca bakalım: Haberleşmenin gizliliğini ihlal(m.132); özel hayatın gizliliğini ihlal (m.134); kişisel verilerin kaydedilmesi(m.135); verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme (m.136); bu suçların nitelikli halleri (m.137: suçun kamu görevlisi tarafından ve görevinin verdiği yetki kötüye kullanılmak suretiyle veya belli bir meslek ve sanatın sağladığı kolaylıktan yararlanılarak işlenmesi artırım sebebidir). Yine suçun aynı kişiye karşı birden fazla veya tek bir hareketle birden fazla kişiye karşı işlenmesi halinde zincirleme suç hükümleri(m.43) uygulanacak, ceza artırılacaktır. Kamu görevlileri için görevi kötüye kullanma(m.257) suçundan da işlem yapılacaktır.

 

[1] http://www.sabah.com.tr/gundem/2015/04/28/bedelini-odeyecekler

   http://www.hurriyet.com.tr/gundem/28850256.asp

[2] http://www.hurriyet.com.tr/gundem/28862429.asp

[3] https://kronos35.news/tr/sentop-kirgizistanda-fetoyu-yok-edecegiz-bu-bir-devlet-kararidir/

[4] http://www.hurriyet.com.tr/gundem/25995066.asp

[5] Bu hususta çeşitli iddianamelerde, şüphelilerin eş, çocuk, anne-baba ve kardeşleriyle ilgili kişisel verilerden bazıları aşağıdadır (bu veriler şüpheli aleyhine delil olarak kullanılmıştır):

-Şüpheli şirkette (ekip) SGK kaydı modülünde şüphelinin eşi olan Ö. Ö.’nün 667 sayılı KHK ile kapatılan ……… A.Ş.’de çalışma kaydı bulunduğu,

-Kriz merkezi verisi modülünde şüphelinin adına, şüphelinin kardeşi Ö.S., eşi L. S. ve oğlu H. S. adına kayıt bulunduğu,

-Şirketleri belge/evrak modülünde şüphelinin Ankara 2. Sulh Ceza Hakimliğinin 03/05/2017 tarihli 2017/3046 D.İş sayılı kararı ile kayyum atanan şirketlerden olan ……. Şti.’nde şirket ortağı ve şirket yöneticisi olduğuna ilişkin kayıt bulunduğu,

-Şüpheli şirkette (ekip) SGK kaydı modülünde şüphelinin kardeşi olan E. E.’ün KHK ile kapatılan şirketlerde çalışma kaydı bulunduğu, şüphelinin eşi olan L. S.’in KHK ile kapatılan şirketlerde çalışma kaydı bulunduğunun,

-“Bankasya hesaplarına 31.12.2013-24.12.2014 tarihleri arasında para artışı olan/yeni hesap açan şahıslar listesinde (şüphelinin) babası O. A.’ın hesabında 3121,53 TL para artışı olduğu tespit edilmiştir.”

-Ankara C. Başsavcılığınca yürütülen … sayılı soruşturma dosyasında (şüpheli)S. T.’nin eşinin şüpheli sıfatıyla yer aldığı,

-Ankara C. Başsavcılığınca yürütülen … sayılı ana çatı soruşturması kapsamında şüphelinin eşi Z. B.’nin abonesi olduğu telefon numarasının tepe yönetici şahıs ile 2009 yılı Eylül ayında görüşme kaydı olduğu,

-Şüphelinin kızları olan A. ve N. ve oğlu İ.’niın Asya Katılım Bankası A.Ş. nezdinde açılış tarihleri 14/12/2011 olan ayrı ayrı hesaplarının bulunduğu,

– Şüphelinin oğlu H. S.’in Bank Asya’daki hesabındaki para miktarını arttıran şahıslardan olduğunun (ortak hesap) (85,2TL),

-Şüphelinin annesi G.S. ‘in Bank Asya’da yeni hesap açtıran şahıslardan olduğunun (13.503,55TL) tespit edildiği,

[6] Buna ilişkin olarak iddianamelerde yer verilen kişisel bilgilere örnekler:

– Şüphelinin 09/01/2012 tarihinde tek işlemde 550TL havale aldığı O. D. isimli şahsın Beypazarı Cumhuriyet Başsavcılığının 2016/2419 soruşturma sayılı talebinde adının geçtiğinin,

– Şüphelinin 03/02/2016 tarihinde tek işlemde 1.000TL havale aldığı A.H.P. isimli şahsın Geyve C.Başsavcılığının 2016/1360 soruşturma sayılı talebinde adının geçtiğinin,

– Şüphelinin 22/10/2013 tarihinde tek işlemde 800 TL EFT aldığı M.M. isimli şahsın Ankara 25. Ağır Ceza Mahkemesinin 2017/670 sayılı talebinde ve Ankara 24. Ağır Ceza Mahkemesinin 2017/165 sayılı talebinde adının geçtiğinin,

– Şüphelinin 31/12/2015 tarihinde tek işlemde 490 TL EFT aldığı M.S. isimli şahsın Ankara 24. Ağır Ceza Mahkemesinin 2017/165 sayılı talebinde adının geçtiğinin,

[7] https://odatv.com/hsk-o-skandali-dogruladi-05031855.html

http://t24.com.tr/haber/hsk-baskanvekili-mehmet-yilmaz-tahliye-oncesi-hsk-ile-istisare-edin-belgesini-dogruladi,575096

[8] https://www.aa.com.tr/tr/turkiye/hsk-baskanvekili-yilmaz-su-anda-400-hakim-savci-ile-ilgili-devam-eden-sorusturma-var/1712196

[9] http://www.sabah.com.tr/gundem/2017/07/13/yargida-dev-feto-temizligi?f=sm

[10] https://www.hurriyet.com.tr/gundem/chpnin-bugk-iddiasina-emniyetten-yanit-geldi-40545413

[11] Kişisel verilerin işlenme şartları

MADDE 5- (1) Kişisel veriler ilgili kişinin açık rızası olmaksızın işlenemez.

(2) Aşağıdaki şartlardan birinin varlığı hâlinde, ilgili kişinin açık rızası aranmaksızın kişisel verilerinin işlenmesi mümkündür:

  1. a) Kanunlarda açıkça öngörülmesi.
  2. b) Fiili imkânsızlık nedeniyle rızasını açıklayamayacak durumda bulunan veya rızasına hukuki geçerlilik tanınmayan kişinin kendisinin ya da bir başkasının hayatı veya beden bütünlüğünün korunması için zorunlu olması.
  3. c) Bir sözleşmenin kurulması veya ifasıyla doğrudan doğruya ilgili olması kaydıyla, sözleşmenin taraflarına ait kişisel verilerin işlenmesinin gerekli olması.

ç) Veri sorumlusunun hukuki yükümlülüğünü yerine getirebilmesi için zorunlu olması.

  1. d) İlgili kişinin kendisi tarafından alenileştirilmiş olması.
  2. e) Bir hakkın tesisi, kullanılması veya korunması için veri işlemenin zorunlu olması.
  3. f) İlgili kişinin temel hak ve özgürlüklerine zarar vermemek kaydıyla, veri sorumlusunun meşru menfaatleri için veri işlenmesinin zorunlu olması.

[12] Özel nitelikli kişisel verilerin işlenme şartları

MADDE 6- (1) Kişilerin ırkı, etnik kökeni, siyasi düşüncesi, felsefi inancı, dini, mezhebi veya diğer inançları, kılık ve kıyafeti, dernek, vakıf ya da sendika üyeliği, sağlığı, cinsel hayatı, ceza mahkûmiyeti ve güvenlik tedbirleriyle ilgili verileri ile biyometrik ve genetik verileri özel nitelikli kişisel veridir.

(2) Özel nitelikli kişisel verilerin, ilgilinin açık rızası olmaksızın işlenmesi yasaktır.

(3) Birinci fıkrada sayılan sağlık ve cinsel hayat dışındaki kişisel veriler, kanunlarda öngörülen hâllerde ilgili kişinin açık rızası aranmaksızın işlenebilir. Sağlık ve cinsel hayata ilişkin kişisel veriler ise ancak kamu sağlığının korunması, koruyucu hekimlik, tıbbî teşhis, tedavi ve bakım hizmetlerinin yürütülmesi, sağlık hizmetleri ile finansmanının planlanması ve yönetimi amacıyla, sır saklama yükümlülüğü altında bulunan kişiler veya yetkili kurum ve kuruluşlar tarafından ilgilinin açık rızası aranmaksızın işlenebilir.

(4) Özel nitelikli kişisel verilerin işlenmesinde, ayrıca Kurul tarafından belirlenen yeterli önlemlerin alınması şarttır.

[13] Kişisel verilerin paylaşımı

MADDE 3- (1) Olağanüstü halin devamı süresince; 22/7/2016 tarihli ve 667 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararnamenin 3 üncü ve 4 üncü maddeleri uyarınca hakkında inceleme ve soruşturma yürütülen kişiler ile bunların eş ve çocuklarına ilişkin olarak yetkili kurul, komisyon ve diğer mercilerce ihtiyaç duyulan, 19/10/2005 tarihli ve 5411 sayılı Bankacılık Kanunu uyarınca müşteri sırrı kapsamında kabul edilenler hariç, telekomünikasyon yoluyla iletişimin tespiti de dahil olmak üzere her türlü bilgi ve belge, kamu ve özel tüm kurum ve kuruluşlarca vakit geçirilmeksizin verilir.

(2) Kamu kurum ve kuruluşlarının personeline ve bunların eş ve çocuklarına ait olup Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna devredilen ve faaliyet izni kaldırılan Asya Katılım Bankası A.Ş.’de veya bu Bankayla ilgili olarak Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonunda, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumunda ya da Malî Suçları Araştırma Kurulu Başkanlığında bulunan her türlü bilgi, bu personelin çalıştığı kurum ve kuruluşlarca talepte bulunulması durumunda gecikmeksizin verilir. Bu işlemlere ilişkin olarak 5411 sayılı Kanunun 73 üncü maddesinin birinci fıkrasında yer alan sınırlama uygulanmaz.

[14][14] Örneğin:

-Kriz merkezi verisi modülünde şüphelinin adına, şüphelinin kardeşi Ö.S., eşi L. S. ve oğlu H. S. adına kayıt bulunduğu,

-Belge evrak/dernek modülünde şüphelinin kardeşi E. E’ün 667 Sayılı KHK ile kapatılan Pak Eğitim İş Sendikasına üye olduğuna ilişkin, kardeşi Ö. S.’in 672 Sayılı KHK ile kamu görevinden çıkartılan personel olduğuna ilişkin kayıt bulunduğu,

-Şüpheli şirkette (ekip) SGK kaydı modülünde şüphelinin kardeşi olan E. E.’ün KHK ile kapatılan şirketlerde çalışma kaydı bulunduğu, şüphelinin eşi olan L. S.’in KHK ile kapatılan şirketlerde çalışma kaydı bulunduğunun,

– Şüphelinin kardeşi N.Ç.in bylock listesinde yer aldığının ve 2014 yılında FETÖ tepe yöneticilerinden S.U. ile 1 adet telefon irtibatının olduğunun, şüphelinin annesi H.K’nın Bank Asya’daki hesabındaki para miktarını artıran şahıslardan olduğunun (17.088,38TL) tespit edildiği,

-“Bankasya hesaplarına 31.12.2013-24.12.2014 tarihleri arasında para artışı olan/yeni hesap açan şahıslar listesinde (şüphelinin) babası O. A.’ın hesabında 3121,53 TL para artışı olduğu tespit edilmiştir.”

-Şüphelinin annesi G.S. ‘in Bank Asya’da yeni hesap açtıran şahıslardan olduğunun (13.503,55TL) tespit edildiği,

-“Terör örgütüne yönelik Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen ……… sayılı FETÖ/PDY ana çatı soruşturması kapsamında soruşturma kapsamında şüpheli A. K.’nın babasının abonesi olduğu telefon numarasının soruşturma şüphelilerinden bir şahıs ile 2012 yılı içerisinde 3 görüşme kaydı olduğu tespit edilmiştir.”

[15] Yukarıdaki AİHM kararları için kaynak ve detaylı bilgi için bkz. Avrupa veri koruma mevzuatı El Kitabı, Tercüme: İstanbul Bilgi Üniversitesi Bilişim ve Teknoloji Hukuku Enstitüsü, Mart 2020.

SOYKIRIM HAVUZU yazısı ilk önce Hukuk Penceresi üzerinde ortaya çıktı.

]]>
https://hukukpenceresi.com/soykirim-havuzu/feed/ 0
KOZMİK ODAYA NAZİRE YAPAN FİŞLEME ÖRGÜTÜNDEN HÜCRESEL ÇALIŞMALAR/BELGELERDEN ÖRNEKLER (1) https://hukukpenceresi.com/kozmik-odaya-nazire-yapan-fisleme-orgutunden-hucresel-calismalar-belgelerden-ornekler-1/ https://hukukpenceresi.com/kozmik-odaya-nazire-yapan-fisleme-orgutunden-hucresel-calismalar-belgelerden-ornekler-1/#respond Sat, 05 Nov 2022 18:34:16 +0000 https://hukukpenceresi.com/?p=8953 KOZMİK ODAYA NAZİRE YAPAN FİŞLEME ÖRGÜTÜNDEN HÜCRESEL ÇALIŞMALAR/BELGELERDEN ÖRNEKLER Sosyolojik tanımlamada “güruh” diyebileceğimiz kahir ekseriyeti teşkil eden “yurdum insanının”, “değerler hiyerarşisinde” stabil bir zemine oturtamadığı, konjonktürel siyasi görüşe göre alt-üst olabilen;  “vatana ihanet, devleti ele geçirme, gizli örgütlenme, örgüt menfaatleri için bulunduğu kurumlardaki kişilerin verilerini hukuka aykırı kaydetme/yayma, bu bilgileri örgüt elemanlarının önünü açmak için […]

KOZMİK ODAYA NAZİRE YAPAN FİŞLEME ÖRGÜTÜNDEN HÜCRESEL ÇALIŞMALAR/BELGELERDEN ÖRNEKLER (1) yazısı ilk önce Hukuk Penceresi üzerinde ortaya çıktı.

]]>
KOZMİK ODAYA NAZİRE YAPAN FİŞLEME ÖRGÜTÜNDEN HÜCRESEL ÇALIŞMALAR/BELGELERDEN ÖRNEKLER

Sosyolojik tanımlamada “güruh” diyebileceğimiz kahir ekseriyeti teşkil eden “yurdum insanının”, “değerler hiyerarşisinde” stabil bir zemine oturtamadığı, konjonktürel siyasi görüşe göre alt-üst olabilen;  “vatana ihanet, devleti ele geçirme, gizli örgütlenme, örgüt menfaatleri için bulunduğu kurumlardaki kişilerin verilerini hukuka aykırı kaydetme/yayma, bu bilgileri örgüt elemanlarının önünü açmak için kullanmak” gibi, 15 temmuz yargılamalarının temel suçlama argümanlarını, yakın dönemin (2006-2013) kesinleşmiş mahkeme kayıtlarına geçen somut belge/bilgileri ışığında irdelemek/göz önüne sermek istiyorum. Bu bilgi/belgelerin devasa hacmi karşısında yazının birkaç bölüm olması muhtemel. Olabildiğince özetleme uğraşında olacağım ancak bu yazılar ve yazıda sözü edilecek belgelerin aynı zamanda tarihe tanıklık etmek anlamında değeri olduğu için de “bilinmesi gerekenleri” söylemeden de kaçınmamaya çalışacağım.

Bu yazıda geçen belgelerle; cemaat/paralel yapı/fetö adı altında aşama aşama “kamuoyu odunu” toplanarak büyütülen masumiyet meydanının, 15 temmuz fitilinin ateşlenmesiyle yangın yerine döndürüldüğü,  dini/sosyal/fikirsel bir grubun yakılıp yıkıldığı Neronlar ülkesinde, gruba mensup olduğu iddia edilenlerin nefretle, kin ve intikamla (mahkumiyetleri yanında) nesiller boyu aynı nefretle anılmaları için yurt içi yurt dışı bütün kötülük şebeke güçlerini kullananların yerli işbirlikçilerinin (tümden gelimle; ergenekoncular-perinçekçiler-çydd-işçi partililer) geçmişte neler yaptıklarını somut belgeler üzerinden kısaca hatırlama fırsatı bulacağız.

Yazıda geçen belgelerle, Ergenekonu (tabi onun dönemsel olarak çalışanı olan Perinçekgilleri), 15 temmuz yargılamalarıyla hapse atıldığı halde, masalsı bir abartı olarak görmeye devam eden kimi yargı mensubu arkadaşlarıma ve belki yargı dışında hala bu konuda hala tereddütü olanlara da küçük bir cevap vermiş olabileceğim.

Ergenekon/Perinçekgiller/ÇYDD/İşçi Partililer..

Öncelikle 2014’ün başında “kumpas davaları” denilerek geriye dönüşün başlatıldığı süreçte Ergenekon Medyasının mağduriyet vitrinine koyduğu Türkan Saylan’ın, cemaat mağduru olduğu ile ilgili Ergenekon medyası tarafından on yıldır koparılan fırtınaya karşılık Türkan Saylan’ın yöneticiliğini yaptığı dönemde ÇYDD’nin TSK içindeki yasa dışı örgütlenme bakımından fonksiyonunun ne olduğunu şu belgeden apaçık anlayabilirsiniz:

(Lütfen dikkat! Bu belgeyi hazırlayan ve belgenin ele geçirildiği kişiler TSK’da subay/astsubay görevinde olup, 2010 da ihraç olmalarından sonra 2014’te tetiklenen yargılamanın iadesi davalarıyla tekrar orduya geri alınmışlar, aradan geçen süreye bakıldığında asgari yarbay, albay rütbesine gelmişlerdir)

“Önemli.doc” isimli dosyada, söz konusu belgenin bir üst makama “yapılacak işlerle” ilgili talimat sorulması şeklinde şu şekilde hazırlandığı anlaşılmıştır:

“1.Serkan ……..’daki arşivin durumu ne olsun.

2.Yapılacak yeni organizelerde hızlı hareket edebilmek için hangi komutanlarımızın onayını alalım.

3.Polis kontrollerine karşı neler yapalım.

4.Hap ve ot işinde dağıtımı nasıl yapalım.

5.ÇYDD ile ilişkilerimizde nelere dikkat edelim,” şeklinde notların yer aldığı görülmüştür.”

“Polis kontrolleri, hap ve ot işini napalım, Çydd ilişkilerimizde nelere dikkat edelim?” Biri TSK içinde illegal örgütlenme mi demişti, yasak madde ticareti ile (daha büyük organizasyonlar için bkz: pudra şekeri kamuflajıyla tonajlı satışlar için içişleri bakanlığı baronluğu ve torbacı makam sahipleri haberleri..) Hasan Sabbah vari haşhaşiler oluşturmak, legal görünümlü (çydd) illegal faaliyet ve bağlantılar yapmak mı demişti? Hay bin yasa dışı örgütler adına!

15 temmuz yargılamalarında ve manipülatif haber yayın organlarında, yargılanan TSK mensuplarının, 2006-2014 yargılamalarını yapan özel yetkili hakim-savcıların en çok suçlandıkları, işkenceye, hakarete, insanlığa karşı suçlara maruz kaldıkları konulardan biri de “TSK’yı ele geçirmek için gizli haberleşme yaparak, kişisel verileri ele geçirmek, TSK içindeki kadrolarına yer açmak için yargı kararları yoluyla dinlemeler yapmak, elde edilen belgeleri arşiv yapıp aleyhe kullanmak” idi.  Bu suçlamayla ilgili o kararları verdikleri iddia olunan hakimlerin önüne yargılamalar sırasında herhangi bir somut belge konamazken bu suçlama özelinde, sadece 2010 yılında İstanbul C.Başsavcılığının, kamuoyunda “Askeri Casusluk” adıyla bilinen iddianamesine bakıldığında, bu iddianamede adı geçen 56 kişiden 43’ünün oluşturduğu örgüt aracılığıyla (43 sayısını söylememdeki amaç, bu davadan yargılanan 56 sanıktan 43’nün örgüt kurma, kişisel verileri hukuka aykırı kaydetme, gizli belgeleri ele geçirme suçu veya suçlarından eylemlerinin sabit görülüp mahkum olması ve 2014 yılı itibariyle kararın kesinleşmesidir) “yaklaşık 5000 kişinin  kişisel verilerini hukuka aykırı olarak kaydettikleri  ve bu verileri sakladıkları, değişik kurumlarda görev yapan binlerce kişi hakkında toplanan bu detaylı bilgilerin ancak, ciddi bir hiyerarşik yapılanmaya sahip,  örgüt mensupları arasında eylem  ve görev paylaşımı bulunan, azami ölçüde gizliliğe dikkat edilen bir suç örgütü tarafından gerçekleştirilmesi mümkün olduğu, buradan hareketle, öncelikle bu suç örgütünün TSK, Tübitak, Havelsan ve GES komutanlığı gibi Devletin en stratejik kurumlarında örgütlenerek ayrı hücre yapılanmalarına gittiği, gizliliği ön planda bulunduran örgütün özellikle telefon görüşmesi yapmamaya özen gösterdiği..” görülecek ve ete kemiğe birinmiş örgütlenmenin ne olduğu, kişisel verilerin nasıl kaydedilip örgüt amaçları doğrultusunda kullanıldığı anlaşılacaktır.

165 bin adet Devlete ait; Çok Gizli/Gizli/Hizmete Özel ibareli belge gayrimeşru yollarla bu örgüt tarafından elde edilmiş..

TSK, Tübitak, Havelsan ve GES komutanlığı gibi stratejik kurumlarda hücre yapılanmasıyla örgütlenmiş olan bu örgüt elemanlarınca, bu kurumlarda görev yapan kişilerin kişisel verilerini hukuka aykırı olarak kaydedip örgütün arşivini de saklayan İbrahim S.’ye gönderdiği, örgüt mensuplarının özellikle şantaj amaçlı gizli görüntü elde edilmesi, casusluk faaliyetlerine yönelik gizli belge temin edilmesi, yine örgütün kullanmayı planladığı kişilere kadın ve yer  temin edilmesi, örgüte düşman veya dost olan veya örgüt tarafından kullanılabilecek kişilerin belirlenmesi ,ayrıca bu kişiler ile ilgili kişisel verilerin kaydedilmesi işlemlerini yürüttükleri tespit edilmiştir. Bu örgütün elde ettiği gizli/çok gizli/hizmete özel belgelerin yaklaşık 165 bin olduğu tespit edilmiştir. Bu belgelerin temin edilmesinin, paylaşılmasının devletin en gizli belgelerinden olduğu, MGK’ya katılım izni olan bakan ve/veya ilgili görevlilerce görülebilecek seviyede gizliliğe sahip olduğu bizzat Genelkurmay Başkanlığı tarafından bildirilmiştir.

Şantaj için Askeri Deniz Lisesi’nde okuyan kızların kataloğunu yapıp şantaj yapılacak kişinin kasetini çekmişler:

YBD (Yargıda Birlik Derneği) örgütü mensubu yargıç/savcılar tarafından 15 temmuz yargılamaları sırasında soruşturulan ve yargılananlara en çok sorulan sorulardan biri de “katalog evlilik yapıp yapmadığı” idi. Katalog olduğu iddia edilen bir yöntemle evlilik yapmış olunsa dahi neticede legal bir kurumun inşası söz konusu iken Ergenekonun sekreteryası işlevindeki bu örgüt devlete ailelerin emanet ettiği Askeri Deniz Lisesindeki kızların fiziksel özellikleri üzerinden “kataloglar” hazırlamış ve bu katalog üzerinden şantaj yapmayı planladıkları kişilerin seçim yapmasına izin vermişler.

Katalogun hazırlanmasını Askeri Deniz Lisesi’ndeki kızların komutanı olan Selin T. yapar. Bu kataloglara bakarak birlikte olacağı kızı seçen şantaj yapılacak kişi (sivil veya askeri görevli), örgüt tarafından görevlendirilen astsubay ve subaylar aracılığıyla tespit edilen evlere yönlendirilir. Bu elemanların yerleştirdiği gizli kamera düzenekleri birlikte olma görüntüleri gizlice kaydedilir ve daha sonra sakladıkları bu materyaller o kişinin yetkisi dahilinde olan örgüt elemanının TSK içinde yükselmesi, bir belgenin temin edilmesi için şantaj amaçlı kullanılır. Bazen de hazırlanan bu “kirli dosyalar” yükselmesini istemedikleri kişinin Yüksek Askeri Şura’da terfisinin engellenmesi ya da meslekten atılması için görev yaptığı kuruma isimsiz ya da uydurma isimlerle ihbar ve posta yolu ile gönderilerek hakkında soruşturma başlatılması temin edilir.

Konunun daha  iyi anlaşılması için bahsi geçen yargılama belgelerinden birini incelediğimizde, Y. Ebru.E’e hitaben, örgüt yöneticilerinden biri tarafından yazılmış mektupta şöyle dendiğini görüyoruz:

”Sevgili Ebrucuğum, kızların hazırmış. Bende hemen Ankara’ya gittim….Sen bazı kızların resimlerini göndermişsin. H. (uzman çavuş) seçtiğin ve hazır olan kızı götürecek. Geçen seneki adrese. Sen kızla görüş. Adamı nasıl mutlu edeceği konusunda iki üç tane cd seyrettir. Bütün isteklerini cevap vermesi gerektiğini anlat. Olay bitince Halil kızı senin yanına getirecek. Tekrar görüş. Kimseye anlatmaması gerektiğini söyle. H. sana parayı da verecek hemen kızlara verirsin. Paranın tadına alışsınlar iyi olur. Kızlara konuşurlarsa başlarına gelecekleri hatırlatmayı unutma. Her ilişkiden sonra bunu hep yap.”

Bu örgüt elemanlarınca, TSK içindeki subay/astsubay/sivil memurların kişisel verilerinin hukuka aykırı olarak kaydedilmesi, yayılması örgütlü bir biçimde ve süreklilik arzedecek şekilde yapılmıştır(Gerçek örgütlü yapı ve eylemlerine örnekler):

Davanın sanıklarından Emrah K.’dan ele geçirilen 78 numaralı cd içerisindeki “Sheet1”isimli çalışma sayfasında “personel”, “yer”, “bilgi notu” ve “bilgi kaynağı” başlıkları altında bir listenin yer aldığı, bu liste içerisinde TUBİTAK’a bağlı birimlerde (Bilişim Teknolojileri Enstitüsü, Enerji, Ulusal Elektronik ve Kriptoloji Araştırma Enstitüsü, Ulusal Meteoroloji Enstitüsü) görevli toplam (1048) şahsın adı ve soyadının yazılı olduğu, “bilgi notu” başlığı altında ise isimleri yazılı bu şahıslar hakkında “Nurcu”, “F tipi yapılanmada” “takip edilecek gidip geldiği yerler tespit edilecek kullanılabilir” “Gebzeli göçmen, güvenilmez” “Dinci, Akp yanlısı” “dinci eğilimleri var. İzlemede kalsın.” “solcu” “rütbeli yakını alevi.”  “Merdan’ın ekibinden. güvenilir, görev verilsin.” “MHP’lı,” “çocuğu Fetullah okulunda, Eskiden mescidde namaz kıldığı biliniyor. Şimdi kılmıyor, takiye yapıyor şüphesı var fg ci olabilir, ilişkiler dikkatle incelenmeli.” “Alevi, bizi dinler.” “Alevi, örgüt bağlantısı olduğuna dair bilgi  notu var. Kullanılabileceği değerlendiriliyor. Grup lideri.” “Pkk’lı.” “Ülkücü ama güvenılır.(Bu fişlemedeki niteleme komikmiş BB)” “Namaz kılıyor. Dinci” “Oruc tutar, dinci olabilir.” “AKP-Milli görüşçü. Dinci  MGV ile irtibatlı.” “ADD üyesi. Kardeşi uyuşturucu kacakcısı. Ateist, kendisini saklasın, cok işimıze yarıyor.” “Ideolojik Alevi” “Yahudi” “Yunan göçmeni” “Sabetay” “Kadın zaafı var. Romanya fotoğrafları elimizde kullanabiliriz” “Desteklenmeli”, “İşçi Partili” şeklinde kişilerin siyasî, felsefî veya dinî görüşlerine, ırkî kökenlerine, ahlâkî eğilimlerine,  ilişkin bilgilerin kişisel veri olarak kaydedildiği görülüyor.

Bizden, onlardan, şunlardan…Fişlemenin belgesi olur mu, işte yargı kararlarıyla ispatı! Bizzat ilgili kişiden elde edilmiş. Garson kod adlı, kimsenin adını sanını bilmediği, sorgulama yapamadığı, kendi hakkında oluşturulmuş belgede herhangi bir etkisinin olmadığı bir bilgi değil. Bizzat ilgili kurumda çalışan kişilerin kaydettiği, örgüt elemanında (Emrah K.) ve yöneticisinde (İbrahim S.) çıkan belgeler:

Aynı excel belgesinin “Sheet3” isimli çalışma sayfası incelendiğinde,  excel sayfasında herhangi bir başlık olmadığı, “A” sütununda, “İş Süreçleri Grubu”, “Kaynak Yönetim Grubu”, “Barış Kartalı”, “Deniz Savaş Sistemleri”, “Sımülasyon ve Eg.  Sıst.”, “Hvbs Özel Proje Müdürlügü” ve  “Yönetim Bilgi Sistemleri” şeklinde askeri projelerin isimlerinin yazılı olduğu, “B” sütununda, ise toplam (204) şahsın isminin yazılı bulunduğu, “C” sütununda isimleri yazılı bu şahıslarla ilgili, “Ulusalcı milliyetçilerden. Almanya hayranı. İzmirli. Eşi Rum olabilir”, “Oruc tutar biraz dengesiz”, “Alevi olabilir”, “Ulusalcı milliyetçilerden dincilerden nefret eder eşi de Havelsan’da”,  “Çağdaş. Eskiden eylemlere katılmış. Kocası Aselsanda M.K.”, “Oruc tutar, icki icmez, durumu net değil. Bilgi alınacak..”, “Dul, Atatürkçü. Çok hata yapıyor”, “Aydınlıkçı, çok işimize yarıyor”, “Militan ruhlu solculardan.”, “Evi karargah görevi yapıyor. Modern giyinir” “Babası emekli albay. Alevi, çok çıkarcı”, “Ermeni olabilir” “Bizden, ADD ile bağlantılarımızı sağlayamadı, oraya da karşı”, “Mason, ailesinin istihbaratla ilişkisi var”, “çok sağlam ,en güvenilir adamlarımızdan. bk’da bizim işler için lider kadromuz. örgüt bağlantılarına dikkat edilmesi gerekebilir”, “Türk asıllı değil. çok ulusalcı”  şekilde çeşitli değerlendirmelerin yapıldığı anlaşılmıştır.

Örgüt elemanı Fatih A.’dan ele geçirilen dijital veride, askeri bir öğrenci hakkında “derin devlet ile ilgili kitaplar okuyor. Bu ülkede derin devlet olmasa işler yürümez diyor. Bazen derin devlet devreye girecek ve susması gerekenler susturulacak. Ülkenin geleceği için bu gerekli dedi.” şeklinde bilgilerin yazılı olduğu, yine bir öğrenci hakkında “Trabzon’da bir kadınla ilişkiye girdi. Babası DYP den belediye başkanlığı yaptı. Kilo probleminden dolayı psikolojik sıkıntısı var. Kilo vermeye çalışıyor. Ama çok başarılı olamadı.”, diğer bir öğrenci hakkında “Trabzon’da hayat kadınlarına nasıl gidip pazarlık yaptığını anlattı. Pazarlık böyle yapılır diye örnek olarak anlattı.”, şeklinde kişisel verilere ilişkin notlar yazdığı görülmüştür.

Gene aynı elemandan (F.A) ele geçirilen başka bir dijital veride iki askeri öğrenci hakkında “2005 şubat sömestr tatilinde Maltepe sahilinde yol kenarında bekleyen hayat kadınlarıyla anlaşıp para karşılığında ilişkiye girdiler. Siyasi içerikli kitaplar okuyor. 2007 yılında okulda aramızda darbe konusu açılınca Hilmi ÖZKÖK’ün darbeyi engellediğini söyledi. Tüm planları bozan, her şeyi mahveden kişinin Hilmi Özkök olduğunu, Hilmi Özkök planları bozmasaydı Ak Parti ve Tayyip Erdoğan öbür tarafı çoktan boylamış olacaktı dedi. …….’nın son zamanlarda psikolojisi çok bozuk, hastaneye tedavi olmak için gönderildi, ilaç kullanıyor” şeklinde bilgilerin yazılı olduğu anlaşılmıştır.

Yukarıda örneklediğim bilgi/belgelere bakıldığında dahi 15 temmuz yargılamalarındaki suçlamalarda somut belge konamamasına karşılık, ergenekonun sekretaryası hücre örgütlerden biri olan bu örgüt tarafından bile TSK-GES-TÜBİTAK-ARMERKOM gibi devletin kritik kuruluşlarında çalışan kişilerle ilgili binlerce bilgi-belgenin temin edildiği, kişisel verilerinin hukuka aykırı kaydedildiği/yayıldığı(TCK135-136), örgüt elemanlarının yükselmesi, önünün açılması, değerli belge elde ederek gelir kazanması amacıyla bu bilgi/belge/görüntüleri kullandıkları, böylece tam olarak Anayasal düzene karşı gelmek şeklindeki suçlamanın muhatabı oldukları net bir biçimde ortaya çıkmaktadır.

Gelecek yazımda bu örgütün elemanı ve yöneticisinde çıkan belgelerde TÜBİTAK içindeki yapılanmayla bir kısım gizli projelerin engellenmek istendiğini veya bu projelerin örgütün amaçları doğrultusunda kullanılmak üzere örgüt elemanına (E.K) verildiğini gösteren belgeleri,

GES (Genelkurmay Elektronik Sistemler) Komutanlığında ele geçirilen belgelerin neler olduğu ve hangi amaçlarla pazarlanmak istendiğini,  GES komutanlığında görevli subay, astsubay ve sivil memurların fişleme kayıtlarını,

ARMERKOM (Araştırma Merkez Komutanlığı/Deniz Kuvvetlerine bağlı AR-GE kuruluşu)’da “çok gizli projeler var” şeklinde notlarla paylaşılan projelerin örgütün dikkatini çektiğini, bununla ilgili paylaşılan notları,

Tübitak da engellenmesini istedikleri projelerin neler olduğunu, kimler aracılığıyla bunların engellenmesini istediklerini yazmaya çalışacağım

Yazı için ayrılan yer uygun olursa, Ergenekona lojistik bilgi, belge, eleman desteği sağlayan bu örgütün çalışma usullerine dair el yazılarından elde edilmiş notlar, dijital verilere kaydedilmiş ve bizzat örgüt yöneticisinin kaldığı evdeki çantadan elde edilen flash bellekler içindeki örgüt elemanlarına ait bilgilendirme/belgelendirme notlarından da söz etmeye çalışacağım.

Kutsallıklara sığınmadan, bilgi/belgeler üzerinden bir milletin kendine gelmemesi için kurulmuş tuzaklar, bu tuzakları afişe etmek dışında millet aleyhine bir faaliyeti olmamışlara yönelen nefretin sebebi ve kaynağı karınca kararınca göstermeye devam edilmeli. 

KOZMİK ODAYA NAZİRE YAPAN FİŞLEME ÖRGÜTÜNDEN HÜCRESEL ÇALIŞMALAR/BELGELERDEN ÖRNEKLER (1) yazısı ilk önce Hukuk Penceresi üzerinde ortaya çıktı.

]]>
https://hukukpenceresi.com/kozmik-odaya-nazire-yapan-fisleme-orgutunden-hucresel-calismalar-belgelerden-ornekler-1/feed/ 0