• Kasım 30, 2022
  • No Comment

SOYKIRIM HAVUZU

SOYKIRIM HAVUZU

SOYKIRIM HAVUZU

Erdoğan Rejiminin sistematik suçlarından birisi de toplumun bir kesimine karşı soykırım amaçlı oluşturulan “Veri Havuzu”dur. “FETÖ Havuzu” denilen ve kişisel verilerin depolandığı bu uygulama, rejimin Gülen Cemaati’ne yönelik planlı ve sistematik cezalandırma ve yok etme politikasının bir ürünü. Bu uygulamanın izlerine adli veya idari her dosyada rastlamak mümkün. Bu yazımızda, uygulamanın amacı, hukuki dayanağının olup olmadığı, ihlal edilen Anayasa, AİHS ve ceza (TCK) hükümleri konularına değinelim.

“FETÖ HAVUZU”NUN AMACI

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan yönetimindeki Devlet bir “yok etme” kararı aldı. Soykırımın hedefi Gülen Cemaati idi. Erdoğan, 17-25 Aralık 2013 tarihli yolsuzluk ve rüşvet operasyonlarından sonra bunu sık sık dile getirdi. Örneğin 27 Nisan 2015’te, “Bu örgütün içinde yer alanların A’dan Z’ye bedelini ödemesi lazım. Daha da ileri gitmek daha farklı şeyler anlatmak istemiyorum.”[1]; yine 29 Nisan 2015’te “Bu yapının adamı olduğu tespit edilenler açığa alınacak. Ya bu devletin varlığını kabul edecekler ya yok olacaklar.”[2] demişti. Son olarak TBMM Başkanı Mustafa Şentop, 24 Haziran 2022’de Kırgizistan’da yapılan bir toplantıda “Dünyanın her yerinde bu yapıyı yok edene kadar mücadelemizi sürdüreceğiz. Bu, bir devlet kararlığıdır, bir devlet kararıdır.” diyerek[3], devletin Gülen Cemaati’ni yok etme kararı aldığını ve bu politikanın kararlılıkla sürdürüldüğünü söyledi.

Bu politika çerçevesinde bir veri (fişleme) havuzu oluşturulduğunu ilk olarak Erdoğan’dan öğrendik. Erdoğan, 12 Mart 2014’te, “Devleti ciddi anlamda bu virüslerden atmamız gerekiyor. Önümüze bilgiler akmaya başladı. Havuz bu noktada zenginleşiyor.” demişti.[4] Buna göre hedef grubu yok etmek için öncelikle hedef kitlenin tespiti gerekiyordu. 2 milyona varan soruşturma sayısından anlaşılacağı üzere soykırıma dahil edilecek kişi sayısını artırmak için bir veri havuzu oluşturuldu. Her türlü kişisel verinin yanı sıra, soruşturma dosyalarından belgeler, hatta soyut kanaat biçiminde bile olsa kişiyi hedef grupla irtibatlandırabilecekleri bütün veriler bu havuza aktarıldı.

Havuz içerisinde farklı kalemlerde modüller oluşturuldu. Ankara C.Başsavcılığı’nın 22.11.2018 tarih ve 2018/53555 Esas sayılı iddianamesinde bu husus şöyle geçmektedir: “Şüpheli C.Ö.’nün ve 1. derece yakınlarının ‘sorgulanan kayıtlar, kriz merkezi verisi, soruşturmalar (ekip), Bank Asya, belge evrak/dernek, şirketleri soruşturma (ekip), şirketleri Bank Asya, şirketleri belge evrak, şüpheli şirkette (ekip) SGK kaydı, bylock, tepe yönetimle irtibat modüllerinden oluşan’ FETÖ havuz sorgusunda yapılan inceleme neticesinde …”

Sadece hakkında soruşturma açılan kişilerle ilgili veriler değil, eş, çocuk, anne-baba ve kardeşlere ait bilgiler,[5] hatta hakkında soruşturma açılmayan (kurum kayıtlarında, HTS/mesaj kayıtlarında, ifadelerde vs. bir şekilde adları geçen) kişilere ait her türlü kişisel veri veya bilgi[6] bu havuzda toplandı. Böylece kendi uydurdukları irtibat/iltisak kriterleriyle bütün bir Cemaat’i ve Cemaat’le irtibatlı herkesi yok etmek istiyorlardı. Bunun için hâkimlere talimat/eğitim bile verdiler: “Sadece dosyadaki bilgilere göre karar vermeyin, veri havuzuna da sorun, eğer buradan da bir şey çıkmazsa o zaman tahliye/beraat düşünün!” dediler.  HSK Başkanvekili Mehmet Yılmaz, Adalet Bakanlığı tarafından hâkim-savcılara dağıtılan bir eğitim kitapçığındaki “Tahliye konusunda HSK ile mutlaka istişarede bulunulduktan sonra irade oluşturulacaktır.” şeklindeki skandal talimatı savunurken bunu itiraf etti: “Bizde bir delil havuzu oluştu. Mahkemelerde bizdeki deliller olmuyor. Yani bizdeki soruşturma dosyasındaki deliller, onlarda bulunmayabiliyor.” dedi.[7] Yani, “Dosyada delil olmayabilir, ama veri havuzuna da bir sorun, cezalandırmak için elinizden geleni yapın!” deniyordu. Veri havuzu bir “Soykırım Havuzu” idi ve işlenen soykırım suçunun bir delili olarak dosyalardaki yerini aldı.

Mehmet Yılmaz, 7 Mart 2018 tarihli bu açıklamayla hâkim-savcılara yönelik HSK’daki havuzu kastediyordu. Yılmaz, 24 Ocak 2020 tarihinde de “delil havuzları” oluşturulduğunu ikrar ediyor.[8] Yasal dayanağı bulunmayan bir veri havuzu ve yasaya aykırı veri işleme. Yine bu konuda HSK Teftiş Kurulu Başkanı Yunus Nadi Kolukısa da özetle “ihraç listesinin bir gecede hazırlanmadığını, bu listeleri oluştururken rutin dışına çıktıklarını, emniyet, istihbarat, terör dairesi ve MİT ile uyumlu çalıştıklarını, bilgi havuzu oluşturduklarını ve bu çerçevede ihraç edilecek kişileri belirlediklerini” söylemişti.[9] Yani fişlemelerden ve yasa dışı yollarla elde edilen verilerden hareketle oluşturulan veri havuzuna dayanarak işlem yapılmış.

 

“FETÖ VERİ HAVUZU”NUN HUKUKİ DAYANAĞI VAR MI?

 

CHP’li Bülent Tezcan, bir dosyadan aldığı tutanağa dayanarak “Başkanlık Ulusal Güvenlik Kurumu” adıyla özel istihbarat örgütü oluşturulduğunu, yasa dışı fişleme yapıldığını ve bilgi toplandığını iddia etti. Bu iddiaya karşılık Emniyet Genel Müdürlüğü bir açıklama yaptı.[10] Buna göre emniyette KOM Daire Başkanlığı bünyesinde bir veri havuzu oluşturulmuş, talep halinde adli makamlara buradan cevap veriliyormuş. Emniyetin 9 Ağustos 2017 tarihli bu yazısında veri havuzu oluşturulduğu ikrar ediliyor ancak yasal dayanağı belirtilmiyor. Kamuoyuna açıklanmış bir kanun hükmü yok. Böyle bir uygulamanın idari bir kararla yapılması mümkün değil (buna dair bir açıklama da yok).

Anayasa m. 20/3’e göre “Kişisel veriler, ancak kanunda öngörülen hallerde veya kişinin açık rızasıyla işlenebilir.” Kişisel verilerle ilgili temel yasa olan 6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu’nda “veri havuzu” oluşturulmasına dair bir hüküm yok. Kanun’a göre kişisel veriler iki türlüdür: “Kişisel veriler(m.5)” ve “Özel nitelikli kişisel veriler(m.6)” Kanun’a göre kişisel verilerin işlenmesi için ilgilinin açık rızası gerekir. Madde 5’te “kişisel veriler” için açık rıza şartına bazı istisnalar getirilmiş.[11] Bunlardan biri de “kanunlarda açıkça öngörülmesi”. Madde 6’daki “özel nitelikli veriler” için tek istisna var, o da yine “kanunlarda öngörülmüş” olması.[12] Buna göre kanunlarda öngörülmüş ise bütün kişisel veriler işlenebilir.

Kanun’un 3. maddesinin 1. fıkrasının (e)  bendine göre kişisel verilerin işlenmesi, “verilerin elde edilmesi, kaydedilmesi, depolanması, muhafaza edilmesi, değiştirilmesi, yeniden düzenlenmesi, açıklanması, aktarılması, devralınması, elde edilebilir hâle getirilmesi, sınıflandırılması ya da kullanılmasının engellenmesi gibi veriler üzerinde gerçekleştirilen her türlü işlemi” ifade eder. Kişisel verilerin işlenmesinde ana kural, işlemenin yasak olmasıdır. Bu nedenle kişisel verilerin işlenmesine yönelik işlemlerin hukuka uygun olabilmesi için açık rıza veya kanun hükmü olması gerekir.

Bu işlemlere izin veren kanunların açık ve ulaşılabilir (yayınlanmış) olması gerekir. Bireylerin, hangi verilerin ne tür bir işleme (m.3/1-e’deki hangi işlem veya işlemlere) tabi tutulabileceğini önceden bilmeleri gerekir. İlk işleme, verilerin elde edilmesidir. “Elde etme” den sonra gerçekleşen her türlü işleme faaliyeti sonraki işlemedir ve veri işlemeye izin veren kanunda hangi işlemlere izin verildiğinin açık bir şekilde belirtilmesi gerekir. Örneğin ilgili kanun verilerin sadece elde edilmesine izin vermiş ise, m.3/1-e’de sayılan diğer işlemlerin bu kanuna dayanılarak yapılması mümkün değildir. Bu şekilde açık ve ulaşılabilir olmayan kanunlar, hukuki belirlilik (öngörülebilirlik) ilkesine aykırı olacağından, bu kanuna dayanılarak yapılacak işlemler de hukuki olmayacaktır.

2559 sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu’nun 5.maddesi verilerin işlenmesine örnektir. Bazı hallerde polis parmak izi ve fotoğraf alır. Bunlar bir sisteme kaydedilir. Bu verilerin kim tarafından ne amaçla kullanılacağı, silinme süresi Kanun’da belirtilmiştir. Bu verilerin hangi görevli tarafından, ne amaçla kullanıldığını denetleyen bir güvenlik sistemi kurulması da öngörülmüştür. Buna göre, m.5’te belirtilen hallerde parmak izi veya fotoğrafı alınan kişi bu verinin nerede tutulacağını, ne amaçla kullanılacağını bilmektedir.

Gülen Hareketi mensuplarına yönelik “FETÖ Havuzu” adı verilen veri havuzu için böyle açık bir kanun hükmü yoktur. Bu kapsamda 670 sayılı KHK’nın 3.maddesindeki “Kişisel Verilerin Paylaşımı”na ilişkin düzenlemeye de değinmek gerekmektedir.

 

670 SAYILI KHK İLE VERİLEN İZİN

 

670 sayılı KHK’nın (7091 sayılı Kanunun) 3.maddesinde “Kişisel Verilerin Paylaşımı” düzenlenmiştir.[13] Ancak bu hüküm, inceleme konumuz olan veri havuzu uygulamasına izin veren bir düzenleme değildir. Bu hükme göre, “yetkili kurul, komisyon ve diğer merciler”, yargı mensupları ve diğer kamu görevlileri ile bunların eş ve çocukları ile ilgili ihtiyaç duydukları her türlü bilgi ve belgeyi (bankacılık sırrı kapsamında olanlar dahil) kamu veya özel kurumlardan temin edebilir.

Bu hükme dayanılarak “veri havuzu” oluşturulması mümkün değildir. Veri havuzunu bir kenara bırakalım; verilerin işlenmesi konusunda da bu hüküm oldukça sorunludur. Verileri talep edecek mercilere ilişkin bir tanım ve sınırlama yapılmamıştır.  Verilerin niteliği, ne tür bir işleme tabi tutulacağı, kimlerin yetkili olacağı, depolanması, kullanılması usulü, ne amaçla kullanılacağı, saklama süreleri belli değildir. Ayrıca kötüye kullanıma karşı kontrol ve güvenceler belirtilmemiştir ve halkın bilgisine ve denetimine de açık değildir. Veri sahiplerinin hak ve özgürlükleri bakımından hiçbir güvence gösterilmemiş, veri sahiplerinin veri koruma haklarını (erişim, düzeltme, silme vs., bkz 6698 sy. m.11) nasıl kullanacaklarına ilişkin bir düzenleme yapılmamıştır.

Bu hükümde, verilerin yetkili kurul, komisyon ve diğer merciler tarafından sadece “elde edilmesine” izin verilmiştir. Buradaki izin, söz konusu (belirsiz) mercileri, somut kişi ve dosya bazında bu verileri temin edebilmeleri ile sınırlı tutmaktadır. Bunun ötesinde bir veri işleme söz konusu değildir. Dolayasıyla 670 sayılı KHK’nın 3. maddesi, 6698 sayılı Kanun m.3/1-e’de sayılan diğer işlemlerin yapılmasına ve verilerin depolanarak bir havuz oluşturulmasına dair bir düzenleme içermemektedir.

Öte yandan, bu hükümde verilerin paylaşımına yargı mensupları ve diğer kamu görevlileri ve bunların eş ve çocukları bakımından izin verilmiştir. Oysa “FETÖ Havuzu” denilen uygulamada, kamu görevlisi olmayan yüzbinlerce kişiye ait verilerin ve ayrıca eş ve çocuklar dışında, anne-baba ve kardeş verilerinin de (özel nitelikli veriler dahil) temin edildiği görülmektedir.[14] Bunun hiçbir yasal dayanağı yoktur. “FETÖ Havuzu” ile toplumun belirli bir kesimi hakkında A’dan Z’ye sistematik şekilde veri toplanmış ve depolanmıştır.

Bu uygulamada, kişinin adının veri tabanına girilmesinin sebepleri, bu tür kaydın yapılmasına hangi yetkililerin emir verebileceği, tedbirin süresi, verileri saklama süresi, toplanan verilerin niteliği, depolanması ve kullanılması usulü ile kötüye kullanmaya karşı ne gibi kontrollerin ve güvencelerin bulunduğu konusunda hiçbir yasal hüküm yoktur ve bütün bunlar halkın bilgisine ve denetimine açık değildir(AİHM. Shimovolas/Rusya, P. 69-70).

Bununla birlikte, havuzda toplanan veriler yasaya aykırı yöntemlerle elde edilmiştir. Bu bağlamda, ByLock, ankesör kayıtları ve HTS verileri, banka kayıtları, yasak sorgu yöntemleriyle elde edilen ifade tutanakları gibi veriler ve deliller, hem elde edilme yöntemi hem de dijital delillere ilişkin olarak ilgili yönetmelikte belirlenen saklama süreleri dolmasına rağmen imha edilmemiş olmaları nedeniyle hukuka aykırı delillerdendir ve buna rağmen bu veri havuzunun önemli bir bölümünü oluşturmaktadır. Belirtmek gerekir ki hukuka aykırı elde edilen veriler, iddia, savunma veya mahkeme kararında delil olarak kullanılamaz.

Bunun yanı sıra hakkında beraat veya takipsizlik verilen kişilere ait veriler havuzda tutulmaya devam edilmektedir. Oysa dosyaları kapatılmış olduğuna göre bu kişilere ait verilerin derhal silinmesi gerekir. Ancak burada verilerin silinmesi konusunda bir düzenleme de yoktur.

Şeffaflık ilkesi gereğince veri sahiplerinin her halükarda bilgilendirilmesi gerekmektedir. Bu ilkeye uyulmadan yapılan veri havuzu oluşturma faaliyetinin dürüstlük ilkesine uygun olduğu da söylenemez (6698 sy. m.4/2-a).

 

“FETÖ HAVUZU” BİR DÜŞMAN CEZA HUKUKU VE SOYKIRIM UYGULAMASIDIR

 

 “FETÖ Havuzu” uygulamasında, veri işlemenin en önemli ilkelerinden birisi olan veri sınırlaması (veri minimizasyonu) ilkesine de uyulmamaktadır (6698 sy. m.4/2-ç). Bu uygulamada, gerek kişi bakımından, gerekse elde edilecek veriler bakımından hiçbir sınırlama yoktur. Toplumun belirli bir kesimi hakkında sınırsız ve kuralsız bir şekilde veri toplandığı ve depolandığı görülmektedir. Örneğin, kişinin gittiği okul/dershane, banka hesap hareketleri, üyesi olduğu sendika/dernek, takip ettiği gazete/dergi, okuduğu kitaplar, arkadaş çevresi, kullandığı iletişim programı, haberleşme trafiği ve içerikleri gibi veriler de toplanmaktadır. Yine “FETÖMETRE” adı verilen ve kişilerin nasıl evlendiklerine varıncaya kadar (kız evine boynuzuna bilezik takılı koç gönderme gibi) yapılan fişlemelerde de aynı hukuksuz yöntemin uygulandığı görülmektedir.

Bütün bu işlemler kanun hükmüne dayanmadığı gibi, işlenen bir suçunun delilini elde etme veya yasa dışı faaliyetlerin takibi ya da meşru ve demokratik bir amaçla yapıldığı da söylenemez. Yukarıda belirtildiği üzere, bu uygulama, Devletin yok etme kararı aldığı hedef kitlenin tespitine ve cezalandırılmasına hizmet etmektedir. Rejimin idari kurumları ve yargısı, veri havuzuna aktarılan kişisel verileri, bir “kimlik kartı” olarak kabul ederek ilgili kişileri hedef grupla irtibatlandırmakta ve sadece bu “kimlik” tespitinden dolayı cezalandırılmasına hükmetmektedir. Yüzbinlerce insan, kişiliklerinden veya işledikleri herhangi bir suçtan dolayı değil, sırf hedef grupla irtibatları nedeniyle hedef alınmaktadır.

Toplumun belirli bir kesiminin veya bu kesimle irtibatlı olduğu düşünülen hedef kişilerin, yakınları da dahil olmak üzere, neredeyse çocukluklarına varan uzak geçmişlerinden başlayarak güncele kadarki tüm kişisel verilerinin sistematik olarak toplanması ve depolanmasına izin veren bir yasa hükmü bulunmamaktadır. Kaldı ki böyle bir faaliyet bir kanun hükmüne dayansa bile evrensel hukuka göre asla meşru ve hukuki kabul edilemez. Bu tamamen bir düşman ceza hukuku ve soykırım uygulamasıdır.

 

HUKUKA AYKIRI ELDE EDİLEN VERİLER HÜKME ESAS ALINAMAZ

 

Rejimin soykırım amaçlı veri havuzu uygulamasının güncel yargılamalara bakan en önemli yönü şudur: Hukuka aykırı bir şekilde elde edilen kişisel veriler Anayasa’nın 38/6. ve CMK’nın 217/2. maddeleri uyarınca hükme esas alınamaz. Bu tür verilerin yargılamada kullanılması ve mahkûmiyet hükmüne gerekçe yapılması halinde AİHS m.6’daki adil yargılanma hakkı da ihlal edilmiş olacaktır. Ayrıca hukuka aykırı verilerin analizi ve işlenmesi sonucu elde edilecek veriler de hukuka aykırıdır. Zira zehirli ağacın meyvesi de zehirlidir.

Bununla birlikte söz konusu veri havuzu uygulaması, Anayasa’nın 20. (Özel hayatın gizliliği) ve 22. (Haberleşme hürriyeti) maddeleri ile AİHS’in 8. maddesini (Özel ve aile hayatına saygı hakkını) açıkça ihlal eder niteliktedir. Hak ihlali ve tazminat başvurularına konu edilebilir.

AİHM istikrarlı olarak kişisel verilerin polis veya ulusal güvenlik otoriteleri tarafından saklanması ve muhafazasının AİHS’in 8/1. maddesine müdahale teşkil ettiğine karar vermektedir. AİHM’e göre, güvenlik güçleri tarafından belirli kişiler hakkında sistematik olarak veri toplanması ve depolanması (Segerstedt-Wiberg ve Diğerleri/İsveç, P. 72; Cemalettin Canlı/Türkiye, P. 43), bu veriler açık alandan toplanmış olsa bile (Peck/Birleşik Krallık, P. 59; P.G. ve J.H./Birleşik Krallık, P. 57-59) veya bu bilgiler kişinin sadece mesleki veya kamusal faaliyetleriyle (Amann/İsviçre[BD], P. 65-67; Rotaru/Romanya[BD], P. 43-44) ilgili olsa bile, kişilerin özel yaşamlarına bir müdahale oluşturur. Söz konusu bilginin bir kimsenin uzak geçmişiyle ilgili olması halinde de yine müdahale söz konusudur (C. Canlı, P. 43). Kişinin otomobiline yerleştirilen bir GPS cihazı vasıtasıyla, kişinin nerede olduğunu ve açık alandaki faaliyetlerine ve hareketlerine ilişkin veri toplanması ve depolanması da (Uzun/Almanya, P. 51-53) kişinin özel yaşamına saygı hakkına bir müdahale oluşturur.

AİHM, kişinin adının Gizli İzleme Veri Tabanına kaydedilerek, kişinin ülkede demiryoluyla veya havayoluyla ulaşımının izlenmesini sağlayan veri toplama ve depolama işlemlerini özel yaşama saygı hakkına bir müdahale olarak görmüştür(Shimovolos/Rusya, P. 66). Bu davada AİHM, Gizli İzleme Veri Tabanının kurulması ve sürdürülmesi ile işleyiş usulünün, Bakanlığın 47. No.lu emriyle düzenlendiğini gözlemlemiştir. Bu emir yayımlanmamıştır, herkes tarafından erişilebilir değildir. Dolasıyla, kişinin adının veri tabanına girilmesinin sebepleri, -bu tür kaydın yapılmasına hangi yetkililerin emir verebileceği, tedbirin süresi, toplanan verilerin niteliği, verilerin depolanması ve kullanılması usulü ile kötüye kullanmaya karşı ne gibi kontrollerin ve güvencelerin bulunduğu halkın bilgisine ve denetimine açık değildir. Bu nedenle AİHM, kişilerin özel yaşamları hakkında bilginin Gizli İzleme Veri Tabanında toplanması ve depolanması için ulusal makamlara verilen yetkinin kullanılma tarzı ve kapsamı konusunda ulusal hukukun yeterli açıklıkta olmadığı ve özellikle Mahkeme’nin içtihatlarının aksine kötüye kullanmaya karşı asgari koruyucularla ilgili bilgiye halkın erişebileceği şekilde olmadığı ve böylece Sözleşme’nin 8. maddesinin ihlal edildiği sonucuna varmıştır(Shimovolas, P. 69-70).

Rotaru/Romanya davasında başvuran, Romanya İstihbarat Servisi’nin kişisel bilgilerini içeren bir dosyayı tutması ve kullanması nedeniyle özel hayata saygı gösterilmesi hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir. AİHM, iç hukukun, ulusal güvenliği etkileyen gizli bilgi dosyalarının toplanmasına, kaydedilmesine ve arşivlenmesine izin verirken, yetkililerin takdirine bağlı olarak kalan bu yetkilerin kullanımına herhangi bir sınır getirmediğini tespit etmiştir. Örneğin, iç hukuk, işlenebilecek bilgi türünü, gözetim önlemlerinin alınabileceği insan kategorilerini, bu önlemlerin alınabileceği koşulları veya izlenecek prosedürleri tanımlamamıştır. AİHM bu nedenle, iç hukukun AİHS’in 8. maddesi uyarınca öngörülebilirlik şartına uymadığı ve bu maddenin ihlal edildiği sonucuna varmıştır(P. 57).

AİHM, Cemalettin Canlı/Türkiye kararında ceza soruşturmasında hatalı polis raporunun kullanılmasından dolayı AİHS’in 8. maddesinin ihlal edildiğine karar vermiştir. Başvuran yasadışı kuruluşlara üyelik iddiasıyla iki kez yargılanmış ancak mahkûm edilmemiştir. Başvuran tekrar tutuklanıp başka bir suç için yargılandığında, polis ceza mahkemesine başvuranın iki yasadışı örgütün üyesi olduğunu söyleyen “ek suçlarla ilgili bilgi formu” başlıklı bir rapor sunmuştur.  Başvuranın raporu ve polis kayıtlarını değiştirme isteği başarısız olmuştur. AİHM, polis raporunda yer alan bilgilerin AİHS m.8 kapsamına girdiğine, otoriteler tarafından tutulan dosyalarda saklanan halka açık bilgilerin “özel hayata” girebileceğine karar vermiştir. Ayrıca, polis raporunun hazırlanması ve ceza mahkemesine sunulması da iç hukuka aykırıdır. Mahkeme madde 8’in ihlal edildiğine karar vermiştir(P. 33,42–43).

Brunet/Fransa kararında başvuranlar, mahkûm edilenler, sanıklar ve mağdurlar hakkında bilgi içeren polis veri tabanında kişisel bilgilerinin silinmesini istemektedir. Başvuranlar aleyhindeki kovuşturmalara son verilmesine rağmen, detayları veri tabanlarında yer almaktadır. AİHM, AİHS m.8’in ihlal edildiğine karar vermiştir. Mahkeme, uygulamada başvurucuların kişisel verilerinin veri tabanından silinmesinin mümkün olmadığına karar vermiştir. AİHM ayrıca veri tabanında yer alan bilgilerin niteliğini de göz önüne alarak veri sahibinin kimliğinin ve kişiliğinin ayrıntılarını içerdiği için başvurucunun mahremiyetine müdahale edildiğini kabul etmiştir. Ayrıca, veri tabanında 20 yıl olan kişisel kayıtların tutulma süresinin, özellikle hiçbir mahkeme başvurucuyu mahkûm etmemiş olması nedeniyle aşırı derecede uzundur.[15]

 

KİŞİSEL VERİLERİN HUKUKA AYKIRI OLARAK İŞLENMESİ SUÇTUR

 

Son olarak, hukuka aykırı olarak veri havuzu oluşturulması, kullanılması, verilerin ifşası vs. eylemler nedeniyle ihlal edilen TCK hükümlerine kısaca bakalım: Haberleşmenin gizliliğini ihlal(m.132); özel hayatın gizliliğini ihlal (m.134); kişisel verilerin kaydedilmesi(m.135); verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme (m.136); bu suçların nitelikli halleri (m.137: suçun kamu görevlisi tarafından ve görevinin verdiği yetki kötüye kullanılmak suretiyle veya belli bir meslek ve sanatın sağladığı kolaylıktan yararlanılarak işlenmesi artırım sebebidir). Yine suçun aynı kişiye karşı birden fazla veya tek bir hareketle birden fazla kişiye karşı işlenmesi halinde zincirleme suç hükümleri(m.43) uygulanacak, ceza artırılacaktır. Kamu görevlileri için görevi kötüye kullanma(m.257) suçundan da işlem yapılacaktır.

 

[1] http://www.sabah.com.tr/gundem/2015/04/28/bedelini-odeyecekler

   http://www.hurriyet.com.tr/gundem/28850256.asp

[2] http://www.hurriyet.com.tr/gundem/28862429.asp

[3] https://kronos35.news/tr/sentop-kirgizistanda-fetoyu-yok-edecegiz-bu-bir-devlet-kararidir/

[4] http://www.hurriyet.com.tr/gundem/25995066.asp

[5] Bu hususta çeşitli iddianamelerde, şüphelilerin eş, çocuk, anne-baba ve kardeşleriyle ilgili kişisel verilerden bazıları aşağıdadır (bu veriler şüpheli aleyhine delil olarak kullanılmıştır):

-Şüpheli şirkette (ekip) SGK kaydı modülünde şüphelinin eşi olan Ö. Ö.’nün 667 sayılı KHK ile kapatılan ……… A.Ş.’de çalışma kaydı bulunduğu,

-Kriz merkezi verisi modülünde şüphelinin adına, şüphelinin kardeşi Ö.S., eşi L. S. ve oğlu H. S. adına kayıt bulunduğu,

-Şirketleri belge/evrak modülünde şüphelinin Ankara 2. Sulh Ceza Hakimliğinin 03/05/2017 tarihli 2017/3046 D.İş sayılı kararı ile kayyum atanan şirketlerden olan ……. Şti.’nde şirket ortağı ve şirket yöneticisi olduğuna ilişkin kayıt bulunduğu,

-Şüpheli şirkette (ekip) SGK kaydı modülünde şüphelinin kardeşi olan E. E.’ün KHK ile kapatılan şirketlerde çalışma kaydı bulunduğu, şüphelinin eşi olan L. S.’in KHK ile kapatılan şirketlerde çalışma kaydı bulunduğunun,

-“Bankasya hesaplarına 31.12.2013-24.12.2014 tarihleri arasında para artışı olan/yeni hesap açan şahıslar listesinde (şüphelinin) babası O. A.’ın hesabında 3121,53 TL para artışı olduğu tespit edilmiştir.”

-Ankara C. Başsavcılığınca yürütülen … sayılı soruşturma dosyasında (şüpheli)S. T.’nin eşinin şüpheli sıfatıyla yer aldığı,

-Ankara C. Başsavcılığınca yürütülen … sayılı ana çatı soruşturması kapsamında şüphelinin eşi Z. B.’nin abonesi olduğu telefon numarasının tepe yönetici şahıs ile 2009 yılı Eylül ayında görüşme kaydı olduğu,

-Şüphelinin kızları olan A. ve N. ve oğlu İ.’niın Asya Katılım Bankası A.Ş. nezdinde açılış tarihleri 14/12/2011 olan ayrı ayrı hesaplarının bulunduğu,

– Şüphelinin oğlu H. S.’in Bank Asya’daki hesabındaki para miktarını arttıran şahıslardan olduğunun (ortak hesap) (85,2TL),

-Şüphelinin annesi G.S. ‘in Bank Asya’da yeni hesap açtıran şahıslardan olduğunun (13.503,55TL) tespit edildiği,

[6] Buna ilişkin olarak iddianamelerde yer verilen kişisel bilgilere örnekler:

– Şüphelinin 09/01/2012 tarihinde tek işlemde 550TL havale aldığı O. D. isimli şahsın Beypazarı Cumhuriyet Başsavcılığının 2016/2419 soruşturma sayılı talebinde adının geçtiğinin,

– Şüphelinin 03/02/2016 tarihinde tek işlemde 1.000TL havale aldığı A.H.P. isimli şahsın Geyve C.Başsavcılığının 2016/1360 soruşturma sayılı talebinde adının geçtiğinin,

– Şüphelinin 22/10/2013 tarihinde tek işlemde 800 TL EFT aldığı M.M. isimli şahsın Ankara 25. Ağır Ceza Mahkemesinin 2017/670 sayılı talebinde ve Ankara 24. Ağır Ceza Mahkemesinin 2017/165 sayılı talebinde adının geçtiğinin,

– Şüphelinin 31/12/2015 tarihinde tek işlemde 490 TL EFT aldığı M.S. isimli şahsın Ankara 24. Ağır Ceza Mahkemesinin 2017/165 sayılı talebinde adının geçtiğinin,

[7] https://odatv.com/hsk-o-skandali-dogruladi-05031855.html

http://t24.com.tr/haber/hsk-baskanvekili-mehmet-yilmaz-tahliye-oncesi-hsk-ile-istisare-edin-belgesini-dogruladi,575096

[8] https://www.aa.com.tr/tr/turkiye/hsk-baskanvekili-yilmaz-su-anda-400-hakim-savci-ile-ilgili-devam-eden-sorusturma-var/1712196

[9] http://www.sabah.com.tr/gundem/2017/07/13/yargida-dev-feto-temizligi?f=sm

[10] https://www.hurriyet.com.tr/gundem/chpnin-bugk-iddiasina-emniyetten-yanit-geldi-40545413

[11] Kişisel verilerin işlenme şartları

MADDE 5- (1) Kişisel veriler ilgili kişinin açık rızası olmaksızın işlenemez.

(2) Aşağıdaki şartlardan birinin varlığı hâlinde, ilgili kişinin açık rızası aranmaksızın kişisel verilerinin işlenmesi mümkündür:

  1. a) Kanunlarda açıkça öngörülmesi.
  2. b) Fiili imkânsızlık nedeniyle rızasını açıklayamayacak durumda bulunan veya rızasına hukuki geçerlilik tanınmayan kişinin kendisinin ya da bir başkasının hayatı veya beden bütünlüğünün korunması için zorunlu olması.
  3. c) Bir sözleşmenin kurulması veya ifasıyla doğrudan doğruya ilgili olması kaydıyla, sözleşmenin taraflarına ait kişisel verilerin işlenmesinin gerekli olması.

ç) Veri sorumlusunun hukuki yükümlülüğünü yerine getirebilmesi için zorunlu olması.

  1. d) İlgili kişinin kendisi tarafından alenileştirilmiş olması.
  2. e) Bir hakkın tesisi, kullanılması veya korunması için veri işlemenin zorunlu olması.
  3. f) İlgili kişinin temel hak ve özgürlüklerine zarar vermemek kaydıyla, veri sorumlusunun meşru menfaatleri için veri işlenmesinin zorunlu olması.

[12] Özel nitelikli kişisel verilerin işlenme şartları

MADDE 6- (1) Kişilerin ırkı, etnik kökeni, siyasi düşüncesi, felsefi inancı, dini, mezhebi veya diğer inançları, kılık ve kıyafeti, dernek, vakıf ya da sendika üyeliği, sağlığı, cinsel hayatı, ceza mahkûmiyeti ve güvenlik tedbirleriyle ilgili verileri ile biyometrik ve genetik verileri özel nitelikli kişisel veridir.

(2) Özel nitelikli kişisel verilerin, ilgilinin açık rızası olmaksızın işlenmesi yasaktır.

(3) Birinci fıkrada sayılan sağlık ve cinsel hayat dışındaki kişisel veriler, kanunlarda öngörülen hâllerde ilgili kişinin açık rızası aranmaksızın işlenebilir. Sağlık ve cinsel hayata ilişkin kişisel veriler ise ancak kamu sağlığının korunması, koruyucu hekimlik, tıbbî teşhis, tedavi ve bakım hizmetlerinin yürütülmesi, sağlık hizmetleri ile finansmanının planlanması ve yönetimi amacıyla, sır saklama yükümlülüğü altında bulunan kişiler veya yetkili kurum ve kuruluşlar tarafından ilgilinin açık rızası aranmaksızın işlenebilir.

(4) Özel nitelikli kişisel verilerin işlenmesinde, ayrıca Kurul tarafından belirlenen yeterli önlemlerin alınması şarttır.

[13] Kişisel verilerin paylaşımı

MADDE 3- (1) Olağanüstü halin devamı süresince; 22/7/2016 tarihli ve 667 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararnamenin 3 üncü ve 4 üncü maddeleri uyarınca hakkında inceleme ve soruşturma yürütülen kişiler ile bunların eş ve çocuklarına ilişkin olarak yetkili kurul, komisyon ve diğer mercilerce ihtiyaç duyulan, 19/10/2005 tarihli ve 5411 sayılı Bankacılık Kanunu uyarınca müşteri sırrı kapsamında kabul edilenler hariç, telekomünikasyon yoluyla iletişimin tespiti de dahil olmak üzere her türlü bilgi ve belge, kamu ve özel tüm kurum ve kuruluşlarca vakit geçirilmeksizin verilir.

(2) Kamu kurum ve kuruluşlarının personeline ve bunların eş ve çocuklarına ait olup Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna devredilen ve faaliyet izni kaldırılan Asya Katılım Bankası A.Ş.’de veya bu Bankayla ilgili olarak Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonunda, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumunda ya da Malî Suçları Araştırma Kurulu Başkanlığında bulunan her türlü bilgi, bu personelin çalıştığı kurum ve kuruluşlarca talepte bulunulması durumunda gecikmeksizin verilir. Bu işlemlere ilişkin olarak 5411 sayılı Kanunun 73 üncü maddesinin birinci fıkrasında yer alan sınırlama uygulanmaz.

[14][14] Örneğin:

-Kriz merkezi verisi modülünde şüphelinin adına, şüphelinin kardeşi Ö.S., eşi L. S. ve oğlu H. S. adına kayıt bulunduğu,

-Belge evrak/dernek modülünde şüphelinin kardeşi E. E’ün 667 Sayılı KHK ile kapatılan Pak Eğitim İş Sendikasına üye olduğuna ilişkin, kardeşi Ö. S.’in 672 Sayılı KHK ile kamu görevinden çıkartılan personel olduğuna ilişkin kayıt bulunduğu,

-Şüpheli şirkette (ekip) SGK kaydı modülünde şüphelinin kardeşi olan E. E.’ün KHK ile kapatılan şirketlerde çalışma kaydı bulunduğu, şüphelinin eşi olan L. S.’in KHK ile kapatılan şirketlerde çalışma kaydı bulunduğunun,

– Şüphelinin kardeşi N.Ç.in bylock listesinde yer aldığının ve 2014 yılında FETÖ tepe yöneticilerinden S.U. ile 1 adet telefon irtibatının olduğunun, şüphelinin annesi H.K’nın Bank Asya’daki hesabındaki para miktarını artıran şahıslardan olduğunun (17.088,38TL) tespit edildiği,

-“Bankasya hesaplarına 31.12.2013-24.12.2014 tarihleri arasında para artışı olan/yeni hesap açan şahıslar listesinde (şüphelinin) babası O. A.’ın hesabında 3121,53 TL para artışı olduğu tespit edilmiştir.”

-Şüphelinin annesi G.S. ‘in Bank Asya’da yeni hesap açtıran şahıslardan olduğunun (13.503,55TL) tespit edildiği,

-“Terör örgütüne yönelik Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen ……… sayılı FETÖ/PDY ana çatı soruşturması kapsamında soruşturma kapsamında şüpheli A. K.’nın babasının abonesi olduğu telefon numarasının soruşturma şüphelilerinden bir şahıs ile 2012 yılı içerisinde 3 görüşme kaydı olduğu tespit edilmiştir.”

[15] Yukarıdaki AİHM kararları için kaynak ve detaylı bilgi için bkz. Avrupa veri koruma mevzuatı El Kitabı, Tercüme: İstanbul Bilgi Üniversitesi Bilişim ve Teknoloji Hukuku Enstitüsü, Mart 2020.

Bu Yazılarıda Okuyabilirisiniz

KAĞITTAN KAPLAN YARGIMIZ

KAĞITTAN KAPLAN YARGIMIZ

Sivas Sulh Ceza Hâkimliği’nin tutukluluk  halimin devamına dair kararı ile HSYK tarafından verilen benim de ismimin yer aldığı 2847 hâkim ve…
HÜCREMİN MAZGALLARI

HÜCREMİN MAZGALLARI

(Bu yazı 15.1.2017 tarihinde, Silivri cezaevinde tutsaklığım sırasında kaleme alındı)   Dış dünyanın görünen tek yüzü olan gökyüzünü seyrederken bile özgür…
REALİST-İDEALİST HUKUKÇU

REALİST-İDEALİST HUKUKÇU

Her hukukçu teorik olarak hakkın ne olduğunu, adaletin nasıl tesis edileceğini bilir. Bilmekle kalmaz, bu amaca ulaşmak için çaba sarf edeceğini,…
AŞAĞILIK YA DA ÜSTÜNLÜK KOMPLEKSİ SARMALINDA HUKUKUMUZ/HUKUKÇULARIMIZ

AŞAĞILIK YA DA ÜSTÜNLÜK KOMPLEKSİ SARMALINDA HUKUKUMUZ/HUKUKÇULARIMIZ

Hukuk sistemimizin, geçmişinden miras alarak günümüze taşıdığı mevcut sorunlarının temelinde yasal ve yapısal eksikliklerinin yanında hukukçularımızın kalite noksanlığının yattığı, çözüm için…

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir