- DENEME-MAKALE
- No Comment
HADIM HUKUK(ÇU)
“iktidarsızlaştırılmış” bir yargı üretemez.
Son yıllarda yaşanan somut vakalar gözönüne alındığında, Türkiye’de hukukun varlığından bahsetmek mümkün değildir. Şekli olarak işleyen bir yargı sistemin ve yazılı hukukun var olduğu tartışmasızdır. Ancak bu tespit, temel hak ve özgürlükleri güvence altına alan, adil, tarafsız ve hukukun temel ilkelerini özümseyip rehber edinen hâkimlerin ve bu minvalde çalışan mahkemelerin varlığına karine olamaz.
İktidarı kullanan güç odaklarının kılıç ve makasları, hukuku öylesine kesip biçmişlerdir ki, geride güçsüz, ilkesiz, korkak, titrek ve iradesiz bir yargı iskeleti bırakmıştır.
Yargının mevcut hali, güçlü, iktidarlı, itibarlı, yakışıklı, irade ve vicdan sahibi bir delikanlının, hadımağası tarafından hadım edilmesi sonrası halini anımsatmaktadır.
Hadım sonrası Yargı, mevcut kas gücünden herhangi bir kayba uğramamış, bilakis daha da kuvvetlenmiş ve cüsse kazanmıştır. Ancak Yargı, hadım işlemi sonrasında hayati öneme haiz niteliklerini kaybetmiştir; üretemez hale getirilmiş, toplum ve bireylere hak ve adalet tohumları saçamaz duruma düşürülmüş, tüm otorite ve iktidarını yitirmiştir.
Hadım edilen Yargının ölümü, kendi değerlerini miras bırakabileceği varislerinin olamayacağı manasına gelir ki, bu, adalet üzerine inşa edilmiş kurum ve değerlerin de yok olması anlamına gelir.
Hadım edilmiş bir Yargı, farklı anormallikler gösterecektir. Zira hadimiyet, doğaya, yani tabii olana bir müdahaledir. Yaradılış kanunlarına yapılan her saldırı, öngörülmedik sonuçlara sebebiyet verecektir. Hadım edilen bir erkek, kendisinin özü ve esasını var eden bir özelliğinin yaradılışa aykırı olarak elinden alınması hasebiyle, kendini ispatlamaya, halen “erkek olduğunu” dış dünyaya kanıtlamaya çalışacak, bunun için elinde kalan ve yaradılışından kaynaklı olarak bünyesinde barındırdığı son silahını, yani kaba kas gücünü kullanacaktır.
İradesi rağmına hadım edilen bir erkek, ilk zamanlarda “kadınımsı” tavırlar göstermese de, bulunduğu ortam ve şartlara göre nihayetinde böyle bir davranış sergilemek durumunda kaldığı tarihsel tecrübe ile sabittir. Kadınımsı söz ve davranışlar sergilemek, hadımlık sürecinin son halkasıdır. Önceleri ahkâm kesen Yargı, hadimiyetinin son merhalesinde “kur yapar”, “kuyruk sallar”, etrafa “şuh bakışlar fırlatır” hale evirilecek, herkesin ve her kesimin nefretini kazanacaktır.
Hadım edilen Yargı, kendini ispat etmeye çalışacak ve halen tüm fonksiyonlarıyla var olduğunu göstermek için daha sert tepkiler gösterip, tahammülsüz ve merhametsiz bir mizaca bürünecektir. Sesini yükselterek bağıracaktır. Bu şekilde davranarak Yargı, hiç kimsenin eksikliklerini sorgulamasına mahal vermemeye, bu konudaki düşünceleri daha fikir aşamasında iken yok etmeye gayret edecektir. Buna rağmen düşüncesini yazılı ve sözlü olarak ifade etme cesaret ve cüretini gösterenler olur ise, onları ve eserlerini de ibretlik olarak cezalandırmaktan geri durmayacaktır.
Hadım bir yargının göstereceği son tepki, kendini bu hale koyan hadımağalarına yönelik olacaktır. Hadım Yargı, bu ızdırabına sebep olan kişileri ve izlerini ortadan kaldırdığı takdirde “erkekliğini” yeniden kazanacağı, bu özelliğinin tekrar filizleneceği zehabına kapılır. Son kertede bu düşünce ile yatıp kalkar, intikamını alıp onurunu kazanacağı günlerin hayalini kurmaya başlar. İlk başlarda hadımağasına karşı gösterdiği teslimiyet, eziklik ve şirinlik yerini saldırganlığa, hükmetmeye, kin ve nefrete terk eder.
Hadım Yargı, ifratla tefritin iki uç noktası arasında savrulur durur.
Hadım yargının engelli ve sakat temsilcilerinin, onurlarını kurtarmak, haysiyetlerini yeniden kazanmak ve günahlarına kefaret olması adına, ileride toplu arınma seanslarına başlayacaklarını söylemek kehanet olmayacaktır.
Mevcut haliyle Yargı, akıl ve vicdanını da kaybetmiştir. Kendine ve etrafına zarar veren kaba bir “erk” olarak şimdilik yaşamını idame ettirir gözüküyor. Ancak bu halin devamı, Yargının kendini ve üzerine inşa edilen tüm sistem ve değerleri yok etmesi ile sonuçlanacaktır.