- YARGIDAN HABERLER
- No Comment
HAAK: İTİRAFÇI BEYANI VE BANKASYA HESABI BULUNMASINA DAYANILARAK YAPILAN TUTUKLAMA HUKUKSUZDUR
Almanya Köln merkezli olarak kurulan ve temel hak ihlallerinin önlenmesi çerçevesinde önemli faaliyetlere imza atan CrossBorderJurists Derneği, bünyesinde kurduğu Hukuksuzlukları Araştırma ve Analiz Kurulu (HAAK) çerçevesinde, hakim, savcı ve mahkeme kararları ile mağdur olmuş kişilerin başvurularını inceleyerek bulgularını kamuoyu ile paylaşıyor.
Son olarak, Tümamiral Mustafa Zeki Uğurlu’nun ihracı sonrasında, göreve iade talebini reddeden Olağanüstü Hal İşlemlerini İnceleme Komisyonu’nun verdiği kararı değerlendirip karara bağladı.
Söz konusu karar, Derneğin internet sitesinden yayınlandı. Raporunda OHAL Komisyonu’nun itkili ve bağımsız bir iç hukuk yolu olmadığını tespit eden HAAK, kararı veren Komisyon üylerinin en azından görevi kötüye kullanma suçundan dolayı soruşturulmasını ve haklarında disiplin cezasını gerektirir soruşturmanın başlatılması gerektiğini değerlendirmiştir.
Orjinal metnine Derneğin sitesinden ulaşılabilecek karar aşağıdaki gibidir:
I. BAŞVURU KONUSU
Başvurucu (38) Derneğimize başvuru yaparak tutukluluk süresince hakkında verilmiş mahkeme ve hâkimlik kararları ile savcılık taleplerinin incelenmesini, hukuka uygun olup olmadıkları konusunda görüş bildirilmesini ve bu kararları veren yargı mensuplarının ceza, tazminat ve disiplin hukuku çerçevesindeki sorumlulukları konusunda kanaatimizi içeren bir rapor düzenlenmesini talep etmiştir.
Başvurucu kimlik bilgilerinin gizlenmesi isteminde bulunmuştur.
II. BAŞVURUCUNUN TUTUKLULUK SÜRECİNDE VERİLEN KARARLAR VE KARAR VEREN YARGI MENSUPLARI
İDDİANAME HAZIRLAMA ÖNCESİ
Tutuklama Talep Eden Savcı(lık):
Ankara Savcısı (Ceyhun YILMAZ– 42620)
Tutuklama Kararı Veren Hâkim/lik:
Ankara 7. Sulh Ceza Hâkimliği (Hâkim Kenan TÜRK– 42562)
Tutuklamaya Konu Suçlama(lar):
Anayasal Düzeni Ortadan Kaldırmaya Teşebbüs Etme
Silahlı Terör Örgütü Üyeliği
Tutuklama Kararında Dayanak Olarak Kullanılan Veriler:
Silahlı terör örgütü ile irtibat ve iltisaklı olduğu iddiası ile KHK ile ihraç edilmiş olması
Bank Asya’da hesabının bulunması
Etkin pişmanlık kapsamında alınan şüpheli anlatımları
İDDİİANAME HAZIRLANMA SONRASI
İddianamede Delil Olarak Kullanılan Veriler
Bank Asya’da hesabının bulunması
Etkin pişmanlık kapsamında alınan şüpheli anlatımları
Silahlı terör örgütü ile irtibat ve iltisaklı olduğu iddiası ile KHK ile ihraç edilmiş olması
Yargılama/Soruşturma Aşamasında Tutuklamanın Devamına Karar Veren Hâkim ve Savcılar
- Burcu ÜNAL (216501)
- Ebru ENGİNDENİZ (174487)
- Fadimana AKYILDIZ KELEŞ (214777)
- Fatih GÖKÇEN (35084)
- Fatih YILMAZ (122422)
- Hasan ŞATIR (31079)
- Hatice İNAL (211444)
- İsmail MERMERCİ (104701)
- Mehmet GÜVEN (104862)
- Mehmet ÖZDAMAR (216078)
- Mehmet Tuğrul TÜRKSOY (29991)
- Nursema ARSLAN (214863)
- Onur TOMBALOĞLU (212278)
- Sezer SÖYLEMEZ (40958)
- Ülkü TİRYAKİOĞLU (174763)
İstinaf Aşamasında Tutuklamanın Devamına Karar Veren Ankara BAM 21. Ceza Dairesi Üyeleri
- Hüseyin GÖREN (41065)
- Emin ALKAN (42394)
- Bahadır ÇOŞLU (34367)
Temyiz Aşamasında Tutuklamanın Devamına Karar Veren Yargıtay 9. Ceza Dairesi Üyeleri
- Ekrem ÇETİNTÜRK (39802)
- Oğuz DİK (42520)
- Kenan ZEYBEK (37685)
- Muhsin ŞENTÜRK (34065)
- Nazım DURMAZ (35826)
III. DEĞERLENDİRME
Söz konusu kararları incelemek üzere Derneğimizin bir üyesi bir raportör olarak görevlendirilmiştir.
Raportör görüşünü içerir raporunu Kurulumuza sunmuştur.
Kurulumuz tüm üyeleri tarafından sunulan rapor ve başvurucuya ait ibraz edilmiş 2018 yılında verilmiş (11) adet, 2019 yılına ait (10) adet ve 2020 yılına ait (1) adet karar/talep incelenerek, T.C. Anayasası ve ceza mevzuatı, Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası sözleşme hükümleri, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ve Birleşmiş Milletler ilgili komite ve komisyon kararları ile Avrupa Konseyi, Avrupa Birliği ve Venedik Komisyonu’nun Türk yargı sistemi, mahkemelerin işleyişi, temel hak ve özgürlüklerin ihlaline ilişkin rapor ve görüşleri doğrultusunda değerlendirme yapılmıştır.
Başvurucu öğretmen olarak çalışmakta iken KHK ile ihraç edilmiş ve ihraç tarihinden yaklaşık 2 yıl sonra ortaya çıkan iki adet itirafçı beyanı esas alınarak tutuklanmış, bu kişilerin beyanlarına ek olarak Bank Asya isimli finans kurumunda hesabı olduğu gerekçesi Ankara 32. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından ile üst hadden hapis cezası ile cezalandırılmıştır. Başvurucu tüm yargılama boyunca tutuklu bırakılmış, istinaf aşamasında Ankara BAM 21. Ceza Dairesi tarafından ve temyiz aşamasında ise Yargıtay 16. Ceza Dairesi tarafından tutukluluk hali devam ettirilmiştir. Başvurucuya yargılamanın her aşamasında etkin pişmanlıktan faydalanma konusunda baskı yapıldığına dair yönlendirme yapıldığına dair emareler sorgulama, ifade alma ve yargılama aşamasında düzenlenen belge ve kararlardan gözlemlenmiştir.
KARARLARDA SOMUT VE HUKUKEN KABUL EDİLEBİLİR BİR DELİL BULUNUP BULUNMADIĞINA İLİŞKİN İNCELEME
Kurulumuza sunulan savcılık, hâkimlik (veya mahkeme) kararları incelendiğinde, Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 100. maddesinde tutuklamaya ilişkin şartların oluştuğuna dair kararı okuyan üçüncü kişiyi ikna edebilecek bir delil değerlendirilmesi yapılmadığı; sadece kanunda yazılı ifadelerin tekrarıyla yetinildiği; kararda yer almayan ancak dosyada var olduğu düşünülebilecek delillerin hukukiliği noktasında bir değerlendirme ve inceleme yapılmadığı; başvurucunun itiraz ve tahliye talep dilekçelerinde öne sürdüğü hususların neden kabul edilmediği konusunda hiçbir değerlendirmeye yer verilmediği; AİHM’in 5. madde kapsamındaki içtihatlarında belirlenen delil ve delil değerlendirme kriterlerinin karşılanmadığı, Anayasa ve uluslararası sözleşmelerle teminat altına alınan hakların kullanımının geriye dönük ve ayrımcılık temelli olarak kişi aleyhine suçlama delili olarak kullanıldığı Kurulumuz tarafından gözlemlenmiştir.
KARARLARIN GEREKÇELİ OLUP OLMADIĞI HUSUSUNDA YAPILAN İNCELEME
Anayasa’nın 141. maddesi ile emredilen ve CMK’nın 34. maddesinde tekrarlanan ve uluslararası insan hakları sözleşmeleri ile güvence altına alınan, mahkeme ve hâkimlik kararlarının gerekçeli olması şartının karşılanmadığı; sebep-sonuç ilişkisi tesis edilmediği, söz konusu kararlarda sadece yasa maddelerinde yer alan ölçütlerin tekrar edildiği, kararlarda bireyselleştirme yapılmadığı, ölçülülük-orantılılık-gereklilik gibi kıstasların karşılanmadığı, bu nedenle başvurucunun karara karşı etkin bir itiraz hakkı kullanmasının önlendiği görülmüştür.
Başvurucu aleyhine gerek tutuklama talep yazısı ve tutuklama kararında, gerek iddianamede ve gerekse gerekçeli mahkûmiyet kararında gösterilen ve kullanılan bilgi ve belgelerin başvurucunun üzerine atılı ve tutuklanmasına dayanak olarak kullanılan darbeye teşebbüs ve silahlı terör örgütü üyeliği suçlamasını ispatlamaya, tutuklanmasını haklı ve makul göstermeye yeterli önem ve değerde olmadığı; bu verilerin yukarıda isimleri yazılı hâkim ve savcılar tarafından keyfi yorumlamaya tabi tutulup, bunlardan çıkartılması mümkün olmayacak önem ve ağırlıkta sübjektif sonuçlara varıldığı, varılan sonuçlar ile bunlara dayanak olarak kullanılan veriler arasında mantık ve hukuk ilkeleri ile uyumlu, üçüncü kişileri ikna edebilecek mahiyette bir bağlantı kurulmadığı Kurulumuzca gözlemlenmiştir.
Bu haliyle söz konusu kararların gerekçesiz olduğunun kabul edilmesi gerektiği kanaatine varılmıştır.
KARARLARI VEREN HÂKİM VE SAVCILARIN TARAFSIZLIĞINA VE BAĞIMSIZLIĞINA DAİR DEĞERLENDİRMELER
2014 sonrası Türk yargı sisteminin bağımsızlığına ve hakimlik-savcılık teminatına dair düzenlenen AB İlerleme Raporları, BM Komite ve Komisyon Kararları, Venedik Komisyonu Kararı, AİHM içtihatları, MEDEL ve diğer Avrupa hakim ve savcı örgütleri raporları, uluslararası insan hakları örgütleri rapor ve değerlendirmeleri birlikte incelendiğinde, yargının üzerinde siyasetin yoğun bir etkisinin olduğu, hakim ve savcıların atama, nakil ve yetkilendirilmelerinin şeffaf ve denetlenebilir olmadığı, iktidar aleyhine karar veren hakim ve savcıların görev yerlerinin değiştirildiği, haklarında disiplin soruşturması başlatıldığı veya ihraçlarına karar verildiği; yapılan yasal düzenlemeler ile yargının işleyişine doğrudan müdahale edildiği, siyasi yönü bulunan soruşturma ve yargılamalarda AİHM içtihatları ile somutlaşan ve çerçevesi çizilen ilke ve usullere riayet edilmediği anlaşılmıştır.
Hukuka uygunluğu tartışmalı delillere dayalı olarak, gerekçesiz şekilde verilen tutuklama ve tutukluluk devam kararları ve bu kararlar neticesinde uzunca süre başvurucunun tutuklu kalması ile kararda yer verilen ön kabuller birlikte değerlendirildiğinde söz konusu yargı mensuplarının önyargılı, taraflı ve ayrımcılık temelli bir yaklaşım sergiledikleri konusunda tarafımızda kuvvetli bir şüphe oluşmuştur.
Verilen kararların Ceza ve Ceza Yargılama Hukukunun temel ilkelerine tamamen aykırı olduğu, karar veren hâkim ve savcıların verdikleri kararlarda başvurucuya atfedilen suçun yasal şartlarının oluşup oluşmadığına dair değerlendirmelerden ziyade, başvurucunun ideolojisini, dini görüşünü, ait olduğu sosyal grubu, ırkını ve/ya siyasi tercihlerini gözönüne aldığı, böylece yargıçların objektif ve sübjektif bağımsızlıklarını, savcıların ise tarafsızlıklarını kaybettikleri konusunda Kurulumuzda kanaat oluşmuştur.
IV. KARAR VERENLERİN HUKUKİ SORUMLULUĞUNUN DEĞERLEDİRİLMESİ VE SONUÇ:
Başvurucunun talebi doğrultusunda yapılan inceleme sonucunda, söz konusu kararların uluslararası insan hakları hukuku çerçevesinde kabul edilen ilke ve gereklilikleri karşılamadığı, bu nedenle söz konusu kararların hukuken meşru ve kabul edilebilir, sonuç doğuracak nitelikte olmadıkları Kurulumuzca değerlendirilmiştir.
Yukarıda yer verilen gerekçeler ve kabule göre, soruşturma ve/ya yargılama aşamasında Başvurucunun tutuklanmasına ve/ya tutukluluğunun devamına karar veren hâkim ve savcıların, istinaf mahkemesi ve Yargıtay üyelerinin muhtemel hukukî sorumlulukları Kurulumuzca aşağıdaki gibi tespit edilmiştir:
Ceza Hukuku sorumluluğu:
Yukarıda isimleri yazılı yargı mensupları hakkında, hukuka aykırı yöntemlerle, hukuken geçerli bir delil olmaksızın ve gerekçesiz tutuklama kararı vermek ve/ya devam ettirmek suretiyle TCK’nun 37. maddesi yollamasıyla TCK’nun 109/1; 109/2; 109/3-b, c; 109/4 maddelerine temas eden KİŞİYİ HÜRİYETİNDEN YOKSUN KILMA SUÇU nedeniyle soruşturma yapılması gerektiği,
Adı geçen yargı mensuplarının, başvurucuya yönelik kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunu; siyasal saiklerle ve mağdurla birlikte toplumun bir kesimine karşı bir plan doğrultusunda sistemli olarak işlediklerine dair haklı nedenlerin bulunduğu gözönüne alındığında TCK’nun 77/1-d maddesine temas eden İNSANLIĞA KARŞI SUÇ bağlamında soruşturulmaları gerektiği,
Dosya bağlamında şartları oluştuğu takdirde adları geçen yargı mensuplarının;
- Konut dokunulmazlığının ihlali (TCK md. 116)
- Dilekçe hakkının kullanılmasının engellenmesi (TCK md. 121)
- Nefret ve ayırımcılık (TCK md. 122)
- Haberleşmenin gizliliğini ihlal (TCK md. 132)
- Özel hayatın gizliliğini ihlal (TCK md. 134)
- Verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme (TCK md. 136)
- Verileri yok etmeme (TCK md. 138)
- Resmî belgede sahtecilik (TCK md. 204)
- Resmî belgenin düzenlenmesinde yalan beyan (TCK md. 206)
- Görevi kötüye kullanma (TCK md. 257)
- Kişilerin malları üzerinde usulsüz tasarruf (TCK MAD md. DE 261)
- Suç uydurma (TCK md. 271)
- Yargı görevi yapanı, bilirkişiyi veya tanığı etkilemeye teşebbüs (TCK md. 277)
- Suç delillerini yok etme, gizleme veya değiştirme (TCK md. 281)
- Adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs (TCK md. 288)
- Suçlarından sorumlu olabilecekleri,
Disiplin Hukuku sorumluluğu:
Anayasa ve uluslararası sözleşmelerden kaynaklı yükümlülüklerini yerine getirmeyen yukarıda isimleri yazılı Ankara adliyesi hâkim ve savcıları ile Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Ceza Dairesi üyeleri ve Yargıtay 16. Ceza Dairesi üyeleri meslekten ihraçlarını konu alan bir disiplin soruşturması yapılması gerektiği,
Özel Hukuk sorumluluğu:
Başvurucunun uğradığı maddi ve manevi zararları bağlamında Devlet aleyhine ulusal ve uluslararası yargı mercileri nezdinde açılacak davalar sonucunda ödenmesi kuvvetle muhtemel tazminat miktarlarından yukarıda isimleri geçen yargı mensuplarının rücuen sorumlu tutulmaları gerektiği,
Sonucuna varılmıştır.
Vardığımız sonuca, isimleri yazılı hâkim ve savcıların gıyabında varılmıştır.
Söz konusu yargı mensupları, kendileri veya temsilcileri vasıtasıyla değerlendirmelerimize ve vardığımız sonuca itiraz etme hakkına sahiptirler.
Böyle bir itiraz gerçekleştiğinde, yapılan itirazı ve sunulan bilgi ve belgeler kamuoyu ile paylaşılacak ve yaptığımız değerlendirme ve tespitler yeniden gözden geçirilerek tamamen veya kısmen değiştirilebilecektir.
Kamuoyuna saygıyla duyurulur.