Mustafa Doğan arşivleri - Hukuk Penceresi https://hukukpenceresi.com/tag/mustafa-dogan/ Zulüm karanlığına ışık saçan pencere Sat, 08 Oct 2022 22:26:56 +0000 tr hourly 1 https://wordpress.org/?v=6.5.2 https://hukukpenceresi.com/wp-content/uploads/2022/06/indir-150x150.jpeg Mustafa Doğan arşivleri - Hukuk Penceresi https://hukukpenceresi.com/tag/mustafa-dogan/ 32 32 Af Söylemleri Gölgesinde KHK’lılar https://hukukpenceresi.com/af-soylemleri-golgesinde-khklilar/ https://hukukpenceresi.com/af-soylemleri-golgesinde-khklilar/#respond Sat, 08 Oct 2022 22:26:56 +0000 https://hukukpenceresi.com/?p=8903 Türkiye gündeminin her zaman değişmez konularından biri “af”tır. Özellikle seçim süreçlerinde her zaman sıklıkla dile getirilir. Aflar genel itibariyle adli mahkumlara yöneliktir, çünkü daha fazla oyları vardır. Konu siyasi mahpuslara geldiğinde biraz başkalaşır. Zaten muhalif ve ayak bağı olduğu için hapse atılan birini siyasi irade neden affetsin. Çünkü onlar topluma değil, siyasi iradenin bizzat kendisine […]

Af Söylemleri Gölgesinde KHK’lılar yazısı ilk önce Hukuk Penceresi üzerinde ortaya çıktı.

]]>
Türkiye gündeminin her zaman değişmez konularından biri “af”tır. Özellikle seçim süreçlerinde her zaman sıklıkla dile getirilir. Aflar genel itibariyle adli mahkumlara yöneliktir, çünkü daha fazla oyları vardır. Konu siyasi mahpuslara geldiğinde biraz başkalaşır. Zaten muhalif ve ayak bağı olduğu için hapse atılan birini siyasi irade neden affetsin. Çünkü onlar topluma değil, siyasi iradenin bizzat kendisine düşman olarak görülmektedir. Topluma zarar verenler affedilebilir ancak siyasi iradeye muhalefet edenler bu yüzden af dışı bırakılır.

Son zamanlarda af konusu gündeme geldiğinde adından en fazla bahsedilen grup ise KHK’lılar. Bunun en önemli sebebi KHK’lıların tam anlamıyla keyfi ve insanlığa karşı suç oluşturacak şekilde yaygın ve sistematik bir zulme maruz kalmış olmalarıdır. Kamu vicdanı bu yüzden yaralı. Herkes bu zulmü biliyor ve bir çözüm üretilmesi gerektiğinde de hemfikir. Bu yüzden KHK’lıların yeniden adil mahkemelerde yargılanacakları, affedilecekleri gibi söylemler gündemden hiç düşmüyor. Ayrıca kabul etmek gerekir ki %1’in bile önem taşıdığı bir seçimde, KHK’lıların ciddi bir oy potansiyelleri de var.

Peki KHK’lılar kimdir? Kaç kişiler? Hiç merak ettiniz mi?

KHK’lı ifadesi dar ve geniş anlamda iki gruba işaret etmektedir. Dar anlamda OHAL KHK’larında yayınlanan listelerde adı bizzat yer alan ve bu şekilde kamu görevinden atılan, mesleklerini bir daha yapmaları yasaklanan insanları ifade etmektedir. Bu kapsamdaki  KHK’lı sayısı 133.792’dir.

Geniş anlamda KHK’lılar ise, OHAL KHK’ları ile getirilen kriterler esas alınarak oluşturulan bir kitleye karşılık gelmektedir. Bu kriterler idari kararlarda, resmi belgelerde, savcılık iddianamelerinde ve mahkeme kararlarında, OHAL Komisyonu kararlarında aşağıdaki şekilde kullanılmıştır: 

  • Çalıştığı iş yerinin OHAL KHK’sı ile kapatılmış olması,
  • OHAL KHK’sı ile kapatılan Bank Asya’da hesabının olması,
  • Çocuklarının OHAL KHK’ları ile kapatılan okullarda eğitim görmüş olması,
  • Kendilerinin yıllar önce OHAL KHK’ları ile kapatılan kurslarda, dershanelerde, yurtlarda, okullarda ve üniversitelerde eğitim görmüş olması,
  • OHAL KHK’sı ile kapatılan yayınevlerinin kitaplarını okuması, evlerinde bulundurması,
  • OHAL KHK’sı ile kapatılan gazete ve dergileri okuması, onlara abone olması,
  • OHAL KHK’sı ile kapatılan derneklere üye olması, bu dernek faaliyetlerine katılmış olması, geçmişte onlara mali yardım yapması,
  • OHAL KHK’sı ile kapatılan sendikalara üye olması,
  • OHAL KHK’sı ile işinden atılan birinin eşi, çocuğu, anne veya babası olması,

Bu kriterlerin sayısını artırmak mümkündür.

Sayılan kriterler gerekçe gösterilerek insanlar işlerinden atıldı. Gözaltına alınıp, işkence gördü. Tutuklandı ve cezaevine gönderildi. Hala bu gerekçelerle tutuklu binlerce insan cezaevinde. 

Burada dikkat çeken husus “OHAL KHK’sı” ifadesinin suçlamaların özünü oluşturmasıdır. Yani suçlamalardan bu ifade çıkarıldığında ortada ne suç ne de dayanak kalmaktadır. Çünkü aynı insanlar OHAL KHK’larından önce aynı ülkede, aynı şekilde yaşamaktaydı. Gündelik yaşamlarındaki sıradan aktiviteleri suç olarak kabul edilmiyordu.  Bu yüzden “KHK’lılar” aslında çok daha büyük bir kitleyi ifade etmektedir.

Geniş anlamda KHK’lılar büyük ölçüde Hizmet Hareketi gönüllüleri, Halkların Demokrasi Partisi’nin üyeleri veya destekçilerinden oluşmaktadır. Hizmet Hareketi gönüllüleri, siyasi iradenin “FETÖ” olarak tanımladığı örgüt ile, Halkların Demokrasi Partisi üyesi ve destekçileri ise PKK ile irtibatlı veya iltisaklı olmakla suçlanmıştır. Bu suçlamalarda kullanılan kriterler ise OHAL KHK’ları ile üretilmiş, bir kısmına yukarıda yer verilmiş olan, fabrikasyon ve varsayıma dayalı argümanlardır. İnsanlar, sonradan üretilen bu kriterlerle terör örgütü üyeliği, yöneticiliği veya örgüte yardım gibi suçlamalara muhatap olmuşlardır.

Geniş anlamda KHK’lılara muhalifler de dahildir. Örneğin “Barış için Akademisyenler Bildirisi”ni imzalayan akademisyenler. OHAL KHK’ları ile işlerinden atılıp soruşturma, gözaltı ve tutuklamalara muhatap olmuşlardır. Yine OHAL KHK’sı ile kapatılan Özgür Gündem gazetesine destek olanlar da tutuklanmışlardır. Bunlar arasında yazar Aslı Erdoğan da yer almaktadır. Bu kapsamda iktidar tarafından muhalif görülen on binlerce insan OHAL KHK’ları ile getirilen ve geriye dönük etki doğuran suçlamalarla mağdur edilmişlerdir.

Geniş anlamda KHK’lılara dair önemli tespitler Avrupa Komisyonu Türkiye Raporlarında (bilinen adıyla Avrupa Birliği İlerleme Raporları) da yer almıştır. Örneğin 2018 tarihli raporda “Gülen hareketinin üyesi olduğundan şüphelenilen kişileri ve darbecileri kapsayan yargılama süreçleri, uluslararası standartlara riayet konusunda ciddi soruları da beraberinde getirmiştir. Şüpheli yakınlarının, kamu kurum ve kuruluşlarından ihraç edilmeleri ve pasaportlarına el konulması veya bunların iptal edilmesi gibi doğrudan veya dolaylı olarak bir dizi tedbire hedef olmaları özellikle endişe vericidir. Gülen hareketi ile bağlantı iddialarının tespiti; aralarında çocuklarının örgüt ile bağlantılı okullarda eğitim görmesi, örgüt ile bağlantılı bir banka hesabına para yatırılmış olması veya ByLock mobil mesajlaşma uygulamasının kullanılması da dâhil olmak üzere bir dizi gayri resmi kritere dayandırılmıştır.” denilmiştir. Bu eleştiri OHAL KHK’larının gölgesinde uydurulan delil ve suç kriterlerine yöneliktir.

Geniş anlamda KHK’lıların sayısı tam olarak bilinmemekle birlikte 2 milyona yaklaşmış durumdadır. OHAL KHK’ları ile 3.942 kurum kapatılmıştır. 985 şirket Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu’na devredilerek, devlet kontrolüne geçirilmiştir. Bunlar arasında anonim şirket, holding, okul, üniversite, dershane, gazete, televizyon, radyo, dernek, vakıf, sendika gibi yüzbinlerce çalışanı ve üyesi bulunan kurumlar vardır. Devlet baskısından korkuları nedeniyle yukarıda sayılan kriterler esas alınarak patronları tarafından işten çıkarılan binlerce insan da bu gruba dahildir. 

Geniş anlamda KHK’lıların sayılarını en net gösteren veri ise KHK’lıların maruz kaldıkları adli soruşturma ve kovuşturmalara dair sayılardır. Milletvekili Mustafa Yeneroğlu tarafından hazırlanan rapora göre, 15 Temmuz 2016’dan sonra OHAL KHK’ları gerekçe gösterilerek üretilen kriterler esas alınarak silahlı terör örgütü suçlamasıyla muhatap olan insan sayısı 2018 itibariyle 1.056.000’dir. Solidarity with Others’dan Av. Nurullah Albayrak’ın açıkladığı verilere göre 2015-2020 arasında terör suçlamasına muhatap olan insanlar insanların sayısı 1.977.699’dir. Buna göre Türkiye’de sadece 4 yılda iki milyona yakın insan terör suçlamasıyla muhatap olmuştur.

KHK’lıların terör suçlaması ile muhatap olması karşısında Türkiye’nin terör gerçeğini de ele almak gerekmektedir. OHAL KHK’larından sadece 7 ay önce, 12.12.2015 tarihi itibariyle Adalet Bakanlığı verilerine göre tüm terör gruplarından (PKK, IŞID, DHKP-C, TKML vd)  tutuklu ve hükümlü bulunanların sayısı 7.469’dur. Bu sayıya Abdullah Öcalan gibi yıllardır cezaevinde tutulanlar da dahildir. Uluslararası alanda da terör örgütü olarak kabul edilen PKK’nın Türkiye’deki üye sayısı, İçişleri Bakanlığının resmi verilerine göre 2016’da 2.475 – 2.780, 2017’de 1.835-1.995, 2018’de 1.100 – 1.200 civarındadır. 

Bu resmi veriler, aynı dönemde OHAL KHK’ları ile getirilen kriterlere göre terör soruşturmalarına muhatap olan 1.977.699 insanın durumuna da ışık tutmaktadır. Resmi verilere göre, sayıları iki milyona yaklaşan insan, aslında terörist değil iken ve normal şartlarda bu suçla suçlanamayacakken OHAL KHK’ları ile getirilen suç kriterlerine göre suçlu ilan edilmişlerdir. Bu kabul nedeniyle sivil ve sosyal ölüme terk edilmişlerdir. Bu yüzden bu 1.977.699 insanın büyük çoğunluğu geniş anlamda KHK’lı olarak kabul edilmelidir.

OHAL KHK’ları ile üretilen kriterlere göre yapılan işten çıkarma, gözaltı ve tutuklama işlemleri ile ilgili olarak AİHM, Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Komitesi, Birleşmiş Milletler İşkenceyi Önleme Komitesi ve Birleşmiş Milletler Keyfi Tutuklama Çalışma Grubuna bireysel başvurular yapılmıştır. Yapılan başvuruların tamamından ihlal kararı çıkmıştır. Bugüne kadar Türk Devletinin KHK’lılarla ilgili uygulamalarını onayan bir tek karar çıkmamıştır.

Görüldüğü üzere KHK’lılar yaklaşık 2.000.000’luk bir kitleyi oluşturmaktadır. Sadece KHK’larda ismi yazılı olanlara bu konuyu indirgemek ne gerçekçi ne de ahlakidir. Af, yeniden yargılama, göreve iade gibi konularda bu bilinçle ve sayısal gücün de farkında olunarak hareket edilmelidir.

Af Söylemleri Gölgesinde KHK’lılar yazısı ilk önce Hukuk Penceresi üzerinde ortaya çıktı.

]]>
https://hukukpenceresi.com/af-soylemleri-golgesinde-khklilar/feed/ 0
DENİZLİ CEZAEVİ İDARE VE GÖZLEM KURULLARINDA NELER OLUYOR? https://hukukpenceresi.com/denizli-cezaevi-idare-ve-gozlem-kurullarinda-neler-oluyor/ https://hukukpenceresi.com/denizli-cezaevi-idare-ve-gozlem-kurullarinda-neler-oluyor/#respond Sat, 18 Jun 2022 17:32:12 +0000 https://hukukpenceresi.com/?p=8243 Denizli cezaevi başta olmak üzere birçok cezaevinde, idare ve gözlem kurullarının, siyasi mahpuslarla ilgili denetimli serbestlik ve açığa ayrılma ile ilgili soykırım seviyesine ulaşan ayrımcı tutumuna dair sosyal medyada paylaşımlar yapıldı. Paylaşımlara yapılan yorumları okudukça dehşete düşmemek mümkün değil. Keyfilik, hukuksuzluk inanılmaz bir seviyeye ulaşmış durumda. Üstelik bir tek Denizli cezaevinde de değil. Denizli, Manisa, […]

DENİZLİ CEZAEVİ İDARE VE GÖZLEM KURULLARINDA NELER OLUYOR? yazısı ilk önce Hukuk Penceresi üzerinde ortaya çıktı.

]]>
Denizli cezaevi başta olmak üzere birçok cezaevinde, idare ve gözlem kurullarının, siyasi mahpuslarla ilgili denetimli serbestlik ve açığa ayrılma ile ilgili soykırım seviyesine ulaşan ayrımcı tutumuna dair sosyal medyada paylaşımlar yapıldı. Paylaşımlara yapılan yorumları okudukça dehşete düşmemek mümkün değil. Keyfilik, hukuksuzluk inanılmaz bir seviyeye ulaşmış durumda. Üstelik bir tek Denizli cezaevinde de değil. Denizli, Manisa, Uşak gibi birçok cezaevinde, idare ve gözlem kurullarında mahkeme yargılaması gibi yargılamalar yapıldığı, insanların azarlandığı, itirafçılığa zorlandığı bilgileri paylaşılıyor.

Siyasi mahpuslarla ilgili durum bu iken, peki ya adli mahkumlar?

Hepimizin bildiği üzere korona tehdidi ortadan kalkmış durumda. Stadyumlar, eğlence merkezleri açık, oteller müşterilerle dolmaya başladı. Tüm bu rahatlamaya rağmen açık cezaevlerindeki korona izinleri sonlanmadı. 1 Haziran’dan itibaren tekrar uzatıldı. Hırsızlar, dolandırıcılar ve daha birçok suçlu cezalarının infazını evlerinde, toplumun içinde çekecekler!

Suç mağdurlarının gözlerine baka baka bu insanları olmayan korona salgınını gerekçe göstererek bir süreliğine daha izinli saydılar. Başka bir ifade ile yeniden affedildiler.  Üstelik bilindiği üzere korona izinleri Denetimli Serbestlik Müdürlüklerini de kapsıyor. Yani bu suçlular çıktıktan sonra herhangi bir eğitim veya iyileştirme uygulamasına da tabi tutulmayacaklar.

Yani konu siyasi mahpus özellikle Hizmet Hareketi ile irtibatlı insanlar olunca başka adli mahpuslar veya diğer siyasi gruplar olunca başka. Bunun adı ayrımcılıktır. Ayrımcılık basit bir suçu insanlığa karşı suç ve hatta soykırıma dönüştürür. Bilindiği üzere bu suçlarda zamanaşımı da bulunmamaktadır.

İnfaz Kanununda 2020 yılında yapılan değişiklikle içinde terör suçlarının da bulunduğu bazı suç grupları için idare ve gözlem kurullarına 3 yeni üye dahil edildi. Bunlar bir savcı ile Aile, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ile Sağlık Bakanlıklarından birer üye. Bu değişiklikle, ıslah olmadığı anlaşılan insanların topluma yeniden karışmasının önüne geçmek olduğu duyuruldu. Asıl amaç Adalet Bakanlığının toplumsal tepkilere karşı kendisini rahatlatma manevrasıydı. Bu uygulama ile hapisten yeni çıkan birilerinin kadın cinayetlerinde fail olması nedeniyle Adalet Bakanlığı’nın diğer bakanlıklardan gelen tepkilere karşı onları da suçlamalara ortak etti. Yani amaç ahlaki veya hukuki değil siyasi. Olmayan pandemi gerekçe gösterilerek verilen yeni izinler amacın ıslah veya iyileştirmenin niteliğinin artırılması olmadığını bize net bir şekilde gösteriyor.

Bu değişikliklerin bir diğer yönü de siyasi mahpuslarla ilgili kontrol mekanizmalarının daha da sertleştirilmesidir. İnfaz Kanununda ve alt mevzuatta yer alan, cezaevlerinin yıllardır oturttuğu ıslah ilkelerinin Hizmet Hareketi ile irtibatlı insanlara uygulanmasının önüne geçilmesidir.

Dünyanın geri kalanında olduğu gibi Türkiye’de de temel “iyi halli olma” kriteri, “kötü olmama”dır. Aksini cezaevi idaresinin, idare ve gözlem kurulunun ispat etmesi, gerekçelendirmesi gerekir. Zaten kitleler halinde önce açığa, ardından denetimli serbestliğe ayrılan, bir daha da cezaevine sokulmayan insanların sayısı dikkate alındığında bu uygulamanın (varsayımın) meri olduğu ortadadır.

Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında kanunun 89. Maddesinde hükümlülerin değerlendirilmesi ve iyi halin tespitine dair ilkeler belirlenmiştir. Maddenin ikinci fıkrasında kriterler tek tek sayılmıştır. Bunlar, infazın tüm aşamalarında hükümlülerin katıldığı iyileştirme ve eğitim-öğretim programları ile spor ve sosyal faaliyetler, kültür ve sanat programları, aldığı sertifikalar, kitap okuma alışkanlığı, diğer hükümlü ve tutuklular ile ceza infaz kurumu görevlileri ve dışarıyla olan ilişkileri, işlediği suçtan dolayı duyduğu pişmanlığı, ceza infaz kurumu kuralları ile kurum bünyesindeki çalışma kurallarına uyumu ve aldığı disiplin cezaları dikkate alınır.

İdare ve gözlem kurulları bu kriterlere uymak zorundadır. Mahkûmu değerlendirirken veya bir mülakat yapıyorsa bu kriterler dışında hiçbir hususa giremez. Mahkûmun aleyhine olacak şekilde hiçbir hükmü geniş yorumlayamaz. Başka kanunların hükümlerini kıyas yoluyla aleyhe olacak şekilde infaz hukukuna sokamaz.  Buna rağmen kriterler arasında yer alan “işlediği suçtan dolayı duyduğu pişmanlık” ifadesi, idare ve gözlem kurulları tarafından keyfi bir şekilde aleyhe işletildiğine dair birçok paylaşım yapıldı. “Pişmanlık” kelimesi TCK’da yer alan “etkin pişmanlık” gibi ele alındığı, insanlar anlamsız bir şekilde “itirafçılığa” zorlandığına dair bilgileri okuduk. Bu durum hukukla izah edilemez. Bunlar yasanın dışına çıkmadır, görevi kötüye kullanmadır. Ayrımcılıktır. Bunu yapanların İnfaz Hukuku ve Penoloji biliminin verilerinden hiçbir şekilde haberi olmadığı ortadadır.

Peki yapılması gereken nedir?

Öncelikle hükümlüler idare ve gözlem kurullarına denetimli serbestlik ve açığa ayrılma kriterlerini taşıdıklarına dair bir dilekçe vermelidirler. Bu dilekçelerinde yasada sayılan ve yukarıda bahsettiğimiz ölçütleri karşıladıklarına dair tek tek ve ayrıntılı bilgilendirme yapmalıdırlar. Cezaevine girdiği günden bu yana kaç kitap okuduğu (kütüphaneden istenebilir), uzaktan eğitimle üniversite vs. okuduysa buna dair bilgileri, kapalı ve açık spor salonuna çıkmasına izin verildiyse bunları yaptığı, ailesinin durumu, kendisine olan ihtiyaçları, cezaevi idaresi kendisine bir görev verdiyse buna layıkı ile yerine getirdiği, koğuş arkadaşları ve cezaevi idaresi ile hiçbir sorun yaşamadığı, disiplin cezası almadığı, disiplin cezası aldıysa etkisinin kalktığı gibi bilgileri tek tek saymalıdır. Mülakat yapılırsa ve mülakat sırasında da eğer suçtan pişman olup olmadığı sorulursa uygun bir üslupla “pişmanım” denilebilir. Ama konu itirafçılığa vs. dönerse mahkemede söyledikleri aynen tekrarlanabilir.

İdare ve gözlem kurulunun talebi reddetmesi halinde de infaz hakimliğine yazılan dilekçede yukarıda sayılan hususlara tek tek ve ayrıntılı yer verilmelidir. Daha sonra da süreç mutlaka takip edilmelidir. Ağır Ceza Mahkemesi, AYM, AİHM müracaatları yapılmalıdır. Cezaevinde süre var. Bir dilekçe yazmak, form doldurmak zor ve zahmetli bir uğraş değildir. Üstelik  kağıt ve fotokopi dışında mahpusa bir maaliyeti de yoktur. Ancak kazanılacak bir dava diğer binlercesi için hak kazanımı olacaktır. Bu yüzden tahliye olduktan sonraya da denk gelse AYM ve AİHM yollarına müracaatlar yapılmalıdır. Tazminat talep edilmesi ve kazanılması halinde uğranılan zararların bir kısmı da olsa karşılanmış olacaktır.

Mahpus yakınları da sosyal medyadan konunun takipçisi olmalıdır. CTE’ye, Adalet Bakanlığına, Kamu Denetçiliği Kurumuna başvurular yapılmalıdır. Siyasi partiler, barolar ve diğer sivil toplum kuruluşları durumdan haberdar edilmelidir.

Mahpus yakınlarına düşen ikinci bir görev ise hapisteki yakınlarını çok zorlamamadır. Onlara idare gözlem kurulunda şöyle konuş, böyle konuş, mutlaka çıkmalısın gibi baskılar yapılmamadır. İnsanlar iki arada bir derede bırakılmamalıdır. Dış dünya zor bunda tereddüt yok. Ama cezaevi şartları da kolay değil. İnsanların ziyaretlerde “iyiyim” demesi iyi oldukları anlamına gelmez. 30 ay cezaevinde kalmış biri olarak bunu rahatlıkla söyleyebilirim.

Devletler insanlara hak vermez, insanlar hakkını mücadele ederek kazanır. Anayasalarda, uluslararası sözleşmelerde koruma altına alınan her bir hakkın arkasında birilerinin yıllar süren mücadeleleri, acı ve gözyaşları vardır.

DENİZLİ CEZAEVİ İDARE VE GÖZLEM KURULLARINDA NELER OLUYOR? yazısı ilk önce Hukuk Penceresi üzerinde ortaya çıktı.

]]>
https://hukukpenceresi.com/denizli-cezaevi-idare-ve-gozlem-kurullarinda-neler-oluyor/feed/ 0