Ak Parti arşivleri - Hukuk Penceresi https://hukukpenceresi.com/tag/ak-parti/ Zulüm karanlığına ışık saçan pencere Sun, 21 Jan 2024 03:54:32 +0000 tr hourly 1 https://wordpress.org/?v=6.5.2 https://hukukpenceresi.com/wp-content/uploads/2022/06/indir-150x150.jpeg Ak Parti arşivleri - Hukuk Penceresi https://hukukpenceresi.com/tag/ak-parti/ 32 32 SAKAL ve BIYIK SAHTEKÂRLIĞI https://hukukpenceresi.com/sakal-ve-biyik-sahtekarligi/ https://hukukpenceresi.com/sakal-ve-biyik-sahtekarligi/#respond Sun, 04 Sep 2022 08:49:41 +0000 https://hukukpenceresi.com/?p=8833 İnsanlar tanınmamak istediklerinde takma sakal ve bıyık kullanırlar. Süreç içerisinde insanların gerçek sakalla ve bıyıkla da kendilerini gizlemeye çalıştıkları bir vakadır. Sakal her zaman, bıyık ise kimi zaman bir maske olmuştur insanların yüzlerinde. Sakal ve bıyığın şekline, uzunluğuna ya da aksesuarlarına bakarak kullanıcılarının ideolojileri, inançları, yaşam biçimleri ya da temayülleri hakkında çıkarımlarda bulunulur. Her sakal […]

SAKAL ve BIYIK SAHTEKÂRLIĞI yazısı ilk önce Hukuk Penceresi üzerinde ortaya çıktı.

]]>
İnsanlar tanınmamak istediklerinde takma sakal ve bıyık kullanırlar.

Süreç içerisinde insanların gerçek sakalla ve bıyıkla da kendilerini gizlemeye çalıştıkları bir vakadır. Sakal her zaman, bıyık ise kimi zaman bir maske olmuştur insanların yüzlerinde.

Sakal ve bıyığın şekline, uzunluğuna ya da aksesuarlarına bakarak kullanıcılarının ideolojileri, inançları, yaşam biçimleri ya da temayülleri hakkında çıkarımlarda bulunulur.

Her sakal ve bıyık şekli ve biçimine belirli anlamlar yüklenmiş, bunlara birer kimlik ve kişilik atfedilmiş, muhteviyatlarına sırlar gizlenmiştir.

Mahiyetlerine ve amaçlarına uygun olarak kullanıldığında kendinden belirli bir takım faydalar beklenen sakal ve bıyık, art niyetli sahtekârlar, hilekârlar ve dolandırıcıların “yüzünde” tahribi yüksek bir silaha dönüşebilir.

Sakal ve bıyık, bırakıldığı zaman dilimi, sahibinin sosyal konumu ile hakim ideoloji ve inanç zemininde kullanıcısına çeşitli menfaatler vaat edebileceği gibi, açık veya gizli türlü tehditleri de bünyesinde barındırabilir.

Çoğunluk, fayda ve zararlarını düşünmeden, salt iyi niyetlerle, ideoloji, inanç ve geleneklerine uyumlu olduğu kanaati ile sakal ve bıyık bırakıp, bunları şekillendirir. Sakal ve bıyığına belirli bir anlam yükleyip, fikriyatını bunlarla teşhir ve ilan edenler, etrafındaki sakal ve bıyıklara göz atarak “kendisi” gibi olanı belirleme eğilimi gösterirler. Bu yönelim insanoğlunun en büyük zaaflarındandır. Kendisi gibi görünene yanaşma, ona kalbini ve düşüncelerini açma, onlarla maddi, manevi, ailevi, ticari ya da siyasi ilişkiler kurup bağlar geliştirme, insanın yaratılışından günümüze genleriyle taşıdığı tehlikeli bir karakteridir. İnsanın bünyesinde barındırdığı bu zenginlik, “karakter yoksunu” hırsızların ve dolandırıcıların ağızlarını sulandırmakta, iştahlarını kabartmaktadır. Bundan dolayıdır ki etrafta sakal ve bıyık kalpazanlığı gelişmiş, bir meslek halini alıp adeta kurumsallaşmış, birçok mahalde kendisine, alt tabakadan üst tabakaya kadar sayısız temsilci bulabilmiştir.

Sakal-bıyık maskesinin sürüm değeri, ekonomik, siyasal ve sosyal getirisi sadece hırsızların ve dolandırıcıların değil, iç ve dış istihbarat örgütlerinin de dikkatini çekmiş ve iştahlarını kabartmıştır. Böylece sakal ve bıyık istihbarat literatürüne girmiş ve geniş bir külliyatın oluşumuna sebebiyet vermiştir. Bu birikimi ile ajanlar bin bir şekle girebilmiş, faydalı-faydasız, iyi-kötü birçok sosyal yapılanmaya sızabilmişlerdir. Bu yapılanmalarda sadece var olmakla kalmayıp, geniş olanaklarını kullanarak, çoğu kez bu örgütleri yapılandırıp yönlendirerek amaçları doğrultusunda kullanmışlardır. Bu tür ajanların kurgularında figüran olduklarının bilincinde olmayan, iyi niyetli, safiyane ve idealist duygularla sakal ve bıyıklarının yolunu takip edenlerin çoğunluğu, kullanıldıklarının farkına varmadan bu dünyadan göçüp giderken; pek azı oyunu algılayarak, kendilerine ve değerlerine en az zarar verecek şekilde sahneden ayrılabilmişlerdir.

Sakal veya bıyığın mı zihni şekillendirdiği, yoksa aksinin mi doğru olduğu sorusu akla gelebilir. Sakal ve bıyık insanoğlunun dünyadaki varlığıyla hemen hemen aynı yaştadır. Hz. Âdem dünyaya teşrif ettiğinde sakal ve bıyığının bulunup bulunmadığı bilgisine sahip değiliz. Ancak dünyaya indiği günün ertesinde sakal ve bıyığının büyümeye başladığı ve bu uzamanın günümüze kadar sürdüğü bir hakikattir. Bundan dolayı insan ile sakal-bıyık arasında ancak günlerle ölçülebilecek bir yaş farkı olduğu söylenebilir. Bu uzun beraberlikleri süresince insanın yegâne ayır edici özelliği olan zihni ile sakal ve bıyığı arasında zoraki bir irtibat olmamış; her ikisi diğerinden ayrık olarak varlığını devam ettirmiştir. Ancak son bin yıl içerisinde aralarında bir etkileşim başlamış, bu temasta kimi zaman zihin, kimi zaman ise sakal-bıyık diğerini etkileyip şekillendirmiştir. Öyle ki, bir ideolojiyi temsil eden sakal veya bıyığı özenti ya da başka sebeplerle kullanmaya başlayan bir kişi, süreç içinde o fikrin militanı haline gelebilmiştir. Yine savunduğu fikriyatı ile sakal ve bıyığı arasında uyumsuzluk bulunan bir kişi, iç dünyasında çelişkiler yaşamış, çevresinde baskılara maruz kalmış, kendini ifadede zorlanmış, nihayetinde ancak sakal ve bıyığını düzelterek bu sorunlardan kurtulabilmiştir.

Sakal ve bıyığın kişilik bulup temsil gücü kazandığı anlardan sonra sahibince kesilip atılması mümkündür. Ancak onlara daha önce muttali olanlar nezdinde sakal ve bıyığın hayali görüntüsü sahibinin simasında her daim varlığını devam ettirir. Bu gölgeden sahibinin rahatsız olması mümkündür. Bu halde iki yol vardır: ya sakal ve bıyığın köklerini daha derinden ve istikrarlı şekilde keserek etraftakileri ikna etmeye çalışmak; ya da onların yetiştiği zeminde başka şekilde yeni bir sakal ve bıyık yeşertmektir. Her iki halde de kişi, önceki sakal ve bıyığına ihanet etmek suçlamasından kurtulamayacak, onların hayaleti sürekli kendisini takip ve rahatsız edecektir.

Binlerce yıllık tecrübe ile doğuda şeklen kemale erip rahata kavuşan sakal ve bıyığın, son birkaç yüzyılda batının felsefe ile karışık zihin tarlalarında yetişen türlü türlü fikir ve ideolojiler nedeniyle huzuru bozulmuştur. Her “izm” kendi şekil ve sembollerini oluşturmuş, bunlarla temsil edilmiş ve rakiplerine saldırmıştır. Her akım beraberinde kendi “berberlerini” de yetiştirmiş ve hatta neredeyse her ideoloji, fikirlerini halka açıklamadan önce bunları berberi ile paylaşmış ve onları kıl ile adeta sakal ve bıyıkta mücessem hale getirme yolunu seçmiş, yeniden yorumlamıştır. Reklam ve propaganda imkânlarının kıt olduğu zamanlarda bu yöntemin etkinliği ve gerekliliği, elde edilen sonuçlara bakılırsa, tartışmasızdır.

Batından yayılan bu akı(n)mlar, sakal ve bıyığı gündelik yaşamının ayrılmaz bir parçası haline getirmiş doğu toplumlarında dalgalanmalara neden olmuştur. Bu dalgalar zaman zaman büyük yıkımlara sebebiyet vermiş ve hala da vermeye devam etmektedir.

Sakal ve bıyıktan kaynaklı “kıldan” sebeplerle hercümerçler yaşayan, savaş ve yıkımlar yaparak kan akıtan, bu uğurda tensel ve tinsel açıdan sayısız şehit ve gazi veren Batı, çözümü sakal ve bıyığı önce “gözden” ve sonrasında ise “yüzden” düşürmekte bulmuştur. Ancak bu Batı’nın artık düşünmediği ve fikir üretmediği anlamına gelmemektedir. Bilakis batılı insan, berberde ve ayna karşısında sakal ve bıyığı üzerinde düzenlemeler yaparak, kafe, cadde ve sokaklarda onları teşhir edip burkarak harcadığı saatlerini de ekleyerek düşünmeye ve üretmeye daha yoğun şekilde devam etmektedir.

İnsanoğlu günümüze kadar sakal ve bıyığın bütün versiyonlarını bir şeye alet edip, adeta kavramsallaştırdığından, yeni nesil kendisini bir acziyet içerisinde bulmuş, bu buhranını akla hayale gelmeyecek sakal ve bıyık şekliyle açığa vurarak rahatlamaya çalışmıştır. Kimi zaman, sakal ve bıyığın ifade gücünün yetersizliği ve tarihi süreçteki yıpranmışlığı nedeniyle yeni nesil, fikir ve düşüncelerini ifade de sakal ve bıyık yerine saçı kullanmayı tercih etmiştir. Bu maceranın sonunu tahmin etmek zor değildir. Giderek yaygınlaşan örneklerden de görülebileceği üzere Batının sakal ve bıyığı keserek ulaştığı “Nirvana’ya” yeni nesil, saçlarını kazıtarak ulaşabilecektir.

Sakal ve bıyığın sunduğu fırsatlardan mahrum, bünyesindeki günahlardan ve hatalardan masum, tehdit ile tehlikelerine karşı mahfuz olanlar sadece ve sadece “köseler”dir. Köselerden kimileri, cehenneme bakarak “arafta” bulunmanın konforunu ve huzurunu yaşarken, kimi nankörler ise cennet ile kıyaslama yaparak konumlarından rahatsızlık duymaktadırlar. Günümüz insanının, yaşadığı tecrübelerden ders çıkartarak sakal ve bıyıklarından kurtulma adına harcadıkları zaman ve paranın miktarı gözönüne alındığında, köselerin doğuştan sahip oldukları “zenginliğin” farkında olmamaları, kendi adlarına ne büyük bir talihsizliktir. 

Sakal-bıyık çeşitleri arasında yaşanan rekabet ve kavgada kazanan genellikle, temsil ettikleri fikriyatın ya da ideolojilerin omurgasının sağlam olanı değil, iktidara yakın olan ve onun sunduğu imkânlardan faydalanan cenah olmuştur. Kavganın sonunda sakal ve bıyıklardan biri saray ya da mecliste temsil edilip kutsanır ve adlarına marşlar yazılıp methiyeler düzülürken, diğerlerinin nasibine kesilip doğranmak, sefalet ve hapis düşer. Mağlup olan sakal ve bıyığın taliplileri giderek azalır, an gelir sadakatli bir avuç entel-dantel dışında hatırlayanı kalmaz. Berberler bile unutur şekillerini; kataloglarından çıkartırlar sitillerini. Bir zaman gelir nostalji olur.

 

 

SAKAL ve BIYIK SAHTEKÂRLIĞI yazısı ilk önce Hukuk Penceresi üzerinde ortaya çıktı.

]]>
https://hukukpenceresi.com/sakal-ve-biyik-sahtekarligi/feed/ 0
Hakimler Metin Özçelik ve Mustafa Başer “Yukarıdan” Gelen Talimatla Tutuklandı! https://hukukpenceresi.com/hakimler-metin-ozcelik-ve-mustafa-baser-yukaridan-gelen-talimatla-tutuklandi/ https://hukukpenceresi.com/hakimler-metin-ozcelik-ve-mustafa-baser-yukaridan-gelen-talimatla-tutuklandi/#respond Sat, 30 Apr 2022 23:23:45 +0000 https://hukukpenceresi.com/hakimler-metin-ozcelik-ve-mustafa-baser-yukaridan-gelen-talimatla-tutuklandi/ Siyasi iktidarın istemediği kararlar verilmesi nedeniyle AKP başkanının “yargı geç kalmıştır’’ uyarısına, HSYK ilgili daire başkanı hafta sonu tatilinde „özür’’ ile karşılıkta bulunmuş, birkaç gün içinde hâkimler Metin Özçelik ve Mustafa Başer’in tutuklanması sağlanmıştı. Verdikleri kararlar nedeniyle hakim iki meslektaşımın tutuklandıkları günden bu yana tam yedi yıl geçti. 30 Nisan 2015 tarihinde Bakırköy nöbetçi savcısı […]

Hakimler Metin Özçelik ve Mustafa Başer “Yukarıdan” Gelen Talimatla Tutuklandı! yazısı ilk önce Hukuk Penceresi üzerinde ortaya çıktı.

]]>
Siyasi iktidarın istemediği kararlar verilmesi nedeniyle AKP başkanının “yargı geç kalmıştır’’ uyarısına, HSYK ilgili daire başkanı hafta sonu tatilinde „özür’’ ile karşılıkta bulunmuş, birkaç gün içinde hâkimler Metin Özçelik ve Mustafa Başer’in tutuklanması sağlanmıştı. Verdikleri kararlar nedeniyle hakim iki meslektaşımın tutuklandıkları günden bu yana tam yedi yıl geçti.

30 Nisan 2015 tarihinde Bakırköy nöbetçi savcısı olarak adliyede bulunduğum sırada tesadüfen Metin Özçelik’in tutuklanmaya sevkedilmek üzere Bakırköy adliyesine getirildiğini öğrendim. Evet, iktidar ve başı verilen karardan oldukça rahatsız olmuş ve tepki göstermişlerdi, konu tartışılıyordu, HSYK’nın soruşturma açma  girişiminde bulunduğuna dair haberler vardı. Ama 15 yıllık meslek hayatımda zimmet, rüşvet, kaçakçılık, irtikap, cinsel taciz gibi ağır suçlarla ve ciddi delillerle suçlanan yargı mensuplarının yıllarca süren adli ve idari soruşturma sonrası oldukça nazik yöntemlerle açığa alınmaları ve neredeyse istisnasız şekilde tutuksuz yargılanmaları zımni bir kurala dönüşmüştü.

Ancak, bu garabete seyirci kalınmaması gerektiğini düşünerek sorulması gereken en doğru kişiyi, başsavcıyı aramaya karar verdim. Başsavcı Selami Hatipoğlu’na özetle; adliyede bir hakimin tutuklanmaya sevkedildiğini, haberinin olup olmadığını, usul kurallarına uyulmuş olduğundan emin olup olmadığını sordum. Cevaben “haberim var, İdris bey soruşturmayı yürütüyor” demekle yetindi. Ses tonundan kendisini aşan bir durum olduğu, aslında kendisinin de çok bilgi sahibi olmadığı rahatlıkla anlaşılıyordu.

Tutuklama kararı öncesinde Mustafa Başer ailesi ile birlikte Bakırköy Adliyesi’nde beklerken.

Kısa bir süre sonra, daha sorgu başlamadığı halde bu kez Bakırköy adliyesindeki kadın hakimlerin Whatsapp grubuna tutuklamaya dair bir sorgu tutanağı örneği düştü. Mesaj sorgu yapan 2. Ağır Ceza Mahkemesi başkanı Asuman Yetişkin’den gelmişti. Ama konu basına düşünce telefonunun kendisinden habersiz diğer üye Şebnem Karboduk tarafından kullanılmak suretiyle mesaj atıldığını iddia etti. Bu iddianın doğru olma olasılığı çok yüksek. Zira Şebnem Karaboduk ve eşi Yılmaz Karaboduk Yargıda Birlik Platformu’nun hararetli savcunucularındandı. Yılmaz Karaboduk YBD’nin HSYK’yı ele geçirmesinden hemen sonra Yargıtay üyesi seçilmişti. İktidar yanlıları ve YBD kurucularının kullandıkları en tanıdık usül, insanları bir şekilde suçlarına bulaştırmaktı. Şebnem Karaboduk’un, Asuman Yetişkin’in telefonundan bu mesajı göndererek onu dönülmez bir yola soktuğu olayın mahiyetine çok uygun düşmektedir.

Metin Özçelik, iktidarın denetimindeki HSYK tarafından yetkilendirilen 2. Ağır Ceza Mahkemesi heyeti tarafından tutuklanmıştı. Bu heyetin iktidara uyumlu hareket edeceği beklenen bir durumdu.  Ertesi gün, Hakim Mustafa Başer tutuklanmaya sevkedildi. Ama bu kez, hafta sonu olması nedeniyle nöbet tarihi aylar önceden belirlenmiş 5. Ağır ceza Mahkemesi nöbetçi sıfatıyla sorgu yapacaktı. Bu mahkeme aynı zamanda benim iddia makamını savcı olarak temsil ettiğim mahkemeydi. Tutuklanmaya haksız bir şekilde sevkedilen meslektaşımın yanında olmak için adliyeye gittim. Ancak sorguyu her gün beraber çalıştığım heyet yaptığı için, olumlu/olumsuz bir yoruma mahal bırakmamak adına sorgu sırasında içeriye girmedim. İşin aslı, tutuklamaya dair o güne kadarki uygulamalarından, bu heyetin tutuklama yapabileceğini hiç düşünmemiştim. Fakat, şaşırtıcı bir şekilde tutuklama kararı çıkınca doğrudan heyetin birlikte olduğu odaya gittim. Üçü de suratı düşmüş, donuk, sessiz ve bitkin oturuyordu. Yaptıklarının hukuksuz olduğunu, bir hakimi tutuklayacak nasıl bir delil ve gerekçelerinin olduğunu sordum. Tabii ki hiç bir şey yoktu. Onlar da bunu biliyor ve inkar etmiyorlardı. Başkan İlhami Yılmaz konuşma sırasında sık sık “ciğerim yanıyor” dedi. Ve ısrarlı sorularıma sonunda “yukarıdan” diyerek kendilerine tutuklama yönünde telkin yapıldığını açıkça ifade etti.

Zamanla; Hasan Teke, pişmanlığını her fırsatta dile getirmişti. İlhami Yılmaz bana “savcım, o çocuk orda hapis, ben burda hapisim” diyerek vicdani rahatsızlığını ortaya koydu. Arkadaşım olan Ahmet Yaşar Al, eşi Arzu AL’ın tutuklama yaptığı gün, gece sabaha kadar uyuyamadığını anlatmıştı.

İnsan, vicdanını harekete geçirecek derecede açıkça hukuksuzluk yapmayı nasıl yapabilirdi? Uzun süre bu soruya mantıklı bir cevap bulamadım. Bugünki tecrübelerle geriye dönüp bakınca, aslında o günden neler planlandığını anlamak daha kolay oluyor. Korkunun, tarafgirliğin, hırsın, basit menfaatlerin nasıl büyük hakikatleri görmezden gelecek kadar gözde büyütüldüğünü zamanla anlayacaktım. Adaletle davranma görevi tevdi edilen bir meslek grubu dahil, insanların bu zaaflarının farkında olan birileri bir şeylere hazırlık yapıyordu.

Bu tutuklamalar, öyle sıradan bir öç alma işlemi değildi. Sonrasında yaşananlarla beraber düşünüldüğünde, ne kadar kurnazca planlama yapıldığı rahatlıkla anlaşılabilir. Öyle ki, Temmuz 2016 sonrası yargı mensupları hakkında yapılan tüm iş ve işlemlerde bu dosya kapsamında yer verilen Yargıtay 16. Ceza Dairesi görüşleri kullanıldı. Daha’da önemlisi; sonra yapılacağı planlanan toplu işten çıkarma ve tutuklama pratiği için tam bir stres testi niteliğine sahipti:

İktidar partisinin arzusuna aykırı karar vermenin, Anayasa ve yasalar yok sayılarak tutuklama gibi ağır bir karşılıkla cevaplandırılacağı mesajı açıkça verildi.

Bir hukuk devletinde, demokratik bir toplumda; baroların, siyasal partilerin, yargı derneklerinin ayağa kalkarak “hayır!” diyeceği bir olaya kimsenin gıkı çıkmamış, böylece potansiyel muhalefetin hizaya geldiği ya da uygulamayı zaten desteklediği garanti edilmişti.

İktidar partisinin talimatının, hukuk, akıl ve mantıktan ne kadar uzak olursa olsun, yeni oluşturulan HSYK aracılığıyla ihtiyaç halinde nasıl realize edileceğinin provası yapılmış, böylece HSYK’nın iktidara bağlılığı kayıtsız-şartsız tescillenmişti.

Ve son olarak, yerel yargı birimlerinin hukuk dışı dayatmalara karşı refleksi test edilmiş ve hazır oldukları teyit edilmişti.

Bu aşamadan sonra yapılacak şey gayet basitti: Bu laboratuvar çalışmasından elde edilen zehir, 16 Temmuz 2016’ da Türkiye’nin tüm adliyelerinde kullanılmak üzere çoğaltıldı. Askeri darbe girişimi bahanesiyle ilk olarak binlerce hakim ve savcının derdest edilmesinin tereyağından kıl çekercesine sorunsuz yapılması 1 Mayıs 2015’ te garantilenmişti.

Hakimler Metin Özçelik ve Mustafa Başer “Yukarıdan” Gelen Talimatla Tutuklandı! yazısı ilk önce Hukuk Penceresi üzerinde ortaya çıktı.

]]>
https://hukukpenceresi.com/hakimler-metin-ozcelik-ve-mustafa-baser-yukaridan-gelen-talimatla-tutuklandi/feed/ 0